Adana'da, Türkiye genelinde olduğu gibi 1980'li yılların sonunda Karen Fogg'un çalışmaları sonunda etnik kimlikli derneklerin sayısında büyük bir artış görülmüştü..
Türk halkı ise, ihtiyatla yaklaştığı bu tür derneklerin kurucularını da kendilerine taktıkları etnik ad yerine "Karen Fogg çocukları" diye adlandırmıştı..
Tabii, o yılların üzerinden çok sular aktı..
Bir çoğu, o dernekleri neden kurduklarını unuttular..
Yeni hedeflere yelken açtılar..
Uçurtmayı esen rüzgara göre uçurmaya başladılar…
Bizim etnik kimlikli dernekler, siyasettte atlama ve rant sağlamada basamak işlevi gören sıradan derneklere dönüştüler..
Şöyle çevrenize baktığınızda bu tür derneklerden çokça görecekseniz..
Yöneticilerine sorduğunuzda, hepsi de bir aşiretin, bir oymağın, bir köyün temsilcisi olduklarını idida edeceklerdir..
Sakın inanmayın!..
Sözde temsillerle siyasette ikbal, siyasette kaybedilen koltuklara yeniden kavuşma ya da rant sağlamak için çalışmaktan başka bir şey yapmıyorlar..
Adlarında taşıdıkları etnik kimlik ise sadece hedef giden yolda kullanılan bir meta..
Örneğin, adam bir partide siyaset yapmış ama sonra çeşitli nedenlerle bulunduğu mevkiileri kaybetmiş, hatta koltuğunu kaybettiği partinin liderine isyan bayrağı açmış bir başka partinin bayrağını taşımaya başlamış ama bir türlü hesapları tutmamış..
Gözünü rant büyüdüğünden, temsilcisi olduğunu iddia ettiği aşiretin mensuplarını onlarca yıl katledenlerin bayrağını elinde, rozetini ceketinin yakasında taşımaya başlamış…
Ne mevkisini kaybettiği, ne de açık destek verdiği partide beklediği makama kavuşamayınca devreye işte bu etnik kimlikli dernekleri sokmuşlar..
Kimi başkanı, kimi yöneticisi, kimi eski başkanı olarak, falanca etnik kimklik temsilcisi olarak, bir zamanlar destek verip ikbal bekledikleri partilerin kapısını çalmışlar..
"Bilmem kaç bin kişilik falan aşireti temsilen geldik" diyerek, o kapısından girmeyi başaramadıkları partinin yöneticilerine akılları sıra güç gösterisi yapmışlar.
Son hedef, "Bak arkamda 50- 100 bin oy var. Beni aday yapmazsanız seçim kazanamazsınız" mesajı vermek..
Peki ziyaret edilen partiler ve yerel yönetim kurumları bu blöfü yiyorlar mı dersiniz?
Sadece yemiş gözüküyorlar..
Ne de olsa, onlar da siyasetin kompetanları olarak bu tür insanlara o kadar çok karşılaşmışlar ki, anında anlıyorlar..
Günü geldiğinde bildiklerini okuyorlar, o etnik kimliklerin arkasında sığınanlar da yaptıkları ziyaretlerle ortalıkta kala kalıyorlar..
*****************
15 Temmuz'dan sonra patlayan Bahçeli sevdası
Vallahi de, billahi de 15 Temmuz'dan sonra birilerinde acayip bir Devlet Bahçeli sevdası başladı..
Başladı demek bile yanlış, adeta sevda patlaması meydana geldi..
Tarka kurultayın için Adana'dan adam taşıyanlar, otobüs tutanlar, delegelere telefon açıp "illa tarlaya gidin hanımefendiye oy verip devret Bahçeli deyin" diye baskı yapanlar, dolmuş duraklarında aça aça Zaman okuyanlarda bir gecede Bahçeli aşkı depreşti..
Bir gün önce cemaatin vekiliyim diyenler, bir gün sonra Bahçeli'nin eteğine yapıştılar..
Her fırsatta, Bahçeli'ye olan derin ve büyük sevdalarını dile getiriyorlar..
Yetmiyor, zırt pırt, çeşitli etkili ve yetkili siyasetçilerin yanında kapısın çalıyorlar..
Daha doğrusu o kişilerin arkasında, Bahçeli'nin odasına dalıyorlar..
Devlet Bahçeli sevdası yüklü kervanlar düzenleyip, dudaklarında "Sevda Yüklü Kervanlar" türküsüyle Ankara'ya yola koyuluyorlar…
İnsanın bu ikiyüzlüleri görüncü sorası geliyor:
Noldu da, delegelere tarla kurultayına gidin diye baskı yaptığınızı unutup bir anda "Devletçi" kesildiniz, hatta "Devletin emrindeyiz" diye mesajlar göndermeye başladınız?..
Ne oldu da, tarlaya otobüs otobüs adam taşırken, bir gecede Bahçeli militanı oldunuz?..
Noldu da, Kırgızistan caddelerindeki toplu taşıma duraklarında Zaman gazetesini milletin gözüne soka soka okurten, Behçeli'ye aşık oluverdiniz?..
Noldu da, "Artık Meral Akşener'in yayındayım. Kurultaya gideceğim Meral ablama oy vereceğim" diye açıklamalar yaparken, MHP Genel Merkez ve Bahçeli aşkı gözünüzü bürüdü?..
Noldu da, mahalenizde açtığın küçük bürolarda Meral Akşener posterlerini dalgalandırırken, bir gece sonra her yeri Bahçeli poster ve afişleriyle süslediniz?..
Sahi noldu da, 15 Temmuz gecesine kadar "Devret Bahçeli" ortalığı yıkarken, 16 Temmuz günü "Lider Bahçeli. Liderimizin emrindeyiz" diye sokaklara döküldünüz?..
Sahi neden, koltuğunu Meral Akşener'e devretmesini istediğiniz Devlet Bahçeli'ye olan aşkını patlayıverdi?…
Neden, neden, neden?….
*******************
Hileciler de sahte listeciler de yargılanmalı
Adana, şu günlerde gıda ve liste sahtekarlığını konuşuyor..
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı gıda ürünlerinde taklit ve tağsiş yapan, halkın anlayacağı dille gıdada sahtekarlık yapanların listesini yayınladı..
Bakanlığın internet sitesine yayınlanmasıyla birlikte bu kez liste sahtekarları meydana çıktı..
Listeyi, karalama kampanyası çevirmek isteyen bazı kişiler, listeyle ilgisi olmayan bir çok kebapçı kuruluşunu dana ve koyun etine at ve eşek eti eklediklerini iddia eden sahte listeler hazırlayarak sosyal medyada sanki Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı listesiymiş gibi yayınladılar..
Listenin sosyal medyada yayılmasıyla bir çok kişi ve firma zan altında kaldı..
Valilik, Gıda Mühendisleri Odası, Gıda Tanım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü, Adana Ticaret Odası, Kebapçılar Esnaf Odası gibi kuruluşların gerçeği açıklamaları ile de, olası hukuki takibattan kurtulmak için apar topar o listeleri kaldırdılar..
Hatta bazıları, utanmadan, listenin gerçek olmadığı anlaşıldığı için kaldırdıklarını paylaşarak, akıllarınca kendilerini akladılar..
Olayın her iki tarafı da ciddi suçtur..
Birileri gıdada sahtekarlık yapıp halkın sağlığıyla oynamıştır..
Birileri de, liste sahtekarlığı yaparak hem işlitmelerin ticari itibarı hem de vatandaşların duygularıyla..
Bu aşamada, her iki sahtecilik gruplarının da yargılanmaları, suçlarının cezalarını hukuk kuralları içerisinde görmeleri sağlanmalı..
Yoksa, ne gıda sahteciliği, ne de liste sahteciliği biter!…