Şu Adana Kent Konseyi'ne akıl sır ermiyor… Sözde, Adana'ya hizmet etmek, kültür ve sanatına yön vermek için, çalışma grupları, kozalar oluşturuyor..
Ama hepsi kağıt üstünde.. Dostlar alışverişte görsün hesabı.. Eşe dosta ünvan sağlamanın ötesinde hiç bir işlevi yok.. Alın size bir örnek..
Adana Kent Konseyi, Halk Kültürü ve Sanatı Çalışma Grubu… Genel Sekreter olarak Ekrem Aslan'ın fiilen yönettiği bir kurum olan Kent Konseyi, "Halk Kültürü ve Sanatı Çalışma Grubu"nu Çukurova Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyesi Prof.Dr. Erman, Artun, Çukurova Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi Doç.Dr. Refiye Okuşluk Şenesen, aynı fakülte ve bölümden Yrd. Doç. Dr. Ayhan Karakaş, Araştırma Görevlisi Esra Özkaya, Altın Koza A.Ş. Genel Müdürü Candan Yaygın, Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Ozan Aksu, Türk Halk Müziği Uzmanı Feridun Dalgınlı, Türk Halk Oyunları Uzmanı Kamuran Avşar, Adana BTÜ Kütüphane Daire Başkanı Ahmet Karataş, Adana İmam Hatip Lisesi temsilcisi Songül Cansız, Fotoğraf sanatçısı İbrahim Yılmaz, Tekstil tasarımcısı Belkıs Yakıcı ile "Araştırmacı" Ömer Faruk Beyceoğlu'ndan oluşturmuştu..
Gelelim, bu çalışma grubunun kağıt üstünde bir çalışma, eş dosta ünvan sağlama grubu olduğuna.. Erman Artun, 10 Şubat 2016 tarihinde vefat etti… Erman Hoca'nın ölümünden sonra, benim izlediğim kadarıyla, Çalışma Grubu bir kez Ekrem Aslan'ın başkanlığında toplandı..
O da, çalışma grubunun başkanlığına "Araştırmacı" Ömer Faruk Beyceoğlu'nun getirilmesi içindi.. Erman Artun'dan boşalan çalışma grubu başkanlığına, grubun niteliği göz önüne alınınca halkbilim konusunda dünya çapındaki otoriteler arasında yer alan Doç. Dr. Refiye Okuşluk Şenesen'in getirilmesi gerektiğini Adana'da yüz kişiye sorsanız yüzü de söylerken, Ekrem Aslan'ın adayı, "araştırmacı" ünvanın hangi akademik eğitim sonrası aldığını Adana'nın bilmediği Ömer Faruk Beyceoğlu olmuştu..
Kent Konseyi'ndekiler Ekrem Aslan ile Beyceoğlu'unn arasından su sızmadığını, Aslan'ın Beyceoğlu'na "Ömer Amca" diye hitap ettiğini söylüyorlardı.. Daha vahimi, Halk Kültürü ve Sanatı Çalışma Grubu'nun toplanma ve "çalışma şansı" olmamasıydı.. Zira, dediğim gibi, Erman Artun vefat etmişti.. Ozan Aksu, FETÖ operasyonları kapsamından ihraç edilmişti.. Candan Yaygın, Altın Koza Genel Müdürlüğü görevinden alınmıştı.. 2016'de Erman Artun'un ölümünden sonra, Ömer Faruk Beyceoğlu'nun grup başkanı olması için yapılan toplantının dışında, ne 2016'da ne de 2017'de bir başka toplantı yapılmadı..
Mesleki fonrmasyonum nedeniyle, Halk Kültürü ve Sanatı Çalışma Grubu dikkatimi çektiği için araştırdım ve aslında kağıt üstünde bir grup olduğunu anladım.. Belki diğer gruplarda ve kozalarda da aynı durum vardır.. Onları ayrıca incelemeye almak lazım.. Burada, Kent Konseyi Başkanı ve Yürütme Kuruluna iş düşüyor.. Çalışma gruplarını işin ehillerinden oluşturmak ve çalışmalarını sağlamak başkan ve yürütme kurulunun asli görevleri arasında olmalı.. Kent Konseyi'nin internet sitesinde, başkanın kim olduğu ile ilgili en küçük bir kayıt yok ama, Genel Sekreter Ekrem Aslan ile ilgili bilgi var..
Bu da, Kent Konseyi'ni kimin yönettiğini ve olumsuzluklardan kimin sorumlu olduğunu ortaya koyuyor.. Kent Konseyi'ne parasal finans sağlayan Büyükşehir Belediyesi adına Başkan Hüseyin Sözlü ile, yasaya göre kent konseylerinin denetçisi durumunda olan Adana Valiliği makamına da konuya el atma sorumluluğu düşüyor.. Kent Konseyini ve Halk Kültürü ve Sanatı Çalışma Grubu başta olmak üzere tüm çalışma gruplarını, kozaları mercek altına alma zamanı geldi de geçiyor.. Bu gruplar ve kozalar, zaman geçirilmeden eşe dosta ünvan dağıtan işlevsiz yapılar değil, Adana'nın geleceğine katkı koyacak yapılara dönüştürülmeliler… ******************* Türkçüler Günü kutlu olsun Bugün 3 Mayıs.. Türkçüler Günü.. Türkçüler için çok önemli gün.. Bir bayram değil ama her zaman anılması gereken bir gün.. 3 Mayıs, türkçüler için zulmün ve zulme başkaldırının başladığı gündür.. Bakmayın, bugünmlerde kimilerin, Milliyetçiler Bayramı falan gibi isimlerle sulandırıp, kendilerinhe göre bayram ilan etmelerine.. Türkçüler Günü'nün mimarı, Atsız Atamız...
Her şey, atsız ata'nın hükümetin zülfiyareine dokunan mektupları ile başladı.. Hükümetin kışkırtması ile Sabahattin Ali, atsız aleyhine bir dava açtı.. ankara'da görülen davada, Türkçü gençlerin Atsız4ı karşımalasından ürken devrin tek adam iktidarı, Türkçüler "ırkçılık-Turancılık" ile suçlayıp zindanlara attı.. Ne işkenceler ne tabutluklar, devrin Türkçülerini durduramadı.. Bütün bu gelişmelerin başlangıcı 3 Mayıs 1944 idi.. Atsız Ata, sonraki yıllarda, 3 Mayıs'ın ruhu ebediyen yaşatılmasını istedi.. 3 Mayıs'ın Türkçüler açısından önemini, "3 Mayıs bir bayram değildir. Milli şuur ayaklanmasıdır" sözleriyle açıklamıştı.. Atsız Atamızın o talimatından bu yana, 3 Mayıs 1954 yılından beri, 3 Mayıs Türkçüler Günü olarak yaşatılıyor..
Sonsuza kadar da yaşatılacaktır.. 3 Mayıs'ın önemini ve anlamını, Atsız Ata'nın kaleminden bir kez daha hatırlayalım: "3 Mayıs 1944 3 Mayıs Türkçülüğün tarihinde bir dönüm noktası oldu.
O zamana kadar yalnız duygu ve düşünce olan, edebi ve ilmi sınırları pek de aşmıyan Türkçülük, 1944 yılının 3 Mayısında birdenbire hareket oluverdi. Ali Suaviler, Süleyman Paşalar, Mehmet Eminler, Ziya Gökalplar, Rıza Nurlar yalnız duygu, düşünce, iş Türkçüsü idiler. Hareket Türkçüsü olmamışlardı. Çırağan baskını Türkçü Ali Suavinin siyasi bir hareketiydi. Bunun Türkçülükle ilgisi yoktu. Sıhhiye Vekili olduğu zaman gayri Türkleri atarak yerine Türkleri yerleştiren Rıza Nur fiili Türkçülük yapıyordu.
Fakat bu da hareket değildi. Türkçülükte ilk hareketi 3 Mayıs 1944 Çarşamba günü, Ankara”daki birkaç bin meçhul Türk genci yaptı. Bu bakımdan Türkçülük tarihinde onların hususi bir şerefi vardır Bundan sonra 3 Mayıs Türkçülerin günüdür. Ona bir bayram diyemiyeceğiz. Çünkü yıllarla süren büyük ızdırabımız o gün başlamıştır. Ona bir matem demek de kabil değildir. Çünkü bunca sıkıntıların arasında bize büyük bir imtihan vermek, yürekliyle yüreksizi er meydanında denemek, yahşı ile yamanı ayırmak fırsatını vermiştir.
O güne kadar tehlikelerden gafil bir çocuk toyluğu ile yürüyen Türkçülük 3 Mayıs”ta gafletten ayrılmış, maskelerin arkasındaki iğrenç yüzleri görmüş, can düşmanlarını tanımış, dost sandığı hainleri ayırt etmiş, hayalin yumuşak bulutlarından gerçeğin sert topraklarına düşmüştür.
Böyle sağlam bir sonuca varmak için çekilen bunca sıkıntılar boşa gitmiş sayılmaz. Bundan dolayı biz 3 Mayıs”a Türkçülerin günü deyip çıkıyoruz. Hoşlanmayanlar onu benimsemesin. Yalnız kendilerine benzeyenler, yani Türk”e benzemeyenler onu yadırgamasın. Biz 3 Mayıs”ı sevmekte devam edeceğiz. Türkçülük, tek sandığı düşmanına karşı 3 Mayıs hareketini yaparken onun çift olduğunu acı bir deneme ile öğrendi. Bu milli hareketin zaferinden korkan Türkçülük düşmanları, Türkçüleri ortaçağı andıran vahşetlerle hapse atılır ve aleyhlerinde türlü yayınlar yapılırken, onları tartışmaya çağırmak garabetini de gösterdiler.
Tarih bunu bağışlamayacak ve Türkçüler günü olan 3 Mayıs, bir gün Türklerin günü olunca onlar tarihin büyük mahkemesinde layık oldukları akıbete uğrayacaklardır. Türkçüler toplu veya yalnız, her yerde 3 Mayıs”ı analım. Analım ve Kür Şad”ın hatırasını yüceltelim…
Ne mümkün zulm ile bidad ile imha-ı hürriyet,Çalış, idraki kaldır muktedirsen ademiyetten! Nihal ATSIZ, Kür Şad, 1946, Sayı: 2" Bu vesileyle, 3 Mayıs "Irkçılık- Turancılık" davası sanıkları büyük Türkçü önderlerimiz Nihal Atsız, Hüseyin Namık Orkun, Necdet Sançar, Zeti Velidi Togan, Orhan Şaik Gökyay, Hikmet Tanyu, Reha Oğuz Türkkan, Hamza Sadi Özbek, Cemal Oğuz Öcal, Said Bilgiç, Saim Bayrak, İsmet Rasin Tümtürk, Cihat Savaş Fer, Muzaffer Eriş, Hasan Ferit Cansever, Fethi Tevetoğlu, Nurullah Barıman, Alparslan Türkeş, Zeki Özgür (Sofuoğlu) Fehiman Altan, Yusuf Kadıgil, Cebbar Şenel ve Fazıl Hisarcıklı'yı saygı ve minnetle anıyorum… Ruhları şad, mekanları Tanrıdağı olsun!…