Son günlerde, koşar adım Ankara'ya gitme modası başladı..
Kilimi kapan, soluğu liderinin yanında alıyor.. Adana'ya dönüşünde, liderinin talimatlarının ufuklarını ne kadar açtığını, hizmetlerine nasıl kalite getirdiğini anlatıp, lidere methiyeler düzen paylaşımlarının medyada yer alması için adeta yırtınıyorlar.. Hani, suçlular daha çok bağırırmış ya..
İşte öyle bir durum.. Suçlunun suçunu bastırmak için bangır bangır bağırması gibi, bizimkiler de suçlarının üstünü kapatmak için Ankara'yı su yolu yapıyorlar üstüne de liderlerine övgüler düzdükleri yağ damlayan açıklamalarının medyada yer almasını sağlamaya çalışıyorlar..
Yağ damlayan dedim.. Çünkü, samimiyetlerine inanmıyorum..
Dilleri ile gönüllerinin aynı olmadığını biliyorum..
Daha geçen yıl, o hain darbe kalkışmasından önce, bugün övgüler düzdükleri "liderimiz" diye ortalığı ayağa kaldırdıkları, bağlılıklarını ilan ettikleri lideri devirmek için ne oyunlar oynuyorlardı.. Ne taklalar atıyorlardı..
Lideri devirmek için kıraç tarlaya koşuyorlardı.. Hatta giderken yanlarında delege falan götürüyorlardı.. Hızını alamayanlar, delegelerin tarlaya gidip lideri devirmek için oy kullanmaları için baskı yapıyorlardı.. Tarlaya adam götürmek için araç kiralayanı, gideceklerin cebine yol parası koyanlar vardı.. Şimdi, bir kilim, iki yağ ile daha soğumamış ihanetlerini unutturacaklarını sanıyorlar..
"Büyük lider" deyince; büyük liderin, hafızasından geçmişi sileceğini düşünüyorlar..
Bu kişilere diyeceğim şu; ihanetlerinizi unutturacağınızı sanıyorsanız, sadece kendinizi aldatırsınız..
Hasbelkader 1975 yılında tanıma fırsatı bulduğum, o günden bu yana da yakından takip ettiğim o lider, şahsına yönelik hataları affeder ama, ideolojik ihanetleri asla affetmez..
Sizleri de affetmeyecektir.. Tabii, liderle birlikte, tarih de öyle....
Daha bir yıl önce liderini alaşağı etmeye çalıştığınız partinin tarihine adınız kapkara harflere kazındı.. Ne silmeniz, ne silinmesi mümkün değil!...