Başlık Erich Maria Remarqe’ın 1929 yılında Almanya’da yayınlanan kitabın adı.
1930’lu yıllarda filme de uyarlanmıştı..
Kitap da, filmi de kült olan bu yapıtı anımsatan Meral Akşener’in günlerdir beklenen 26 Ağustos konuşması oldu..
Partisin a takımı, Meral Akşener’in konuşmasının içeriği konusunda esrarengiz açıklamalarla kamuoyunda beklentileri yükseltmişlerdi. Meral Akşener ve partisiyle ilgili piar çalışması yapmak istemişlerdi..
Ancak, günlerdir beklenen konuşma, bizdeki “dağ fare doğurdu” tanımlamasının ortaya çıkmasıydı..
Tabi bir de Alman yazarının kitabının adı gibi “garp cephesinde yeni bir şey yok” dedirten bir konuşmaydı..
Akşener’in komuşması, partisinin genel kurulunda yaptığı malum konuşmanın yinelenmesiydi..
Orada da CHP’yi ve altılı masanın diğer ortaklarına eleştiriler yöneltmişti.
Bu kez de benzer eleştiriler yaptı..
Fazladan ekledikleri sadece cumhurbaşkanı adaylığı konusundaki tekilflerinin reddeden Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’a yönelik sitemleriydi..
Partisinin yol haritası ile ilgili sözleri de geçmiş uygulamaların yansımasıydı..
Geçmişte parti kurarken ya da seçimlerde yaşadığı hayal kırıklıklarından sonra Türk milliyetçiliğine sığınmıştı..
Sözleri, önümüzdeki süreçte de en azından mart ayına kadar Atatürkçülük ve Türk milliyetçiliği maskesiyle dolaşacağının ipuçlarını veriyor.
Bu kez, Türk milliyetçiliğine yönelişte farklı olan sığınmacılar konusu.
Toplumda özellikle Suriyeli sığınmacılara yönelik tepkinin yüksekliğine, 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinde Suriyelilere olan tepkinin Zafer Partisi ve Sinan Oğan’a yönelmiş olmasının etkisinde kalarak, toplumdaki tepkiden pay kapma yarışına gireceğini anlaşılıyor..
CHP’ye yönelik ifadelerini ve seçimlere kendi adaylarıyla girecekleri yolundaki sözleri, mart ayında yapılacak yerel seçimler için pazarlıkta elinin güçlendirmeye yönelik sözlerden başka bir şey değil..
Meral Akşener, büyükşehirlerde ve illerde kesin benim adayım kazanır, ya da ben burada iddialıyım diyeceği bir yer yok..
Eli bu kadar zayıfken, CHP’ye pazarlık masasında Adana, Mersin, Manisa, İzmir’i isteme şansı yok ve bunun farkında..
CHP’deki bazi kişilerin ittifak olmazsa seçimler kaybedilir anlayışından yararlanarak, “aday gösteririm” tehditiyle CHP’den sınırlı da olsa kazanılabilecek bazı belediyelerin partisine bırakılmasını talep edecek..
CHP’ye yönlik sözleri ve kendi adaylarına seçime girme ifadeleri, pazarlık yoluna döşenen taşlardır..
Ömür boyu kullanılan unvan!
Önceki gün Halk TV’de bir programı izledim..
Konuşmacılardan biri de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun danışmanı olduğu söylenen, CHP üyesi Alaattin Aldemir idi..
Diğerlerini bilmem ama, Alaattin Aldemir’in adının altında yazan unvan dikkatimi çekti..
CHP’li Alaattin Aldemir programa “Ülkü Ocakları Eski Başkanı” unvanıyla katılyordu..
Açıklamalarını Ülkü Ocakları eski başkanı olarak yapıyordu..
Doğrudur, Alaattin Aldemir, Ülkü Ocakları’nda başkanlık yapmıştı ama, ondan sonra çok sayıda “eski” sözcüğüyle birlikte kullanabileceği unvanlara da sahip olmuştu..
1980 ihtilalinden sonra MHP davasından tutuklanmıştı..
1992 ylılnda Gençlik Kültür ve Sanat Ocakları Genel Başkanı seçildi.
O dernek, Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfına dönüşünce de başkanlığa devam etti.
Ocağın resmi olarak kurulmadığı yıllarda Bizim Ocak dergisinin, sonrasında Ülkü Ocağı dergisinin genel koordinatörlüklerini yaptı..
1994’lerde Ülkü Ocakları ve MHP ile ilişkisi kesildi.
2001 yılında Çiller’in DYP’sine geçti.
DYP Gençlik Kolları Başkan Yardımcılığı görevine getirildi.
2002 yılında DYP’li siyasetçi olarak DYP paralelinde Demokrat İş Adamları Derneği’ni kurdu.
Demokratlıktan sıkılmış olacak ki, 2005 yılında DYP’den istifa etti.
Bir ara, Keçiören Belediye Başkanı Turgut Altınok ile birlikte Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yolunu tuttu.
Avrupa Türk Federasyonun karşısında Türk Dünyası Federasyonu’nu kurdu ama Türk Federasyonu’nda baklediği bölünmeyi gerçekleştiremedi.
Yaklaşık beş yıllık sessizlik döneminden sonra 12 Eylül 2020 referandumunda ortaya çıkıp, AK Parti saflarında “evet” çalışması yaptı.
Yani, Alaattin Aldemir’in klullanacağı o kadar çok “eski” unvanı var ki, bunlardan en eskisini seçmesi ilginç.
Daha da ilginci CHP’yi destekleyen kanala CHP üyesi çıkmak yerine 90’larda kalmış Ülkü Ocağı eski başkanı olarak çıkması..
Ey, “Ülkü Ocağı eski Başkanı” sen ne unvanmışsın..
Senden sonra gezmedik parti, yapmadıkları başkanlıklar bulunanlar bile hala Ülkü Ocağı eski Başkanı olarak ortalıkta geziyorlar..
CHP’liyim, CHP Genel Başkanını Danışmanıyım diyemeyenler, CHP’nin televizyon kanalında Ülkü Ocakları bülbülü olarak şakıyorlar!