Türkiye'nin siyaset sahnesine son atılan partisinin genel başkanı ve kurucuları, lafa kaldığında Türkiye'nin en demokratik siyasetçileri oluyonlar..
Geçmişte bin partiyi sonradan Fetöcü oldukları ortaya çıkan ve tutuklanan hakim ve savcıların yardımıyla ele geçirmeye çalıştıkları sırada, amaçlarına ulaşmada engel gördükleri her şeyi antidemokratik olmakla suçlamışlar, demokratik bir yarış issstediklerini öne sürmüşlerdi..
Planları tutmayıp hevesleri kursaklarında kalınca istemeye istemeye olsada kendi partileni kurup, toplumun karşısına iyi siyasetçi olarak çıktılar..
Söylediklerine bakınca çok demokrat siyasetçiler olduklarını sanırsınız..
Zaten yıllarca önce ülkücülüğü bırakıp demokrat olduğunu açıklayan iyi siyatçilerin genel başkanının, vatandaşın gözünde PKK'nın temsilcisi olarak görünen bir partinin adayının serbest bırakılması çağrısı, ana dilde eğitim istemesi ve hatta partisinin programına PKK'nın eşit yurttaşlık önerisin koyması hep bu demokrat olmanın gereiydi..
Meydanlarda, televizyon ekranlarında öyle anlatıyordu..
Önceki gün Adana'nın göbeğindeki Atatürk Bulvarı'nda siyasal partilerin bayrak asma yarışı, demokratlık söyleminin aslında iyi bir kılıf olduğunu göstermesi bakımından önemliydi..
Bir gün önce, HDP'liler Atatürk Bulvarı'nın ASKİ Genel Müdürlüğü önüne denk gelen kesiminde sadece 4 palmiye ağacı uzaklığı kadar olan bölüme partinin ve Cumhubaşkanı Adayı Selahattin Demirtaş'ın adının yazılı olduğu bayraklar asmışlardı..
O bayraklar sadece bir gün kalabildi..
Bir gün sonra akşam, iyi demokratların toplandığı parti kentin bir çok yerinde olduğu gibi Atatürk Bulvarı'nı da baştan başa bayraklarla donattı..
HDP'nin bayraklarının olduğu yerde kendi bayraklarını asarken HDP bayraklarını kesmeyi de ihmak etmemişler..
Adamların cumhurbaşkanı adayına özgürlük iste, adamların anadilde eğitim ve eşit yurttaşlık önerilerine sahip çık, sonra da gel o cumhurbaşkanının adının yazılı olduğu bezleri kes yere at!..
Bölgede sadece malum partinin bayrak asması, HDP bayraklarının da o partiinin mensupları tarafından kesildiğini işaret ediyor..
Demek ki iyi demokratlık böyle bir şey..
Adamlara şirin görünmek için onlarca laf ebeliği yapacan, ama üç beş tane bayrağına tahammül edemeyeceksin!…
*******************
Bugün Dündar Taşer'in ölüm yıldönümü
Bugün MHP'nin kurucu isimlerinden Dündar Taşer'in uçmağa varışının 46'ıncı yıldönümü..
1969 Adana Kongresinde CKMP'den MHP'ye dönüşen partinin Türkeş'ten sonraki ikinci adamıydı..
3 Mayıs 1944 Türkçülük Turancılık Davası günlerinden yolunun kesiştiği Alparslan Türkeş ile lümüne değin kader birliği yapmıştı..
Lider kabul ettiği Alparslan Türkeş ile “27 Mayıs Darbesi” içerisinde yer alır.
Öyle ki bu kader birliği; 13 Kasım’da meydana gelen, Milli Birlik Komitesi içerisindeki ikinci bir darbe ile devam etmiş ve Alparslan Türkeş’in de aralarında bulunduğu yurt dışına sürgüne gönderilen 14’lerin arasında yer almıştı.
Sürgün hayatını iki yıl boyunca Fas’ta “görevli diplomat” olarak geçirmiş ve 1963 senesinde hasreti ile yanıp tutuştuğu vatan toprağına kavuşmuştu.
1965 yılında Alparslan Türkeş, Muzaffer Özdağ, Ahmet Er, Numan Esin, Rıfat Baykal gibi darbede yer alan, birlikte sürgüne gittikleri arkadaşlarıyla, CKMP'de siyasi hayata girdi. CKMP'nin 30-31 Temmuz 1965 tarihlerinde yapılan kurultayında, partinin GİK üyeliğine seçilmişti. 1967 Kurultayı'ndan sonra Genel Başkan Yardımcılığı görevine getirilmiş ve partide Alparslan Türkeş’ten sonra gelen ikinci isim olmuştu.
CKMP'nin yeni döneminde fikri ve siyasi gelişiminde çok büyük hizmeti emeği vardır. Gecesini gündüzüne katarak, partinin Anadolu'da kök salması da. Milliyetçi Hareket Bayrağı'nın bir uçtan bir uca dalgalanmasında daima önde koşanlardandı.
Gerek Devlet Gazetesinde yazdığı yazılar, gerek parti sözcüsü olarak ülke ve dünya gündemine ilişkin ortaya koyduğu görüşler ile hareketin ideolojik çizgisine yön vermişti..
970'ler Türkiye'sine baktığımızda onun yapmış olduğu tahlillerin ve tespitlerin ne kadar doğru olduğunu bugün bile görüyoruz. Meseleleri ele alırken kendine mahsus, sağlam ve rahat bir üsluba sahipti. Milliyetçi Hareket'in sözcülüğünü yapan Milli Hareket ve daha sonra yayına başlayacak olan Devlet Gazetesinde yazmış olduğu başyazılar ve parti sözcüsü olarak beyan ettiği ülke ve dünya meseleleriyle ilgili görüşler, hareketin ideolojik çizgisine de yön vermişti...
Alparslan Türkeş ile Kader Birliği
Dündar Taşer ile Alparslan Türkeş gerçek manada kader birliği yapmış, iki önemli isimdir. Taşer ile Türkeş’in kader ortaklığı 3 Mayıs 1944 olayları ile başlamaktadır. Türk Milleti'nin varlığına ve Türk Devleti'nin temeline dinamit koyanlara karşı bir başkaldırı olan, tarihe“Türkçülük-Turacılık Davası” olarak geçen, büyük Türkçü Hüseyin Nihal Atsız ve arkadaşlarının tabutluklarda işkencelerden geçirildiği dönemde; Taşer, Harp Okulu’nda okuyan diğer arkadaşları gibi tek parti diktatörlüğüne karşı çıkmış ve soruşturmalara maruz kalmıştır. Taşer, o günlerden vefat ettiği güne kadar Türkeş ile hiç ayrılmamış, her zaman Alparslan Türkeş’in en yakınındaki isim olmuştur.
Siyasetin kirli oyunlarına hiç bir dönem alet olmamıştır. Ekilmek istenen fitne ve fesat tohumlarına karşı karakterine ve savunduğu davanın icaplarına yakışan şekilde cevap vermiştir.Ülkücü Hareket için Alparslan Türkeş kadar önemli bir konumu olan, davanın çilesini Türkeş ile birlikte çeken Taşer, hiç bir zaman davadan dönmemiş, davasına ve liderine ihanet etmemiştir. Çok defa davanın başında neden kendisinin olmadığı sualleri sorulmuş ancak o, Türkeş’in liderliğini milli hafızaya perçinleyen şu sözle cevap vermiştir.
Keza aynı şekilde, kendisi için Milliyetçi hareket içinde “müthiş bir insan” tarifi yapılan Dündar Taşer, Adana’da yapılan CKMP kongresinden önce yanına gelen bir gruba:
“Neden Alparslan Türkeş? Sen çok daha bilgilisin. Çok daha güzel konuşuyorsun. Çok daha etkileyicisin. Niçin hareketin başına sen geçmiyorsun? diye sorduklarında:
“Dedikleriniz doğru değil, ama doğru olduğunu bile kabul etsek, olmaz” cevabını vermiştir.
Taşer, “Çünkü, bir duvarın yıkılması gerekiyorsa, ben balyoz ararım. Bulamazsam, bir iki tekme atar, gövdem ile yoklarım. Olmazsa vazgeçerim. Ama, Türkeş farklı. O sonuna kadar mücadele eder. Vücuduyla yüklenir, kafasıyla vurur. Düşer bayılır, sonra tekrar devam eder. Türkeş, o duvarı yıkar.”
Dündar Taşer'in MHP'liler ve ülkücülerin için unutmayacak iki sözü vardır:
“Türkeşin yanlışı benim doğrumdan daha doğrudur”
"Ülkücüler ipeğe sarılmış çeliktir."
MHP Genel Başkan Yardımcısı Dündar Taşer , 13 Haziran 1972 gecesi kuşkulu bir trafik kazası sonucunda ebedi aleme göç etti. Geri manevra yapan ekmek kamyonunun arkasından çarpmasıyla ağır bir şekilde yaralanan Taşer , kaldırıldığı Numune Hastane'sinde bütün çabalara rağmen kurtarılamamıştı.
Tini şad olsun…
Bu arada, belki bugün MHP'lilerin büyük çoğunluğu Dündar Taşer de kim diye soracaklardır..
Onlara ve Dündar Taşer'i yeniden anlamak isteyen tüm MHP'lilere ve Ülkücülere aşağırdaki şu kitapları temin edip okumalarını tavsiye ediyorum:
Dündan Taşer: Mesele, Töre-Devlet Yayınları, 4. Baskı, 1977
Ziya Nur Aksun: Dündar Taşer'in Büyük Türkiyesi, Ocak Yayınları 1979 (Ötüken Neşriyat 10. Basım 2010)
Muzaffer Çatak: Dündar Taşer'in Fikir Hayatı, Türk Ocakları Ankara Şubesi Yayını 2010
Nevzat Kösoğlu: Dündar Taşer, Ötüken Neşriyat 2010
Muzaffer Çatak: Türk Milliyetçiliği ve Dündar Taşer'in Fikir Dünyası, Töre Devlet Yayınları 2017