İyi Parti yerel seçimler öncesinde Adana’da ilginç bir rekabete sahne oluyor..
Belediye başkan adaylarını belirlemek için iki farklı isim, iki farklı çalışma yapıyor..
Haliyle bu durum, 31 Mart seçimleri öncesinde İyi Parti’nin Adana’da çift başlı bir yönetime doğru sürüklendiğinin de göstergesi oluyor..
Malum olduğu üzere, ANAP Adana eski Milletvekili ve eski AK Parti Adana Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mehmet Ali Bilici 14 Mayıs seçimlerrinden önce, İyi Parti’nin Adana Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olarak çalışmalar yapıyordu..
Seçimlerde oğlu Bilal Bilici’yi İyi Parti ikinci sıradan milletvekili yapan Mehmet Ali Bilici, seçim sonuçlarındaki yenilgiden sonra adaylıktan vazgeçti..
Aytaç Durak’ın eski, Zeydan Karalar’ın yeni bürokratı Abdülkadir Küreksiz’e İyi Parti’den Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olması için öneri götürdü..
Küreksiz önce öneriye olumlu yanıt verdi ama, çevresiyle yaptığı görüşmelerden, fikir alışverişlerinden sonra adaylık önerisini reddetti..
Bilici, hala Büyükşehir Belediye Başkan adayı arayışında..
Bu arada, İl Başkanı Birol Büyüköztürk de Büyükşehir ve ilçe belediye başkan adaylarını kendisi belirlemek için kolları sıvadı..
Hatta, istediği isimleri empoze etmek için bir çok partili küstürmeyi bile göze aldı..
Büyüköztürk, geçtiğimiz günlerde bazı partilileri kafasındaki başkan adayları ile biraraya getirdi ve onlar lehine propaganda yaptı..
O toplantıya çağırmadığı ve adaylık için adı geçenleri ise suçlayıcı ifadelerle itibar yitimine uğratmaya çalıştığı ise o toplantıda bulunanlar tarafından her yerde konuşuluyor..
Büyüköztürk’ün bir iddiası da aday belirleme sürecinde genel merkeze rest çektiği yolunda..
Büyüköztürk böyle bir çalışma yolu izlerken Mehmet Ali Bilici de aday arayışlarına devam ediyor..
Ancak, aday arayışını kendisinin değil oğlu Adana Milletvekili Bilal Bilici’nin yaptığını söylüyor..
Şimdilik Bilici cephesi de, Büyüköztürk cephesi de aday arayışlarını sürdürüyor..
Her iki cephede belediye başkan adaylarını kendisinin belirleyeceği iddiasında..
Kimin galip geldiğinin ise en fazla bir ay içerisinde hep birlikte göreceğiz..
Sapanla düşmanı yenmek ya da Davut ile Goliath öyküsü
İncil’de geçen bir öykü, bugün Filistin diye adlandırılmaya çalışılan yahudi topraklarındaki mücadelenin, silaha sapanla karşı koymanın kökeninin binlerce yıl öncesine gittiğini gösteriyor..
O hikayenin kahramanları Davut ile Goliath (Golyat/Calud-Filistin Devi)..
Yani Davut Peygamber ile Filistinliler..
Davud ve Goliath’ın öyküsü İncil'de ve özellikle Samuel'in ilk kitabında anlatılmıştır.
M.Ö. 1000 yılına dayanıyor ve daha büyük bir olay içinde geçiyor: Filistinliler ile Kral Saul liderliğindeki İsrail halkı arasındaki savaş.
“Filistliler ordugahından Gatlı Golyat adında bir şampiyon çıktı; altı arşın ve bir palmiye ağacı uzunluğundaydı. Başında bronz bir miğfer vardı ve ağırlığı beş bin bronz şekel olan bir tabak zırhla kaplıydı. Bacaklarına bronz raylar ve omuzlarının arasında bronz cirit taktı. Mızrağının sadece uç kısmı yüz kilo ağırlığında demir gibiydi.”
İncil’de Goliath böyle anlatıldı: 50 kilogramlık bir zırhla donatılmış, üç metre boyunda gerçek bir dev…
Goliath her gün aynı mücadeleyi başlatıyor ve İsraillilerin içerisinden en iyi savaşçıyı düelloya çağırıyordu.
Goliath’ın teklifi: kendi ile düşman ordusunun şampiyonu arasında bir düello olsun tüm savaşın kaderini belirlesin.
İsrailliler içerisinde savaşçı olmayan bir çocuk dışında kimse bu düelloya cevap vermemişti. Bu devin karşısına çıkan çocuk bir sapan ile bu devi alt etmiş, sonra bu devin kafasını kesmiş ve Filistinlileri yenmişti.
Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum, 3 bin yıl önce Filistinliler daha modern bir orduya ve askeri teçhizatlara sahiplerdi ve Yahudiler Filistinlilere karşı sapanlarla, taş ve sopalarla savaşıyorlardı…
Çok ilginç bir ayrıntı ben çok mühim görüyorum tıpkı karma gibi. Bir dejavu hali..
Bu çocuk Yahudilerin en büyük kralı Davud idi.
Kral Davud, Süleyman’ın babasıydı. Filistin’i ele geçiren Kral Davud Kudüs’ü Yahudi Devleti’nin başkenti yapmış ve buraya Tanrıya bir ev yapmak istemişti. Bu Tapınağın yapımına başlamış ancak ömrü vefa etmemiş ve tapınağı tamamlamak oğlu Süleyman’a kalmıştı. Zaten tapınak adını Süleyman’dan almıştır ve Süleyman Mabedi olarak geçmektedir. Önce Babilliler, daha sonra Romalılar bu tapınağı yerle bir etmiş ve yıkmışlardır. Sonrasında ise Persliler bu tapınağın harabeleri üzerine bugün Mescid-i Aksa denen yapıyı inşa etmişlerdi..
Bir dejavu ile karşı karşıyaız aslında..
Bir toprağa sahip olmak için savaşmak..
Modern ve bir ordu ve techizat ve karşısında daha ilkel techizat, ordu olmayan bir grup..
Kudus’ü merkez yapma sevdası..
Anlaşılan bu dejavuyu daha yüzlerce kuşak yaşayacak..
Muhalefet mahallesinde ev sahipleri değişikliği
Muhalefet mahallesi, 28 Mayıs’tan sonra ev sahiplerinde ve patronlarda değişiklik yaşamaya başladı..
Kimi ev sahipleri evlerini, işyerlerini başkalarına devretmek zorunda kaldı..
Mahalledeki ilk devir Kemal Kılıçdaroğlu ile Özgür Özel arasındaydı..
Özgür Özel, göz koyduğu eve sonunda gelip oturdu..
Evin sahibi ne kadar evi terketmemek için dirense de başarılı olamadı ve sonunda evini boşaltıp Özgür Özel’e teslim etti..
Bu değişikliğin ardından, mahallenin televizyonlarından birinde de patron değişti..
Mahallenin kültür kanalından siyaset kanalına evrilen televizyon kanalının üzerinde seçimler sonrasında devretme konusunda bir baskı oluştuğu ileri sürülüyordu..
Bu söylentilerin boş iddia olmadığı sonunda anlaşıldı..
Mahallenin evini Özgür Özel’e evinin terkeden Kemal Bey’in iyi dostlarından olduğu bilinen Mustafa Sarıgül’ün kurduğu partideki yardımcısı Fırat Bozfırat’ım sonunda 300 bin dolar kaparoyu bastırıp 6 Kasım günü televizyon kanalını satın alıp yerleştiği ortaya çıktı..
Mahalledeki başka evlere ve işyerlerine göz koyanların olup olmadığı şimdilik bilinmiyor ama, benim bu yönde kuşkularım olduğunu da söylemeliyim..
31 Mart’tan sonra mahalle içinden bazılarının göz koydukları evlerin ve işyerlerinin sahiplerini evlerinden işyerlerinden kovalayıp kendilerinin oturacaklarını düşünüyorum..