Belediyeler arası transferler, her seçim döneminin ertesinde çokça rastladığımız bir uygulama..
Özellikle, yeni seçilen belediye başkanları, kendilerine yardımcı olarak aynı partili bir başka belediyeden yardımcı ve bürokrat transfer etme yoluna sıkça başvurmaktalart..
Sanırım, yeni başladığı görevinde daha ilk günlerde hatalı işlem yapmama, kendine koruma içgüdüsüyle böyle davranıyorlar..
Ancak, partili başka belediyelerden yardımcı ve bürokrat desteği alan belediye başkanlarına tavsiyem, transferler konusunda çok dikkatli davranmaları, ince eleip sıkı dokumaları, transfer etmek istediği kişinin, Adana deyimiyle, ıcığını cıcığını iyice araştırmalı..
Yoksa, hata yapmayım darken, daha büyük yanlışlara imza atabilirler, ikinci seçimde hezimete uğrarlar..
Başkan yardımcısı yapacağın kişi, geçmişte nasıl işlere imza atmış..
Yardımcısı olduğu belediye başkanına ne gibi kolaylıklar sağlamış, nasıl szorluklar yaşatmış mutlaka bilmek lazım..
Olur ya, makamına güvenip, kılıç kuşanmış, kılıçlı kılıçlı mahallelerde dolaşmış, gariban aileleri kılıçla doğramış bir kişi çıkabilir..
Başkanının halkın gözünde zor dıurumda bırakmak için elinden gelebi yapmış olabilir..
Onun için diyorum ki, başka belediyeden deneyimli diye başkan yardımcısı ve bürokrat transfer etmeye kalkan başkanlar, transferleri gerçekleştirmeden önce bir değil, bin kez düşünmeliler..
BİRAZ DA GÜLELİM!..
Biraz da gülmek lazım değil mi?..
Huriye, Nuriye ve Düriye 75-80 yaşlarında çok eski üç arkadaştır.
Bir gün Huriye, Nuriye’ye telefon eder ve Düriye’ye gitmeye karar verirler ve giderler.
Biraz muhabbetten sonra Düriye kahve yapar ve içerler.
Biraz daha muhabbet ettikten sonra Düriye, “Ay kusura bakmayın unuttum birer kahve yapayım da içelim!” der.
Huriye ve Nuriye bir şey demezler ve içerler.
Aradan biraz zaman geçtikten sonra Düriye, “Size bir kahve bile yapmadım hemen yapayım da içelim” der ve yapar getirir.
Bizimkilerde yine ses itiraz yok.
Akşama doğru Huriye ve Nuriye kalkarlar. Yolda bastonları ile tin tin yürürken aralarında şu konuşma geçer.
Huriye:
Kız Nuriye, gördün mü Düriye'yi; ne kadar pinti olmuş bize bir kahve bile ikram etmedi!
Nuriye:
Kııız, Düriye’yi ne zaman gördün?...