Son zamanlarda, MHP örgütlerinden ve MHP'li belediyelerden sık sık Genel Başkan Devlet Bahçeli'ye yapılan ziyaretlerle ilgili haberler okuyoruz..
Ayakta bir kaç saniye birlikte fotoğraf çektirenler, memleketlerine dönünce, Bahçeli'ye brifing verdiklerini idddia ediyorlar..
Ya brifingin ne demek olduğunu bilmiyorlar, ya hemşehrileriyle kafa buluyorlar..
Brifing denen şey öyle ayaküstü verilmez..
Bırakın bir kaç saniyeye, üç beş dakikaya bile sığdırılamaz..
Benim, MHP ve ülkücü kuruluşlarla ilgili haberler veren haber portallarndan, sosyal medya hesaplarından gördüğüm Bahçeli'ye brifing verilecek ziyaretler var..
Örneğin, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü ya da Mersin Büyükşehir Belediye veya Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Cengiz Ergün'ün MHP Genel Merkezi'ne yaptıkları ziyaretler gerçekten brifinglerin verileceği ziyaretler olarak görülüyor..
Diğer ziyaretler, Genel Merkez'e gitmişken, Bahçeli'nin yoğun çalışma arasında ziyaretçilere ayırabildiği bir kaç dakikalık görüşme hüviyetinde olduğu anlaşılıyor..
Eğer ben yanılıyorsam ve Balgat'a giden her ziyaretçi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye brifing verdiyse vay MHP ve Bahçeli'nin haline..
Bahçeli'nin ülke için yapacağı çalışmaları gerçekleştireceği zamandan çalınmış demektir..
Türkiye'nin ve MHP'nin son derece kritik bir döneme girdiği şu günlerde, ülkemizin iç ve dış siyasete yön veren Bahçeli'yi bu kadar meşgul etmek, zamanını çalmak kimsenin hakkı değildir..
Bahçeli'yi biraz rahat bırakın da, raydan çıkan ülkeyi yeniden yörüngesine oturtacak projeler üretmeye, ülkeyi yönetenleri yönlendirmeye devam etsin!...
***
Atatürk dönemine saldırmanın dayanılmaz hafifliği
Bazıları, mevcut siyasal iktidara yalakalık olsun diye mi bilmem ama; Atatürk dönemine, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllara saldırmayı mareifet sayıyorlar..
Bunlara biri daha eklenmiş..
Adı önemli olmayan şahsın görevi bayağı cafcaflı:
Türkiye Hububat Üreticileri Birliği Başkanı..
Bu efendi, aklısıra bir karşılaştırma yapmış ve şöyle demiş:
"1925'te 2 milyon ton buğday üretiyorduk. Şimdi bunu üçe katladık ve 7 milyon ton üretiyoruz."
Be adam, madem Atatürk dönemine vuracaksın, adam gibi bir karşılaştırma yapabiliyorsan yapsana..
A be soytarı, 1925'lerde Türkiye'nin nüfusu 14 milyon idi, şimdi 81 milyon..
1925'lerde traktör ve tarım makineleri hak getire, çiftçi karasabanla, var olan az sayıdaki ilkel traktörlerle 2 milyon ton buğday üretiyordu..
Şimdikiti teknolojilerle, takır amıtleriyle bu üretemi senin üçe değiş yüze katlaman gerekiyordu..
Sen önce neyi neyle karşılaştıracağını öğren..
Sonra gel, Atatürk dönemini küçümsemeye çalış…
***
İslam Halifesi ve kızının giyimi
Fotoğrafta gördüğünüz iki kişi önemli iki zat..
Fotoğaftaki erkek, bizim hilafet aşkıyla yanıp tutuştukları İslam Halifesi..
Hem de İslam'ın son halifesi..
2. Abdülmecit Efendi..
Yanındaki ise kıza Dürrüşehvar Sultan..
Yani bir halife kızı..
Bir başka fotoğraftaki Fatma Neslişah Sultan..
Halifenin giyimine kuşamına bir bakın..
Günümüz hilafet özentilerinin giyim kuşamlarıyla uzaktan yakından ilgisi yok..
Çağının, modern giysilerini giyiyor, sakalı belli ölçüde tutulmuş son derece tertemiz bir Halife..
Yanındaki halife kızının da, günümüz hilafet aşğını kadınların giyimiyle uzaktan yakından benzirliği yok..
Üzerinde ne kara çarşaf var..
Ne yüzünü kapatan peçe..
Saçları açık, başında şapkası, üzerinde tayyörü ve mantosu..
Günün modasına göre giyinmiş çağdaş bir kadın..
Ne türbanı, ne çarşafı, ne de peçesi var..
60 yıl öncesinin çağdaş bir Türk İslam kadını..
Fatma Neslişah Sultan'ın giyimini de görüyorsunuz..
Hiç birinin, günümüzdeki hilafet özentisi içindekilerin giyim kuşamları, anlayışları ile ilgisi yok..
Kendilerine Neo osmanlı diyenlerle hiç mi hiç ilgileri yok..
Çağını yakalamış, zamanın gerisinde kalmamış aydın insanlar..
Bir de günümüze bakın..
Hilafet meraklısı, Osmanlı özentisi erkeklerin ve kadınların kıyafetini aklınıza getirin, bir de bu fotoğrafa bakın..
İnsanların, gizli güçler tarafından hangi çağa evrildiğini ibretle izleyin…