Adana, şu günlerde uydurma bir karnavala bir kez daha "ev sahipliği" yapıyor..
Sözde Adana ile özdeşleştiği iddia edilen malum kokulu ve renkli karnaval, anımsayanlar olacak mı bilmem ama, çocukluğu Adana'da geçmiş, sonra dev uluslarası şirketlerde çalışmış bir kişinin emekliliğine yakın çocuk özlemiyle hayalini kurduğu günlerin, halkın parasıyla yaşama geçirilmesinden başka bir şey değil..
Emekliliği yaklaştıkça, çocukluğunun portakal bahçelerini özleyen, çocukluk yıllarına dönmek isteyen bir kişi, "portakal çiçeklerinin mis gibi koktuğu günleri" yıllar sonra yeniden yaşama hayalini kurmuş..
Ama o hayalini kendi kazancıyla gerçekleştirmek yerine, halkın parasıyla çocukluğuna dönmenin hesaplarını da yapmış olacak ki, bu yönde girişimlerde bulunmuştu..
O arayışlar da tam yerine ve zamanına denk gelmişti..
El parasıyla gerdeğe girmeyi, pardon çocukluğuna dönmeyi planlayan şahsın hesabı ile, Adana'nın öz festivali Altınkoza'ya alternatif bir festivali nasıl düzenleriz diye düşünen, şimdilerde bir kısmı FETÖ'den içerde bir kısmı FETÖ'den soruşturma geçirmiş bazı kişilerin hesabı denk gelivermişti..
İki çıkar hesabı çarpışınca da ortaya malum kokulu sözde karnaval çıkmıştı..
Yine anımsayan çıkacak mı bilmem, ilk kokulu karnavalın parası şimdi başka bir partinin yönetimindeki belediye ile kentin en büyük mülki kurumunun bütçelerinden karşılanmıştı..
Bizim çocukluğuna dönmeye çalışan zat-ı muhterem de, kamu parasıyla çocukluğuna dönüvermişti..
İlkini izleyen diğer kokulu karnavalların masrafları bu kez, sadece Altınkoza'ya alternatif festival çıkarmaya çalışan belediye ve mülki yönetimin yanında ildeki büyük küçük tüm belediyelerin sırtına yıkıldı..
Yani belediyeler, halkın parasını, başkanların babalarından miras kalmış gibi bol keseden kokulu karnavallara harcadılar; halka ait trilyonlarca liraya bir kişinin çocukluğuna dönme hayallerini yılda bir kaç gün de olsa gerçekleştirmesi için saçtılar..
Bir kişinin çocukluk hayali için halkın trilyonlarını harcadıklarını saklamak için de "Adana'nın uluslarası kokulu karnavalı" kılıfını buldular..
Aslında festivalden çok panayırları andıran kokulu karnavalın mucidi, bir yandan halkın parasıyla düzenlenen, Adana halkı için çok mu çok pahalı sözde karnavalla, çocukluğunu yaşarken, hayatının son demlerindeki İstanbul Dükalığında yaşayan dostlarının da ceplerini doldurmayı ihmal etmedi..
Çocukluk hayalinin panayırını düzenleme, tanıtım filan işlerini dükalıktan eş dostlarına verdirdi, Adana'daki yöneticiler de halkın paralarının balya balya bu eş dostun kasasına doldurdu..
Çocukluk hayalinin peşindeki adamın dükalıktaki dostlarına halkın parasını aktarma yetmemiş olacak ki, bu kez, bir başka kurumda Adana tacirlerinin parasını hovardaca harcayan, bir kişiyi, halkın parasını daha çok harcasın diye panayırın başına getirildi..
Yani dostlar, 5 yıldır olduğu gibi yine Adana halkının parasının bir kişinin çocukluk günlerine dönmesi için bol bol harcandığı, dükalıktaki bazı kişilerin zenginliğine zenginlik katıldığı günler yaşayacağız..
Halkımız da parasının çarçur edilmesini verilen gazla coşkuyla kutlayacak..
Ağlanacak haline gülecek!….
***
Hajra JOBBİK, Başarılar Gabor Vona
Turan Coğrafyasının Avrupa'daki uç beyi Macaristan'da yarın parlamento seçimleri yapılacak...
Seçimlerin iddialı partilerinden biri de, Turan'ın gözbebebği JOBBİK..
24 ekim 2013 tarihinde kurulan JOBBİK girdiği her seçimden daha da güçlenerek çıkarak Turancılığın bayrağını emin adımlarla zirveye taşıyor..
Yüzde 16.67 oy oranıyla Maçcaristan'ın üçüncü partisi konumunda olan JOBBİK, genç lideri Gabor Vona'nın önderliğinde yükselişini sürdürüyor..
Son anketlerin, ikinci parti konumunda olduğunu gösterdiği JOBBİk başarısıyla sadece Macar Turancı kardeşlerimizin değli, tüm dünyadaki turunacıların gurur ve onur kaynağı oldu..
Yarınki seçimlerde, JOBBIK'e, lider Gabor Vona'ya, bütün Macar Turanclı kardeşlerimize başarılar diliyorum..
Turancı harekete bir büyük zafer daha armağan edeceğimizi biliyorum..
Başarılar JOBBIK..
Başarılar Gabor Vona..
Hajra JOBBIK..
Hajra Vona Gabor…
***
Türk basınında Macaristan'a haksızlık
Macar Turancı Hareketinmin ülke siyasetine ve gündemine ağırlığını koyduğu Macaristan, bir çok aülkenin hedefinde..
Attila'nın çocuklarının güçlenmesinden korkan Avrupalıların korkusun anladık da, Türkiye'deki bir kısım medyanın korkusunu anlamakta güçlük çekiyorum..
Irak ve Suriye'den bugün Türkiye'nin başına bela olan sığınmacı akını başladığında Macaristan kapılarını kapatmıştı..
AB'nin Suriyeli sığınmacıları alması yolundaki baskısına direnmişti..
Başta Almanya olmak üzere diğer AB ülkelerine, "çok istiyorsanız siz alın, ben almıyorum" demişti..
Macar hükümeti, AB'nin baskısı karşısında bir ara, sığınmacıları ülkeye alıp almama konusunu halka sormuştu..
O zaman, Türkiye'deki sözde Türk milliyetçisi bir gazete, Macaristan'a saldırmış ve referandumu "utanç referandumu" olarak nitelemişti..
O saldırı üzerine, o gazetenin Türk milliyetçiliği açısından fitne çağı olduğuna karar vermiştim..
Şimdi herkes o gazeteye fitne çağı diyor..
Son saldırı yine Suriyeli sığınmacılar üzerinden oldu..
AKP yanlısı bir besleme gazete, Macar hükümetinin ve JOBBIK'in Suriyeli sığınmacılara karşı tutumu aklı sıra eleştirdi..
Sayfalarında Kudüs ağıtları yakan, buram buram Arap milliyetçliği yapan ancak, yarım sayfasında Turan postacılığına soyunan fitnecilik postası bir gazete, iktidardaki partinin sığınmacılara yeni dönemde de geçit vermeyeceği yolundaki açıklamaları ve afişlerini "İslam düşmanlığı" olarak nitelendirip, aklısıra Macaristan'a ve ülkenin sığınmacılara yönelik global tutumuna eleştirdi..
Fitnecilik postası bilmiyor ki, Macaristan hükümeti, sığınmacı akının en başından beri JOBBIK'in fikirlerini uygulamaya geçirmişti..
Sığınmacılar kapıda durduruluyor; Almanya, Avusturya gibi ülkelere gitmek isteyenler, trenlerle ülkü içinde inmelerine izin verilmeden transit geçişlerini sağlanıyordu..
Macar polisi, kapıda sığınmacılara tek bir soru soruyordu:
"Türk müsün., Kürt müsün, Arap mısın?.."
Polis, Türk kökenli sığınmacılara karşı daha hassas davranıyor, onların Macaristan'da elden geldiğince en iyi koşullarda yaşamalarını sağlıyordu..
Yani,Macaristan, aslında Türkiye'nin göstermesi gereken bir hassasiyeti gösteriyordu..
Fitnecilik postası gazetenin dediği gibi İslam düşmanlığı falan yapmıyor..
Sığınmacı durumuna düşmüş Türkleri konuk ediyor..
Suriye ve Irak'tan gelen sığınmacı Türklerin müslüman olmasını, mezhebine falan bakmıyor..
Fitnecilik postalarının, fitne çağının anlayamadığı şey, Macaristan'ın önceliği..
Macaristan diyor ki; önemli olan Türklük, din değil…
***
Uysal Kılıçdaroğlu görüşmesi
Türkiye yapay gündemler, hastane yangını, üniversitedeki çılgın saldırı ile uğraşırken, Ankara'da sessiz sedasız bir toplantı gerçekleşti..
Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bir araya geldi..
Toplantının gündemi haliyle, 2019 seçimleri, cumhurbaşkanlığı seçimleri ve ittifaklar..
Demokrat Parti, 16 Nisan Anayasa Referandumu öncesinden bu yana iktidara değil muhalefete yakın duruyor..
O seçimlerde açık açık hayır demişti..
Öyle görünüyor ki, 2019'da CHP'nin lokomotifi olduğu cephenin içinde yer alacak..
Ankara'daki görüşmede bunun adımı atıldı..
DP'nin kaç oyu var demeyin..
Geçmişte DP içinde yer alıp, sonradan AKP, MHP, hatta İP'e gidenlerin bile bir ayağı hala Demokrat Parti'de..
İnanmayan, DP Gik üyeliğinden istifa edip İP'e giden oradan da istifa eden Cevher Cevheri'nin DP'ye ve DP'liler ile birlikte İP'e yaptığı ziyaretleri gözünüzün önüne getirin..
İşte onların çoğu, o ittifakta kıoltuk kapabilinmiyim diyerek, yeniden DP'ye koşacaklardır...
***
Canan Özalp'in teyze acısı
Demokrat Parti Adana İl Tişkilatının basından sorumlu İl Başkan Yardımcısı Canan Özalp hayli üzüntülü, acı dolu bir hafta yaşadı..
Canan Hanım, Sakarya'da ylaşayan anne yarısı teyzesini kabyetti.
Ölüm haberi üzerine, parti çalışmasarına ara veren Canan Özalp, teyzesine karşı son görevini yerine getirmek için Sakarya'ya gitmişti..
Canan Özalp'e başsağlığı, merhume teyzesine de Tanrı'dan rahmet diliyorum..
***
Ortadoğu'da denge sağlandı
Ortadoğu, Sovyetkler Birliği'nin yıkılmasının ardından tek kutuplu dünyada, ABD ve küresel güçlerin temsilcisi Batı'nın cirit attığı bir bataklığa dönüşmüştü..
Bu iki güç, Ortadoğu'yu kan gölüne çeavirdiler..
İktidarları devirip, kimi liderleri linç ettirdiler, kimilerini idam..
Ülkelerde Suriye'de olduğu gibi işsavaş çıkardılar..
Irak ve Suriye'de olduğu gibi kendilerine bağlı yeni sözde devletçikler oluşturmaya çalıştılar..
Ancak, Türkiye'nin yeniden güçlenen ve bölgeye dönüş yapan Rusya ve İran ile güçbirliği yapması, ABD seçimlerinde Trump'ın kazanmasıyla Amerikan Milliyetçilerinin derin devleti ele geçirmesiyle ABD ile küresel güçlerin aralarının açılması, ABD ve Batı'nın hesaplarını bir anda ters yüs etti..
10 bin yıllık devlet aklı ve geleneğine sahip Türkiye ve İran, küresel gelişmeleri iyi okuyup gerekli önlemleri alması, Rusya'nın da bu ikiliyle birlikte hareket etmesiyle bölgede dengeler sağlandı..
Geldiğimiz noktada durum şu şimdi..
ABD ve Batı birbirine düştü..
Irak ve Suriye'de "büyük Kürt devleti" projesi sona erdi..
ABD ve emperyalizm yenildiğini kabul etti…
Kuzey Irak'ta ABD tarafından şişirilen Barzani efsanesi tarumar oldu..
Trump, Suriye'den çekilmeyi planlıyor..
Yine aynı Trump, "Petrol alanlarını kontrol edemedik" itirafında bulundu..
PYD'nin devlet kurma hayalleri sona erdi..
Suudi Arabistan, bin 500 yıl sonra Kuran'da kara çarşaf olmadığın saptadı..
Arabistan yönetimi, "ABD ve Batı'nın isteğiyle Vehhabiliği yaydık. Artık ılımlı İslam'a geçiyoruz" açıklamasını yaptı..
Açılım projeleri peşpeşe devreye alındı..
Sünnilik, selefilik radikalizmin merkezi olmaktan çıkıyor..
İran, şiiliğin radikalizmin yeni merkezi olmaması için önlemler alıyor..
Bundan sonra olacaklar da belli:
Ortadoğu'da belirleyici güçler Rusya, Türkiye ve İran olacak..
ABD ve Batı'nın Ortadoğu halklarını boğmak için kullandığı slihlar olar etnik, dinsel ve mezhep radikalizmi uzuncu bir süre dolaba kaldırılacak..
IŞİD ve benzeri taşeron radikal görünümlü sünni örgütler Ortadoğu'dan çekilecek..
Irak ve Suriye'de taşlar yerine oturacak..
Irak'taki bölgesel yönetim ile Suriye'deki kanton gibi saçmalıklar sona erecek..
Barzani ve benzeri siyasetçileri, sandıklara sakladıkları Türk pasaportlarını anımsayıp, o pasaportların arkasına sığınmaya çalışacaklar…