12 Ağustos, Milliyetçi Hareket'in efsane belediye başkanı Hikmet Tekin'in şehit edilişinin 38'inci yıldönümüydü… 1979'da Ağustos ayı ramazana denk gelmişti..
Hikmet Tekin 12 Ağustos günü ablasında iftar yaptıktan sonra Genç ilçesinden Bingöl'e dönüşte bölücü vatan hainleri tarafından arkadan ve önden iki araçla çapraz ateşe alınmış ve kahpece şehit edilmişti.
Hikmet Tekin ile birlikte annesi Hamdiye Tekin ve yine Ülkücü Harekete hayatını adamış kardeşi Ahmet Tekin de şehit düşmüştü. Bingöl'ün yiğit başkanı Hikmet Tekin, kısacık ömründe Ülkücü gibi yaşamış, Ülkücü gibi ölmüştü..
Bugünün popülist belediye başkanları ve yeni nesil MHP'liler, davası uğruna MHP için canını veren Hikmet Tekin'i büyük olasılıkla tanımazlar..
Hikmet Tekin deyince, kim diye soracaklar bile çıkacaktır.. Hikkmet Tekin, 1970'li yılların ülkücü gençlik liderlerinden birisidir..
Alparslan Türkeş'in doktoru askeri doktor Selim Kaptanoğlu tarafından küçücük yaşında ülkücü hareket kazandırılmıştı..
Ülkemizin bir var oluş yok oluş mücadelesi içinde olduğu zor yıllarda Milliyetçi Ülkücü Hareket'in içinde yer almış, mücadelede hep ön safta rol üstlenmiş, sorumluluk almıştı..
Ankara'da üniversite yıllarında ülkücü üniversitelilerin barındığı Site Öğrenci Yurdu'nun başkanlığını yapmıştı.. O dönemde ülkücülerin okumasının neredeyse imkansız olduğu ODTÜ'yü büyük mücadele, adeta kahramanlık destanı yazarak bitirmişti..
Bingöl'e döndüğünde, bütün enerjisini Milliyetçi Hareket için harcamaya başlamıştı...
Bingöl'e MHP'den önce Ülkü Ocakları'nı getirmişti.. 1977 seçimlerinde, henüz 27 yaşındayken MHP'nin Bingöl Belediye Başkan Adayı olmuş…
Çevresi bile bu adaylığı boşa kürek olarak nitelendirirken, o olağanüstü bir eforla partisi zafere taşımak için çalışmıştı.. Genç yaşına karşın, imkansız gibi görünenlerin üstesinden gelmiş ve Bingöl halkının teveccühü ile yüzde 33 oyla belediye başkanlığını kazanmıştı..
MHP tarihinde ilk kez Bingöl'de seçim kazanmıştı..
Hikmet Tekin'in başkanlığı döneminde de, duruşu ile yaptıkları ile Bingöl halkının Milliyetçi Hareket'e olan akınının devamını sağlamış, MHP'yi Bingöl'de birinci parti yapmıştı.. Onun başarısı ve halkla bütünleşmesi, Türklük düşmanlarının gözünü döndürmüş, kendisine yönelik tehditlerin yoğunlaşmasına da neden olmuştu..
Ardından tehditler silahlı saldırılara dönüşmüştü.. İlk silahlı saldırıda evleri otomatik silahlarla taranmış ama yara almamıştı.. ancak, kahbelerin 26 Ekim 1978 tarahinde gerçekleştirdiği ikinci saldırıda ağır şekilde yaralanmış, önce Bingöl Devlet Hastanesine, daha sonra da Elazığ Devlet Hastanesi'ne kaldırılmıştı…
Derhal ameliyata alınmış ancak ameliyat sırasında verilecek olan kanın "yanlış kan", yani başka bir grup kan olduğu anlaşılınca bizzat Başbuğ Alparslan Türkeş tarafından özel ambulans uçakla Ankara'ya, Ankara Tıp Fakültesi Hastanesine kaldırılmıştı.
Bu saldırıdan ancak bir böbreğini kaybederek kurtulmuştu.
Buna karşın, taburcu olduktan sonra raporlu olmasına rağmen tekrar Bingöl'deki görevine başlamıştı. Kendisi defalarca koruma ve silah ruhsatı istemesine rağmen bu imkan devrin idarecileri tarafından kendisinden esirgenmişti.
Bir Ramazan günü Bingöl'ün Genç ilçesinde ikamet eden ablası Esma hanım ve Ömer beyin evine iftar yemeğine gitmişlerdir. 12 Ağustos 1979 günü gece Bingöl'e dönerken bölücülerin kahpece kurdukları pusuya düşürülmüş, bu saldırıda annesi Hamdiye Tekin, kardeşi İngilizce öğretmeni olan Ahmet Tekin ile birlikte şehit düşmüştü.. Saldırıda yeğenleri Selma, Mithat ve Niyazi yara olmadan kurtulabilmişlerdi.
Bu hain saldırı Bingöl'de duyulduğu an mevcut iktidarın idarecileri tarafından derhal sokağa çıkma yasağı ilan edilerek şehitlerimizin cenazeleri kaçırılmış ve gece yarısı Yenibaşlar köyünde toprağa verilmişti. Bingöl halkının ve dava arkadaşlarının 29 yaşında iken Bingöl'de belediye başkanlığını kazanarak gönlünde taht kuran bu büyük vatan evladına dava arkadaşlarının yapacağı son göreve dahi müsaade edilmemişti.
Olayın akabinde Başbuğ Alparslan Türkeş, içerisinde Ülkücü Hareketin yüz akı şehit Gün Sazak Bey’in de bulunduğu bir heyetle beraber Bingöl’e gitmiş ve şehitleri rahmet ve dualarla anmıştı. Bizler de Doğu Anadolu’nun vefakar, yiğit, mertlik timsali olan ağabeyimiz, Belediye Başkanımız Hikmet Tekin ve bütün ülkücü şehitlerimizin manevi huzurunda saygıyla eğiliyoruz.
Bu arada başta Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü olmak üzere, MHP'li belediye başkanlarından, MHP belediyeciliğinin yüz akı, tüm Türk Milliyetçilerinin gururu Hikmet Tekin'e vefa göstermelerini beklediğimizi de bilhassa belirtmek istiyorum..
Hikmet Tekin'in bugün bir çok yakını ve hemşehrisi Adana'da yaşıyorlar..
Büyükşehir Belediyesi'nin, aziz şehidimiz yakınlarının oturduğu mahallede bir caddeye, MHP'li ilçe belediye başkanlarının ilçelerinde bir caddeye, bir parka, bir merkezi Hikmet Tekin adını vermeleri çok mu zor?
***
İki çocuğu karşı karşıya getirmeyin
Trabzon'da bölücülerin yerini devletin güvenlik kuvvetlerine gösteren 15 yaşındaki Eren Bülbül'ün, bölücülerin tarafından şehit edilmesi hiç olmaması gereken bir karşılaştırmaya neden oldu..
Devletin, bilgi aldığı, kendine teröristlerin yerini gösteren bir çocuğu koruyamamasının tartışmak yerine, olayı başka boyuta çekmeye çalışanlar çıktı..
Sonrasında da sosyal medyada mantar gibi çoğaldılar.. Yürek yangınının koruyla, iki farklı olayda hayatlarını yitiren iki çocuğu karşılaştırmaya başladılar..
Eren Bülbül ile Berkin Elvan üzerinden siyasi hesaplaşma yapmaya çalışıyorlar.. Yapmayın etmeyin.. Yaşaması gereken iki çocuk bugün aramızda değiller..
Bunlar daha çocuktular, ikisini karşı karşıya getirmeyin.. Bunun sağı solu, önü arkası yok… İki çocuk üzerinden bibirlerini vurmaya çalışanlar...
Çocuktu bunlar çocuk.. İki çocuğu karşı karşıya getirmeye, çocuklar üzerinden toplumu bölmeye, kendini halkı çıkarmaya çalışmak ahlaksızlıktır…
Her iki çocuğa Tanrı'dan rahmet dileyip, bundan sonra çocuklarımızı nasıl yaşatırız diye kafa yormaya çalışsanız nasıl olur acaba?….
****
YÖK yönetimi görevden alınmalı
Yüksek Öğretim Kurulu, ya da halkımızın bildiği şekliyle YÖK, bir 12 Eylül Darbesi ürünü bir kurum.. O yönüyle sürekli tartışılan, eleştirilen, karşı çıkılan bir kurum olmuştu..
Ancak, YÖK hiç bir zaman son 7 senesi dışında başarısızlıklarıyla, beceriksizlikleriyle asla gündeme gelmemişti.. YÖK'ün başarısız ve beceriksiz, ehil olmayan eller tarafından yönetildiği 7 yıl önce, 2010 KPSS ile meydana çıkmıştı..
Millet, "Bu KPSS hileli" diye ayağa kalkarken, siyasi iktidar bu beceriksizlere sahip çıkmıştı.. 6 yıl sonra aklı başına gelmiş, o KPSS'nin halkın dediği gibi şaibeli, geçersiz bir sınav olduğunu kabul etmiş ancak atı alan Üsküdar'a geçmişti..
O geçersiz sınavla binlerce insan kamu kuruma doldurulmuş, yıllardır devletten çatır çatır maaşlarını almışlardı.. O günün YÖK yöneticileri sonrasında FETÖ zanlıları olarak hesap vermeye başladılar..
Tam işler düzeliyor mu acaba diye insanlar kendi kendine sormaya başlarken, bu kez hatalı yerleştirme skandalı patladı..
YÖK, bu yıl, bin 400 küsür öğrenciyi hakları olmamasına rağmen üniversitelere yerleştirmiş.. Şimdi, o yerleştirmeleri iptal ediyor..
Haftalarca açıklayamadıkları yerleştirmeyi becerememişler, o kadar süreye karşın ellerine yüzlerine bulaştırmışlar..
2010 yönetimi gibi bugünkü YÖK yönetiminin de görevini yapacak ehliyette kişiler olmadığı bu skandal ile anlaşıldı.. Japonya'da olsa bu skandala yol açanlar gereğini kendileri bizzat yaparlardı..
Ama burası Türkiye.. Onun için, iş siyasi iktidara düşüyor..
Zaman geçirmeden, şu dakikalarda YÖK'ün beceriksiz, milyonlarca gencin umudu yerleştirme işlemini eline yüzüne bulaştıran, gençlerin hayallari ile oynayan yönetici müsveddeleri görevden alınmalılar..
Arkasından, bu affedilemez skandalın hesabını yargı önünde vermeliler!…