Dolardaki anormal artış üzerine, devletimi yönetenler bunun Türkiye'ye yönelik büyük bir ekonomik saldırı olduğunu söylediler..
Ekonomik saldırıyı aşmak için de dolar bozdurma, sahte dolar yakma, iphone kırma gibi çok dahiyane formüller ürettik..
Bu tür önlem ve uygulamalarla, doların yükselmesini engelleyeceğiz..
ABD'nin ekonomik saldırısını ve ileride doğacak olası ekonomik krizi aşacağız..
Kanla canla kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucuları benzer krizlerdi aşmak için şimdiki gibi davranmamışlar, ekonomik rizi ekonomik programlarla alt etmeyi başarmışlardı..
Hem de, savaştan yeni çıkmış bir ülke olarak çok kıt olanaklarla bunu gerçekleştirmişlerdi..
Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin yaşadığı en büyük ekonomik krizlerden birisi 1229- 1930 yıllarında başlayan krizdi..
"Büyük Buhran" olarak nitelendiriliyordu..
1929-30 yılları arasında başlayan ve tüm dünyayı etkisine alan Büyük Buhran döneminde Türkiye'de dönemin İktisat Bakanı Celal Bayar tarafından 5 yıllık ekonomi planları hazırlandı. Bayar'ın, “Bizden mal alan milletlerden biz de mal alırız’ prensibiyle 1932 yılında hazırladığı planla stoklar erirken, iç piyasada hareketleniyor.
Ekonomide acı reçeteye karşı dışa bağımlılığın azaltılması ve yerli üretimin artırılması noktasında tartışmaların sürdüğü Türkiye’de, çok ağır koşullarda başarıyla kazanılan milli mücadele sonrasında Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Cumhuriyet hükümetlerinin aldıkları önlemler ve izledikleri politikalar bugün bile güncelliğini korurken o dönem örnek olarak gösteriliyor.
Tercüman Gazetesi’nin 1986 yılında yayınlarından çıkarılan dönemin önemli gazetecisi, yazarı İsmet Bozdağ’ın, “Zaferlerle ve Şereflerle Dolu Bir Hayat- Celal Bayar’ kitabında dünyayı çökerten 1930’lu dünya ekonomik buhranında alınan önlemlere yer veriyor.
O dönemin İktisat vekili Celal Bayar, bir yandan ‘5 yıllık Plan’ hazırlıkları yaparken bir yandan da bakanlık teşkilatını yeniden düzenliyor. Ürün stoklarının eritilmesi, Türk parasının sağlam temellere dayalı bir dengeye oturtulması ilk yaptığı işler oluyor. Stokların eritilmesi için, “Bizden mal alan milletlerden biz de mal alırız’ prensibini koyuyor.
Bozdağ, kitabında bu durumu, “Prensip iyi işledi ve stoklar kısa zamanda tükendi. Piyasaya hareket gelmişti. Sanayi, Ticaret, Ziraat Kongreleri düzenleyerek piyasanın ve halkın düşüncelerini yokladı, iktisadi hayatımızı canlı tutacak kuralları bu düşüncelerden çıkardı” diyor.
5 yıllık plan
Bozdağ, Celal Bayar kitabında, 5 yıllık planın hangi düşünceyle hazırlandığının ince ayrıntılarına yer veriyor. Tasarlanan işleri başarabilecek teknokrat kadrolarının az olması nedeniyle yurtdışına uzman yetişebilecek vasıftaki insanların gönderildiğine dikkat çeken Bozdağ, Celal Bayar’ın hazırladığı, başvekilliği (Başbakan) sırasında da kullandığı 5 yıllık planın ana hatlarını şöyle sıralıyor:
1-Dokuma sanayi (pamuk, kendir, yün)
2-Maden sanayi (demir, bakır, kükürt, sömükok kömürü, kömür müştakleri)
3-Selüloz sanayi(selüloz, kağıt, karton, suni ipek)
4-Seramik sanayi (Şişe, cam, porselen)
5-Kimya sanayi(klor, zaçyağı, sutkostik, süper fosfat)
(Yazar, 5 yıllık planın ana maddelerinden başka yan çalışmalarına dikkat çekiyor)
-Elektirifikasyon meselesi ve enerji üretimi
-Altın, petrol arama işleri ve teşkilatı
-Jeoloji öğretimi ve jeologların yetiştirilmesi
Teknik öğretim
Planı uygulamak için devlet eliyle kurulan bankalar şöyle:
-Sümerbank, Eti Bank, Halk Bankası, Denizcilik Bankası
Görüldüğü üzere, Cumhuriyetin kurucuları dünyayı kasıp kavuran 1229 - 1930 büyük buhranını aşmak için ekonomik formüller üretmişler..
Üretime ağırlık vermişler, o amaçla bugün artık unutulan 5 yıllık plan hazırlamışlar..
ekenominin her alanında üretim demişler..
Şimdi olduğu gibi, boykotu, sahte dolar yakmayı ya da parasını verip aldığı bir malı kırıp parçalamayı hiç mi hiç düşünmemişler..
**********
Celal Bayar'ı tanıyalım
Madem, 1229 - 1930 büyük buhranını aşmak için yapılan 5 yıllık plandan ve bu planı hazırlayan Celal bayar'dan bahsettik, o halde Celal Bayar hakkında da biraz bilgi verelim:
Celal Bayar, başta Mustafa Kamal Atatürk olmak üzere Cumhuriyeti kuran tüm kadro gibi İttihatçıydı..
Her İttihatçı gib döneminde toplumun her olayı ve ilgisiyle yakından ilgilenmişti..
Siyasal ve ekonomik çalışmalarının yanında sportif çalışmalara ağırlık vermişti..
İzmir'in "Büyük" Altay Kulübünü 1913 yılında Celal Bayar kurmuştu..
Cumhuriyet döneminde siyasette kader birliği yaptığı Adnan Menderes, Celal Bayar'ın kurduğu Altay'ın kalesini koruyordu. Yani tanışıklıkları Cumhuriyet öncesi İttian Terakki dönemine dayanıyordu. İttihat Terakki dönemindeki yönetici sporcu işbirliği Cumhuriyet sonrası Demokrat Parti'de cumhurbaşkanı başbakan olarak devam etmişti.
Mütareke döneminde İzmir Müdafaa-i Hukuk-i Osmaniye Cemiyeti’ne girdi. İzmir’in işgali tehlikesi belirince, Galip Hoca takma adıyla zeybek ve köy hocası kılığında bölgeyi dolaşarak işgale karşı propaganda yaptı. İzmir’in işgalinden sonra Aydın’ın geri alınması mücadelesine katıldı. Balıkesir Kongresi kararıyla Akhisar Cephesi Komutanlığına getirildi.
12 Ocak 1920’de toplanan son Osmanlı Mebusan Meclisi’ne Saruhan Sancağı milletvekili olarak katıldı. Millî Mücadele’nin başlaması ile birlikte Anadolu’ya geçerek bu hareketteki yerini aldı. Birinci Büyük Millet Meclisi’nde milletvekili olarak görev alan Mahmut Celal Bey, 1921’de İktisat Bakanı oldu.
Lozan Barış Konferansı’na danışman göreviyle katıldı. 1923 seçimlerinden sonra II. Büyük Millet Meclisi’ne İzmir milletvekili olarak girdi. Mart 1924’te Mübadele, İmar ve İskan Bakanlığına atandı. Temmuz 1924’te bu görevinden istifa etti.
1924 yılında İş Bankası’nın kurulmasında önemli rol oynadı ve 1932’ye kadar genel müdürlüğünü yaptı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda politika becerisi ve iktisatçı kimliği ile parladı. 1932’de İktisat Bakanlığı’na getirilen Bayar, 1937’ye kadar bu görevde kaldı. Ayrıca 1937–1939 yılları arasında başbakanlık yaptı. Daha sonra siyasî yaşamını İzmir milletvekili olarak sürdürdü.
Çok partili siyasî yaşamın başlaması üzerine 1946 yılında Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan ile birlikte Demokrat Parti’yi kurdu ve başkanlığa getirildi. Partisinin 1950 seçimlerini kazanmasından sonra 22 Mayıs 1950’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce Türkiye’nin üçüncü cumhurbaşkanı seçildi.
10 yıl boyunca sürdürdüğü bu görevden 27 Mayıs askerî müdahalesi ile 1960 yılında uzaklaştırılan Mahmut Celal Bayar, 15 Eylül 1961’de Yassıada Mahkemesi tarafından idama mahkûm edildi. Cezası daha sonra müebbet hapse çevrilerek Yassıada’dan Kayseri Bölge Cezaevi’ne nakledilen Bayar, 7 Kasım 1964’te rahatsızlığı nedeniyle serbest bırakıldı.
1903 yılında Reşide Hanım’la evlenen ve üç çocuğu olan Celal Bayar 22 Ağustos 1986 günü İstanbul’da vefat etti.
Işıklar içinde uyusun!…
***********
Atatürk Macarların da umuduydu
Mustafa Kamal Atatürk, sadece Türkiye Türklerinin değil, tüm dünya Türlüğünün umut olmuştu..
O, bütün Türk dünyasının, Turan coğrafyasının başbuğuydu..
Atatürk'ün başlattığı Ulusal Kurtuluş savaşı'ndaki başarılar Macar gazeteleri tarafından, Macar halkına duyuruluyor, Macarların ülkelerinin işgal altındaki bölümlerinin özgürlüğü için ümit ışığı oluyordu.
Bizim Sevr'i imzaladığımız dönemde, Macarlarlar da Sevr'den hiç bir farkı olmayan Trianon Antlaşması'nı imzalamak zorunda kalmışlardı.
Türkiye Türkleri olarak, Attila'nın diğer toru olan Macar kardeşlerimizden farkımız bizim Mustafa Kamal'imizin olmasıydı..
Birinci Dünya Savaşı sonrasında Triyanon Antlaşması’nı imzalamak zorunda kalan Macar milletinin bizim gibi bir Mustafa Kamâl’leri yoktu. Bizim Mustafa Kamâl’imiz Sevr’i yırtıp atmıştı. İşte elime geçen kaynakta Macar milletinin bizim Kurtuluş Savaşı verdiğimiz dönemde bizim için duydukları coşkuya ve kendileri için, kendi gelecekleri için duydukları heyecana ulaşmaktayız. Çünkü Triyanon’u imzaladıktan sonra ülkeleri neredeyse üçte birine düşen Macarlar Mustafa Kamâl’in zaferlerini izlerken bunu kendileri için bir umut ışığı olarak gördüler.
Bu kardeş halkın bizim için duyduğu coşkunun ve kendileri için duyduğu heyecanın basındaki yansımalarını bu kaynakta derlenmiş olarak bulmaktayız. Burada özellikle Magyarság gazetesini görmekteyiz. Aslında Magyarság gazetesinin o dönemde yeni bir gazeteydi, Türkler hakkında haber yapan Pesti Hirlap (Peşte Haber Gazetesi) daha çok İngiliz, Fransız ve ABD büyük yayınlarını aktarmaktaydı. L.Rasonyi, Sevr döneminde Yunan haberlerini aktaran bu gazetenin Türkler hakkında aktardığı haberlerin gerçekçi olmadığını da söylemekteydi.
1840’ta kurulan Pesti Hirlap’ta durum böyleyken 1920’de Türkler hakkında kötümser duygular içermeyen ileri görüşlü kimselerin Magyarság adlı gazeteyi kurduğu bilgisine de bu çalışmadan ulaşmaktayız. L.Rasonyi Türk menfaatlerinin savunucusu olan ve harbin ortasında muhabirlerini Türkiye’ye gönderen bu gazetenin haberlerini heyecanla okuduklarından bahsediyor.
Mustafa Kamâl’in bir milleti örgütleyerek Sevr denilen idam sözleşmesini yırtıp atması Macarlar için de bir ümit ışığı olmuştu, daha önce de söylediğimiz gibi.
Çünkü, Macarlar da o dönem kendi idam sözleşmesinin ardından hayatta kalmaya çalışmaktaydı. Demek ki bir millet makus kaderini değiştirebiliyordu. Bunu Mustafa Kamâl bütün dünyaya göstermişti.
Macar tarihinde bağımsızlıkla özdeşleşen II. Ferenc Rákóczi, Tökeli İmre ve Kossuth Lajos her ne kadar mücadelelerinde başarısızlığa uğrasa da sonradan sığındıkları ülke, Türkiye olmuştu.
İsim anlamı olarak “Macarlar” demek olan Magyarság adlı gazetede 14 Ocak 1921’de Birinci İnönü Zaferi büyük bir sevinçle bildiriliyor: “Türkler üç yerde Yunan cephesini yardılar!” Bu yazıda bahsedilen en erken tarihli haber bu.
“Kemâl Paşa’nın Türk süvarisi tüm Yunan cephesini ezip geçiyordu. Üç yıldan beri Yunan işgali altında eziyet çeken sulhçu Türk köylüleri yabancı hakimiyetten kurtuluyordu.”
6 Eylül 1921, Magyarság.
Daha sonraki haberlerde de Türkler zor duruma düşse dahi Macar milleti umudu kesmiyor, bu kötü durumun geçici olduğunu bildiriyor. Yunanlılara karşı daima bu mücadelede kardeşleri Türkiye Türklerini tuttukları aktarılan haberlerde gözümüze çarpıyor. Yedi düvele kafa tuttuğumuz o dönemde Avrupa’nın ortasındaki kardeşlerimizin sesimize ses olarak bizim tarafımızda olması insanın yüreğine dokunuyor elbette.
Eylül 1921’deki sayılarında coşkuyla vatanı baştan başa kurtarmamızı izliyorlar ve o tarihi emri aktarıyorlar: Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir ileri!
Bundan sonraki tarihlerde başımızdaki Mustafa Kamâl’den ve Yunanlıları Anadolu’dan nasıl def ettiğinden bahsetmeye devam ediyorlar. Ancak özellikle bir sayıları göze çarpıyor. 6 Eylül 1922 tarihli sayıda bir “Hasta Adam” adında bir baş makale yazılmış. Bu makalede Sevr, Trianon gibi antlaşmaların sulhun değerini bilmeyen milletlerin başına geldiğinden bahsediliyor ve devamında ise Türk milletinin sulhu kazanmak için asla vazgeçmediğinden… “Yurtta sulh, cihanda sulh!” diyen bir başbuğumuz varken aksi zaten düşünülemez.
25 Temmuz 1923 tarihli yazıda Magyarság gazetesi şu ifadeleri kullanıyor:
“Türk ulusu üstüne ebedi olarak gecenin kör karanlığı çöktüğü sanılırken Anadolu gök kubbesinde ansızın bir yıldız parladı ve Kamâl Paşa yumruğu yavaşça işlemeye başladı. Bu yumruk keskin ve dik kılıcı tutuyordu.”
Makalenin devamında ise o muhteşem kahramanın, Türk’ün başbuğu Mustafa Kamâl’in kıymetini daha iyi anlamamız gerektiğini bize kavratan bir cümle kurulmuş:
“Acaba zamanın arı kovanından bizim Mustafa Kamâl’imiz çıkacak mı?”
Mustafa Kamâl, İzmir’i kurtardıktan sonra vatanının 3’te 2’sini kaybeden Macar dostlarımız bizim zaferlerimizden nasıl bahsetmişler:
“Şimdi on iki yıl geçtikten sonra da Türkler harbi göze alıyor; fevkalade kumandanlar buluyor, dünyaya mahir diplomatlar gönderiyorlar. Sonunda taze güçle muzaffer olarak ayağa kalkarken çaresiz kalan Yunanlılar, titrek damarları ile gücünü kaybederek yere yıkılıyor.”
25 Temmuz 1923’de Lozan’ın imzalanışı ile “Sevr’in ölümü Lozan’la yeni Türkiye’nin doğuşudur” şeklinde aktarılıyor. Devam edelim…
“Türk kardeşlerimizi bütün kalbimizle selamlıyor ve dünyanın en mutlu çevresi Asya’da bugün yukarı çekilen ay yıldızlı bayrakla gurur duyuyoruz!”
Bu çalışmanın sahibi olan L. Rasonyi “Türk zafer geçidini hüzünlü Macar toprağından takip eden bizler Türkçe ‘çok yaşa!’ diye bağıarak heyecanla selamlıyoruz!” dedikten sona birkaç satırlık haber daha aktarıyor:
“Türk zaferine üzerine hayal kurarken onların talihlerine ve zaferlerine göz dikmiyoruz. Irkının hami dehası en uygun zamanda onlara bir kahraman vermiştir. Kemal Paşa, halkını arz-I mevud’a ulaştırmakla kalmamış gerçek yurduna kavuşturmuştur. Büyük dehalar Tanrının armağanıdırlar. Ağır günlerde kitlelerin gayreti, fedakarlığı ve kahramanlıkları ile birlikte yanlarında, alnında kutsallık damgası bulunan birinin bulunması gerekir.”
Sevr'den sonra çok yakın zamanda Trianon'un da yırtılıp çöpe atılması dileğiyle Türkün ulu başbuğu Atatürk'ü, Kurtuluş Savaşında can veren şehitlerimizi, Cumhuriyetizin kurucularını, Trianon'u yırtıp atmak için büyük mücadele veren macar kahramanlarını saygıyla anıyor, Trianon'u çöpe atmak için büyük mücadele veren Macar kardeşlerimizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum..