İyi Parti'den geçtiğimiz günlerde gelen bir haber bülteninde ilginç bir ayrıntı dikkatimi çekti..
Demokrat Parti Adana il Başkanlığı, bir süre önce kendilerine ziyarette bulunan İyi Parti Adana İl Başkanlığına iade-i ziyarette bulunmuş..
Demokrat Parti İl Başkanı Cafer Doğan, yanına il yöneticilerinden bazıların almış, Çulhaoğlu ve ekibinin ziyaretine karşılık vermiş..
Son derece normal bir durum..
Ama, haberde ve görsellerde bir ayrıntı vardı..
Ziyarette, Adana'nın yakından bildiği merkez sağın tanınmış siyasetçilerinden İ. Cevher Cevheri de bulunuyordu..
Garip durum işte burada başlıyor..
Cevheri, İyi Parti kuruluncaya kadar Demokrat Parti GİK üyesiydi..
İyi Parti'nin kuruluş aşamasında Meral Akşener'in yanında yer aldı ve DP'den ve GİK üyeliğinden istifa etti…
Meral Akşener'in partisine kurucu üye olduktan sonra, genel kurulda da GİK üyeliğine seçilmişti..
İl ve ilçe başkanlıklarınının atanma aşamasında, bir mektupla İyi Parti'den istifa etmişti..
Bu durumda, İ.Cevher Cevheri hem DP'nin eski üyesi, eski GİK üyesi..
Cevheri'nin istifasından sonra, adı İyi Parti'nin GİK ve Kurulucular Kurulu listeselirden silindi..
Yani, bu da, Cevheri artık İP mensubu değil demektir.. Tıpkı DP mensubu olmadığı gibi..
Hal böyle olunca, insan merak ediyor..
İ.Cevher Cevheri, Demokrat Parti Adana İl Başkanlığınının İP'e yaptığı iade-i ziyarette hangi partinin tarafı olarak bulundu..
DP'yi temsilen katıldı, yoksa İP'i temsilen mi?…
Vallahi, ben çözemedim; çözen olursa bana da söylesin!…
*****************
Yusuf Akçura'yı saygıyla anıyoruz
11 Mart, Türkçülük Hareketinin önemli isimlerinden, Türkçülüğün manifestosunu yazan büyük Türkçü Yusuf Akçura'nın uçmağa vardığı gündür..
11 Mart'ın Pazar gününe denk gelmesi, pazar günleri gazetenin yayanlanmamaması, dün de içeriğin yoğunluğu nedeniyle, büyük Türkçü önderimizin gecikmeli olarak anıyorum..
83 yıl önce ebedi aleme göç eden Yusuf Akçura, bizlere "Üç Tarz-ı Siyaset", "Türkçülük", "Türkçülüğün Tarihi", "Siyaset ve İktisat", Muasır Avrupa'da Siyasi ve İctimai Fikirler ve Fikir Cereyanları", "Osmanlı devletinin dağılma devri", "Şark Meselesine Dair", "Sürgünden İstanbul'a Darülhilafet Mektupları", "Tarihi siyasi" "Suriye ve Filistin Mektupları", "Hatıralarım", "Türk Devriminin Programı" yapıtları miras olarak bırakmıştı..
Özellikle Üç Tarz-ı Siyaset ve Türkçülük kitapları her Türkçü'nün fikri gelişiminde çok büyük etkileri olan kitaplarıdır..
Yusuf Akçura, Mustafa Kamal Atatürk'ün gerçekleştirdiği devrimlerin de fikir babası, Türk aydınlanmasının ilke ve programını hazırlayarak Türklüğe ve Turkiye Cumhuriyeti'ne çok önemli hizmet yapmıştır.
Türkçülük Hareketinin ilk yapılanması olan Türk Derneği, Türk Yurdu ile Türk Ocağı'nın da kurucularından ve önde gelen isimlerdendi..
1918'e kadar kurulan her milliyetçi kuruluşta emeği vardı..
Mütareke yıllarında anadolu'ya ilk geçenlerden.
İlk mecliste milletvekili.
Kurtuluştan sonra Türk Tarih Kurumu kurucularından ve başkanı.
Büyük Türkçü'yü ölümünün 84'üncü yılında "Türkçülüğün İki Kolu" adlı makalesiyle bir kez daha anıyor, aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyorum..
Tini şad, yeri Tanrıdağı olsun.
"Türkçülüğün İki Kolu
Bizde Türkçülük cereyanın gitgide iki kola ayrıldığını iddia etmek istiyorum. Bu iki cereyanı şimdi moda olan tabirlerle tarif etmek istersek, birisine “demokratik Türkçülük”, diğerine “emperyalist Türkçülük” diyebiliriz. Demokratik Türkçülük, milliyet esasını, her millet için bir hak olarak telakki ediyor ve Türkler için taleb ettiği bu hakkı, diğer milletlere de aynı derecede hak olarak tanıyordu. Mesela Osmanlı İmparatorluğu’nda, Arapların, Arnavutların ve diğer milletlerin bu hakka istinaden haklı olarak istediklerinin verilmesine taraftardı. Türk Yurdu, bu bakış noktasını, Arap meselesinde birkaç defa, beyan ve izah etmiştir. Bunun içindir ki meşhur bir Osmanlı yazarı, Türk Yurdu müdürünü “milliyetperver değil, milelperverdir” diye tavsif etmiştir.
Demokratik Türkçülük, ihtimal ki Türklerin ekseriyeti diğer milletlere mahkum mevzuunda bulunduklarına ve hatta hakim sayılanlarının bile iktisaden ve kültürel açıdan yalnız mağlup değil, adeta tabi olduklarına ve binaenaleyh ancak hakka istinaden kurtuluş mümkün olacağına dair kanaatten ortaya çıkmaktaydı… Bundan başka, demokrat Türkçüler, Türk’ün mevcud milli kuvveti, şimdilik kendi kendini yaşatmağa ancak kifayet eder, diye düşünüyorlardı; diğer milletleri temsil etmek şöyle dursun, idareye çalışmayı bile, o kuvveti azaltacağına sebeb olacağından, zararlı sayıyorlardı. Emperyalist Türkçüler ise, ekser Avrupa nasyonalistlerine benziyorlardı: Yalnız hakka değil, sırf kendi kuvvetlerini arttıran milliyetçiliğe taraftar idiler.
Vakıa ekser Avrupa nasyonalistlerinin nazarında milli hak, mücerred ve mutlak değildir; bir siyasi vasıtadır. Mesela Rusya, kendi dahil ve haricindeki İslavların milli hakkının iddia ve taleb ve bunun için icap ederse harb bile ederdi: fakat imparatorluk da dahil Finlerin, Gürcülerin, Ermenilerin, Türklerin tabii haklarını bile kabul etmezdi, evvelce aldıklarını reddetmeye çalışırdı. Kuvvetli zannolunan ve yüz milyonluk bir Rus kitlesine dayanan bir siyaset muvaffakiyetle taçlanacak diye beklenirken, yuvarlandı, gitti. Almanların da gerek Almanya’da, gerek Avusturya’da takib etmek istedikleri bu milli siyasetleri, muvaffakivetsizlikle hitam buldu. Daha az maddi ve manevi kuvvete dayalı emperyalist Türkçülük de muvaffak olamazdı…
Demokratik milliyetçilik hakka müstenid ve sırf savunmayla ilgilidir. Gasb edilen hakkı almağa, gasb edilmek istenilen hakkı müdafaaya çalışır; Emperyalist milliyetçilik ise, taarruzidir, diğerlerinin hukukuna tecavüzü bile tecviz ederek kendi milliyetini takviyeye çalışır. Taarruzi milliyetçilik, dünyada henüz bitmiş değildir. Fakat zannediyorum ki bu yeni milliyetçilik, er geç yok olmaya mahkumdur; Rusların, Avusturyalıların, Almanların başına gelen, bir gün olup diğer emperyalistlerin de başına gelecektir…
Efendiler, Türklerin taarruzi emperyalist milliyetçiliği hatadır. Bugün bu sözleri söyleyen, eline kalem aldığı, mektepte, medresede veya böyle serbest bir kürsüde söz söylemeğe başladığı andan beri daima demokratik Türkçülüğü müdafaa etmiştir. Bundan sonra, olayların verdiği derslerden ibret alarak, bu esası daha fazla bir kesinlikle müdafaa edecektir."
*******************
Gerçek tarihçi sonsuzluğa uğurlandı
7 Mart günü uçmağa varan gerçek tarihçilerimizden Murat Eskeneroğlu Acı, sonsuzluğa uğurlandı..
O, Türk Dünyasının büyük yıldızı, çağımızın en büyük tarihçi ve yazarlarındandı..
O, sadece kendisini Türk Dünyasına ve dünya bilimine armağan eden Kumuk Türklerinin değil bütün Türklerin övünç kaynağıydı..
Bizlere, hatta dünyaya tüm Avrasya'nın Türk olduğunu öğreten değerli büyüğümüz, gerçek tarihçimizi, son yolculuğunda bir çok seveni uğurladı..
Tünk Dünyasının bir kez daha başı sağolsun..
Tini şad, yeri Tanrıdağı olsun….
******************
Sırbistan'a teşekkürler
Türkiye'nin içinde bulunduğu koşullar, düşmanları tarafından fırsata çevrilmek isteniyor…
Yunanistan, hem adaları işgal ediyor, hem Avrupa ülkelerini "Ben Avrupa'nın topraklarını savcunuyorum. avrupa benim yanımda olsun" diye ağlıyor..
Ermenistan ve Ermeniler, her fırsatta sözde soykırımı gündeme getirmeye çalışıyorlar..
Geçtiğimiz haftalarda, İsrail'de bir girişimde bulunmuşlardı..
İsrail Parlamentosu, Ermenilere tokat gibi yanıt vermişti..
İsrail Parlamentosu, "Olayları tarihe bırakmak lazım" deyip Ermeni iddialarını reddetmişti..
İsrail'in tokadı Ermenileri yıldırmamış olacak ki, bu kez Sırbistan'da sözde soykırımın tananması için girişimlere başlamışlardı..
Bir tokat da Sırplardan yediler..
Sırbistan Parlamentosu, Ermeni lobisinin emrindekilerin hazırladığı 1915 olayları ile ilgil Ermeni iddialarının soykırım olarak tanınmasını öngören tasarının Meclis gündemine alınmasını reddetti..
Teşekkürler Sırbistan ve Sırbistan Parlamentosu..
Bu arada, Siyasal islamcıların Sırpları ve Yahudileri düşman olarak Türk halkına göstermek istediği bu günlerde, İsrail ve Sırbistan'ın Türkiye'ye dostluklarını göstermelerinden alınacak çok dersler var..
En basitinden, gaza gelip dostları düşman, düşmanları dost olarak görmemek gerektiği dersini ilk ders olarak almalıyız..