Turgut Özal'ın başbakanlığı döneminde, Fetullahçı yapılanmanın amiral medya organı Zaman'ın önerisiyle başlatılan "Kutlu Doğum Haftası" son yıllarda abartılarak sürdürülüyordu.. Bu yıl ise çok farklı bir şey oldu.. Hafta hafta olmaktan çıktı.. Neredeyse "ay"a dönüştü..
Kutlu doğum haftası başladığında adı sanı duyulmadık cemaatler, vakıflar birbiri ardına "kutlama" etkinliği yapıyorlardı.. Gerçi hala da öyle.. Hz. Muhammed'in doğum gününün kutlandığı, Türk kültürünün önemli etkinliklerinden biri olan "Mevlit Kandili"ni yeterli görmeyenler, kutlu doğum haftasında meydanlara dökülüyorlardı..
Kutlu Doğum Haftası geride kaldı ama, etkinlikler sürüyor.. Hem de "Kutlu doğum haftası" adıyla.. İşte bir örnek…. Büyükşehir Belediyesi'nin Mimar Sinan Amfi Tiyatrosu'nda hafta sonu yapılacak "Kutlu doğum Haftası" kutlaması… Adana bulvar ve caddelerini, göbeklerini donatan bir afişe göre, "Peygamber Sevdalıları" adlı bir grup, hafta sonu anılan yerde "Kutlu doğum haftası"nı kutlayacak..
Kutlu Doğum Haftası'ndan bir hafta sonra hem de… Söz konusu "Peygamber Sevdalıları" geçen yıl ve daha önceki yıllarda da Adana'da "Kutlu Doğumu" kutlamıştı.. "Peygamber Sevdalıları"nın kutlu doğum haftası kutlamalarında arapça yazılı bayraklar, flamalar, Filistin bayrakları falan görebilirsiniz ama bugüne kadar bir tane Türk Bayrağı görülmemiştir…
O zamanlar İstasyon Meydanı'nda yaptığı kutlamaların duyuru afişleri ile bu yılki kutlamanın duyuru afişindeki tek bir fark, "Peygamber Sevdalıları" logosunun altındaki Kürtçe yazının kaldırılmış olması.. Yeşil kubbe, sarı ve kırmızı gülden oluşan logonun altında yer alan "Peygamber Savdalıları/Evindaren Pexember" yazısı, Adana'da bu yıl kürtçe kısmı çıkarılarak kullanılmış…
Madem, Devlet, Kutlu Doğum Haftası'nı artık resmi olarak kutluyor, haftaya çeki düzen vermek, önüne gelenin canı istediği tarihte haftayı aya uzatarak kutlamasını da önlemelidir...
*
Üçlü sandık geliyor
16 cNisan'da referandumdan çıkan sonuçla Türkiye yeni bir yola girdi.. Referandum sürecinde yapılan değerlendirmelerde, siyasi iktidarın FETÖ ve PKK ile mücadeleyi hızlandıracağı öngürülüyordu.. Öyle de oldu.. ByLock kullananan memurlar, mahrem imamlar derken, FETÖ ile mücadele hem genişledi hem hız kazandı.. Son operasyonlarda, Bülent Arınç'ın bir yakını da gözaltına alındı..
PKK ile mücadele sınır ötesine, Sincar'a kadar uzandı... Referandum sürecindeki öngörülerden diğeri de, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti'nin olabildiğince hızlı şekilde seçimlere gideceği yönündeydi.. Sayın Cumhurbaşkanı'nın YSK'nın referandum sonucunu kesin olarak açıklamasından sonra AK Parti'ye üye olacağını açıklamıştı.. Bu açıklama, seçim sürecinin hızlanacağının da bir işareti..
Cumbhurbaşkanı ve AK Parti, erkene alınacak seçimlerle, bünyesinde FETÖ'ye yakın isimleri uzaklaştırmak için ilk adımı atmıyş olacaklar.. Referandum sürecinde, AK Partililerin gittikleri yerlerde aldıkları eleştirilerin en büyüğünün AK Parti'deki Fetöücüler olduğu biliniyor..
Cumhurbaşkanı Erdoğan partisine döndükten sonra, süratle önce parti teşkilatlarını yeniden yapılandıracak.. Ardından Meclis'in alacağı bir yasal düzenlemeyle, Cumhurbaşkanlığı, Meclis ve yerel yönetim seçimleri için üç sandık halkın önüne konacak..
Mayıs ayında AK Parti'ye dönecek olan sayın Cumhurbaşkanı, bence 2019'u beklemeyecektir.. Zaten, beklemesi de ülkenin zararına olur.. Ülke yeni sisteme ne kadar hızlı uyum sağlarsa, sorunlarını çözme de o kadar öncelik kazanmış olacak…
15 yıldır, siyaseti en iyi okuyan, en iyi uygulayan siyasetçi olarak Cumhurbaşkanı erdoğan'ın bu fırsatı kullanmayacağını düşünmüyorum.. Görünen o ki, sonbaharda, üç sandık birden halkın önüne gelecek.. 2017'de söz bir kez daha milletin olacak…
*
Sabancı'dan örnek davranış
Sabancı ailesi, Türkiye'nin en zengin iki ailesinden biri.. Yakından tanıma fırsatı bulduğumuz Sakıp Ağa, Hacı Ağa ve Polat Sabancı'nın alçakgönüllülükleri hala hazıfalarımızda capcanlı yaşıyor.. Bugünlerde yaşanan bir olay, Sabancılar'ın neden bu kadar mütevazi olduğunu bize gösteriyor..
Sabancı Holding Yönetim Kurulu üyesi Sevil Sabancı'nın kızı Melisa, holdingin şirketlerinden Temsa'da çalışıyor.. Melisa Hanım, Temsa'da müşteri ilişkileri bölümünde görev yapıyor ve yaptığı işin karşılığında asgari ücretten maaş alıyor…
İngiltere'de üniversitede pazarlama ve ekonomi okuyan Melisa Hanım, öğrencilik döneminde stajlarını diğer stajyerlerle aynı koşullarda Enerjisa ve Brisa'da yapmış.. Şimdi de iş tecrübesi eksikliği nedeniyle sıradan bir personel olarak Temsa Müşteri İlişkileri Bölümünde çalışıyor.. Karşılığında asgari ücret alıyor.. Eline net olarak 1404 lira geçiyor.. Vallahi bravo Sabancılara..
Biz olsak, şirket de bizim çocuk da deyip, hiç bir tecrübesi olmadan şirketi teslim eder, altına bir de spor araba veririz.. Melisa hanımın Temsa'daki pozisyonu, Sabancı ailesinin alçakgönüllü olmalarının nedenini de açıklıyor aslında..
Asgari ücretle çalışıp, aynı koşullarda çalışanların yaşadıkları ortamı yakından bilince, sonraları Holdingi ve şirketleri yönetmeye başlayınca öyle ortalıkta afra tafra atmıyorlar!… Mütevazilik hayat tarzları oluyor...
*
Yurtdışı seçmen azalıyor
Referandum sürecinde Türkiye ile AB ülkeleri arasında yaşanan gerilim, o ülkelerde yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına pahalı mal oluyor.. Almanya, Hollanda ve Avusturya, çifte vatandaşlıkları iptal için hazırlıklar yapıyor..
Avusturya, Almanya ve Hollanda'dan önce bir adım daha atttı.. Mayıs ayında yürürlüğe girecek bir yasayla, Avusturya vatandaşı olduktan sonra yeniden Türk vatandaşlığı da alanların hem Avusturya vatandaşlığını iptal edecek, hem de 5 bin Euro para cezası kesecek..
Avusturya Hükümetinin bu kararından sonra, çifte vatandaşlık sahibi Türkler'in Türkiye cumhuriyeti vatandaşlığını iptal ettirmek için elçilik ve konsolosluklarda sıraya girdikleri biliniyor.. Bunların büyük çoğunluğu da, 16 Nisan'daki refgerandumda 'EVET' oyu kullanan çifte vatandaşlar.. Geldiğimiz noktada, referandum geçti gitti ama sıkıntısının gurbetçilere kaldığını gösteriyor..
Gerilim politikası, gurbetçilere hiç yaramadı.. Ya o ülkenin vatandaşı olacaklar ya da sınır dışı edilecekler.. Gelişmeler, gurbetçilerin Türk vatandaşlığından ayrılmayı tercih edeceklerini gösteriyor ama, hükümetler buna ne diyecekler işte o bilinmiyor..
*
Çernobil'in sorumlusundan nükleer santral
Çernobil faciasını hatırlayanınız var mı bilmem.. 31 yıl önce, 26 Nisan 1986'da tarihin gördüğü en büyük facia ve trajedi yaşanmıştı.. Burnumuzun dibinde, Çernobil'de nükleer santral patlamıştı.. Dönemin bakanları ekranlardan çay içip raddasyon olmadığını kanıtlamaya kalksa da, Türkiye, Çernobil faciasından en çok etkilenen ülkelerin başında geliyordu.. Karadeniz bölgesi hala, Çernobilin etkisi altında.. O patlayan Çernobil Nükleer Santrali'nin sorumlusu Rus devlet nükleer şirketi Rosatom'du..
Çernobil faciasının sorumlusu işte o şirket, şimdi Türkiye'de nükleer santral kuruyor.. 2010 yılında çalışmalarına başlanan Akkuyu Nükleer Projesini Rosatom yürütüyor.. Kabul edilebilir değim ama, maalesef öyle.. ÇED raporlu olumlu değerlendirilerken, temeli atılan projenin yüzde 100 sahibi Rosatom, dün hisselerinin yüzde 49'unu satma kararı aldı..
Hisselere talip olan firma da çok ilginç.. Son zamanlarda adını sıkça duyduğumuz Cengiz inşaat.. Hisse devri ne zaman gerçekleşir, prodjede ne gibi değişikliğklere yol açar bilinmez ama, bildiğim bir şey var: Tanrı bizleri Rosatom'un ikinci facisanından korusun!…
*
Davutoğlu'na çifte görev!
Adana Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanlığı'nda değişikliğe gidildi.. Çelebi Akkuş'un yerine Orkun İbrahim Davutoğlu atandı.. Çelebi Akkuş, Sözlü'nün Ceyhan'dan getirdiği ekibin içindeydi.. Sözlü'nin önemli bürokratlarından birisiydi..
Ancak, döneminde silahlı saldırının meydana gelmesi durumunu sarsmıştı.. İzne ayrılınca yerine, şube müdürlerinden Orkun İbrahim Davutoğlu vekaleten getirilmişti.. Davutoğlu'nun geçtiğimiz günlerde "asaletin" atandığı öğrenildi.. Davutoğlu, vekalet döneminde olduğu gibi, asalet döneminde de iki görevi birden sürdürecek.. Daire Başkanlığı'nın yanında ayrı başkanlığa bağlı Çevre Koruma ve Kalite Kontrol Şube Müdürlüğü'nü de sürdürecek… Bir anlamda, bir koltuğa iki karpuz sığdıracak..
*
ADS'ye Küba'dan başkan adayı
Adana Demirspor'a kadın eli değecek galiba.. Başarısız geçen bir sezonun ardından Sedat Sözlü, hafta sonu oynanacak Bandırmaspor maçının ardından kongre kararı alacağını ve aday olmayacağını açıkladı.. Adana Demirspor ve Sedat Sözlü için hayırlı olsun.. Gelişmeler üzerine, ADS'de başkan adayları ortaya çıkmaya başladı.. Biliyorsunuz, ilk açıklayan Av. Müslüm Susar olmuştu..
Selahattin Aydoğdu, İmam Gazali Hıradağlı ve Mehmet Gökoğlu da adı başkanlık için geçen isimler arasında.. ancak şu ana kadar yaptıkları bir açıklama yok..
ADS Başkanlığı için 1 Mayıs'ta ilginç bir aday çıkacak.. Sedat Sözlü yönetiminde de yönetici olarak yer alan Nilay Ateşoğulları, 1 Mayıs'ta Küba'da yapacağ açıklamayla Adana Demirspor'un başkanlığına talip olacak.. Halen Küba'da olan İşkadını Nilay Ateşoğulları, 1 Mayıs'ta başkan adaylığını açıklayacağının mesajını, "27 Mayıs 2016'da Konya'ya 20 bin taraftarıyla çıkartma yapan ve 21 yıllık Süper Lig hasretine son vereceğini umduğumuz Adana Demirspor'umuzun yenilgisi, onu sevenler gibi beni de üzmüştü. İşte tam da o gün Adana Demirspor'a başkan olup süper lige çıkarmalıyız. Bu tutuklu ve umut dolu taraftarı sevindirmeliyiz demiştim.
Adana Demirspor'a başkan adaylığımı 1 Mayıs'ta açıklamak için Küba'yı seçtim ve beni buraya getiren uçağın Konya olması da pek manidar geldi. Mavi Devrime adım adım…" şeklinde vermişti…
Nilay Ateşoğulları, başarılı bir işkadını.. Sahibi olduğu Ekotek firması adına yaptığı Yeraltı Çöp Konteyner Sistemş projesiyle TÜBİTAK tarafından ödüllendirilmişti. Projesi 400 proje arasından ilk 30 proje arasına girmişti.. Başarısı televizyonların dikkatini çekmiş, bir çok kanal, Nilay Ateşoğlu'nu ekranlara çıkartmıştı…