Meral Akşener'in partisi iddialı kuruldu ama, daha yolun başında tökezlemeye başladı..
Cevher Cevheri gibi, DYP'den GİK üyeliğini bırakıp gelen Kurucu üye daha parti kuruluş dilekçesini verir vermez partiden ayrıldı…
Adana dahil, bir çok kentte Kurucular Kurulu'nun ve GİK üyelerinin belirlenmesinden sonra küskünlükler başladı..
Sadece başka partilerden gelenler arasında değil, aynı partiden gelenler arasında da güç gösterisi, yetki kavgası ve ve haliyle küslükler olmaya başladı..
Bu tür bir çekişmenin bir tanesi Genel Merkez düzeyinde yaşanıyor.. Her ikisi de MHP'den gelen Koray Aydın ile Hatalı Çirkin kardeşler birbirlerine girdiler bile..
MHP'yi Hatay'da bitme noktasına getiren, 1994'lü yıllardan beri MHP'nin Hatay'da il ilçe başkanlarını, yönetimlerini, delegelerini ve aday listelerini belirleyen, il başkanlığını ve milletvekili aday liste başını dönüşümlü olarak elinde tutan Çirkin Kardeşler, MHP'deki sınırsız yetkilerini bu kez İyi Parti'de kullanmak istediler.. Teşkilatçılığı ile bildiğimiz, Teşkilatlanmadan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Koray Aydın, Çirkin kardeşlere bu fırsatı vermedi..
Hatay İl Başkanlığına, Çirkin kardeşlerin istediği kişiyi değil bir başka ismi atadı.. Bu durum, Aydın ile Çirkin Kardeşler arasındaki ipleri kopma noktasına getirdi..
Çirkin kardeşler sosyal medya hesabından Koray Aydın'a yüklenmeye başladılar.. Çirkin kardeşlerden Şefik, twitter hesabından Koray Aydın'a yüklendi... Koray Aydın, şimdilik Çirkin kardeşlere yanıt vermiyor.. Teşkilatlanmada da önerilerini dikkate almıyor..
Bu kavganın sonucu belli.. Küskünlük ve kavga büyüyecek.. Çirkin kardeşler MHP'den sonra İyi Parti'den ayrılmak zorunda kalacaklar...
**
Et ithalatı Sağ'ın değişmez silahı
Et fiyatlarının jet hızıyla yükselmesi karşısında, AK Parti iktidarının et ithaline başlaması gündemde yerini hala koruyor.. İktidara yakın olanlar et ithalatına övgüler düzüyor..
Mutlak yapılması gereken bir ithalat olduğunu iddia ediyorlar.. Muhalefetin bir kısmı, et ithalatının tamamıyla yanlış olduğunu, bunun yerine besiciliğin desteklenmesi gerektiğini dile getirerek, son derece doğru yerde duruyorlar..
Et ithalatını eleştirenlerin bir kısmı ise, ithalatın yapılmasını değil, ithal etin hükümete yakın 2 markette satılmasına tepki gösteriyor.. İşin ilginci, muhalefet partilerinin yöneticilerinin çoğunda, Türkiye'nin sanki ilk kez et ithalatı yaptığı gibi bir anlayış var..
Bu tür insanları görünce, Türk insanın giderek balık hafızalı olmaya başladığını düşünüyorum..
Geçmişi çok çabuk unutmaya başladık..
Tekerrür eden olaylar karşısında, bu nedenle, sanki ilk kez oluyormuş gibi şaşırıp kalıyoruz.. Halbuki, hafızalarımız bir zorlasak, et ithalatının 12 Eylül sonrası Sağ iktidarların üreticiyi "yola getirme" ve rant sağlamada sık sık başvurdukları yöntem olduğunu göreceğiz.. Hatırlamadığımız yakın geçmişte, et ithalatını ilk kez yapan o dönemin Başbakanı Turgut Özal'dı..
Hani, çok yakın geçmişte, bugünkü iktidarın "Astınız, öldürdünüz, yedirmeyiz" sloganıyla sahip çıktığı, siyasi iktidarın fikri geçmişini bağladığı Turgut Özal..
Siyasal islamcılar başta olmak üzere sağ siyasetçilerin çok sevdiği Turgut Özal, 1984 yılında et ithalatına izin veriyor.. Yani, Türkiye'yi ve Türk halkını ithal etle tanıştırıyor…
Dev cüsseli bir kaç holding et ithal ediyor.. Aklıselim insanlar bugün olduğu gibi, o ilk et ithalatı sırasında "Bu ithalat serbistisi hayvancılığımızı öldürür" diye haykırıyorlar..
Ama, tıpkı bugün olduğu gibi dinleyen kim…. 1984'de Turgut Özal'ın izniyle dev holdinglerin ithal ettiği etleri piyasaya süren firmalardan biri, benim İstanbul'da yaşadığım yıllarda çok sayıda şubesi olan Kopuzlar Gıda'ydı.. Kopuzlar Gıda, ayrıca ithal etten, sahibi olduğu bir sucuk firması aracılığıyla sucuk yapıyor ve halka pazarlıyordu..
1984'den sonra yapılan et ithalatlarını çetelesi tutulmaya kalksa bir gazete sayfasının yetmeyeceğinden emin olabilirsiniz.. Ve bu ithalatının hepsinde, ANAP ve DYP'nin imzaları bulunuyordu.. Et ithlatının gemişini hatırlayınca şunu anlıyoruz: Et ithalatı Sağ'ın değişmez silahı, değişmez rant kapısı….
Bu arada unutmadan, keşke bugün et ithalatına karşı çıkan muhalefet partilerine mensup politikacılar akıl edip, 1984 yılı Tercüman Gazetesi arşivlerini inceleseler..
Et ithalatı ile ilgili ne inanılmaz bilgilere ulaşacaklar!…
***
SGDD ne yer ne içer, parayı yerden bulur?
Adana'da son dönemde bir dernek dikkati çekmeye başladı..
Özellikle Barajyolu'ndan gidip gelen Adanalılar, bu dernekle hergün hemhal oluyorlar.. Adana'da üç şubesi bulunan bu derneğin adı, Sığınmacılar ve Göçmenler Dayanışma Derneği.. Kısa adıyla SGDD…
Tabelalarında "Al Farah" da yazan bu derneğin Barajyolu Veysel Karani Cami civarındaki şubesinin önü sabahın erken saatlerinde tıklım tıklım dolu oluyor..
Suriyeli kadınlar ve erkekler uzun kuyruklar oluşturuyorlar.. Artık her sabah, kanıksanmış bir görüntü oluşturan bu durum, halkı aynı zamanda büyük merak içinde bırakıyor…
Vatandaşlar dernek ve her gün sıraya giren yüzlerce Suriyeli sığınmacılarla ilgili çeşitli değerlendirmelerde bulunuyorlar.. Bu değerlendirmelerin, Tarsus'daki kazı gibi yakında şehir efsanesine dönüşeceğinden kuşkunuz olmasın.. Suriyeli sığınmacıların sabahın erken saatlerinde önünde sıraya girdikleri SGDD, neyin nesi, kimin fesi diye merak ettim..
SGDD'nin internet sitesine göre, dernek 20 yılı aşkın süredir faaliyetteymiş..Yani kuruluşu 1995'lere gidiyor.. Kendileri 20 yılı aşkın süredir sığınmacılara hizmet verdiğini söyleseler de bir çok kişi derneğin varlığını akın akın gelen Suriyeli sığınmacılardan sonra öğrendi…
Adını Suriyeli sığınmacılarla birlikte duydu.. İnternet sitesine göre bağış da toplayan dernek, Birleşmiş Milletler, Dünya Sağlık Örgütü, Dünya Bankası, AB gibi batılı kurumlarla sıkı işbirliği içinde olan bir dernek.. ABD, BM ve AB'nin bir çok kurumuyla ortaklıkları var..
Hizmetlerinin yerine getirmek için, araç kiralama, mobilya alımı, fiziki güvenlik hizmeti, ofisler için yazıcı, yazıcı toneri, temizlik, personel toplantı gibi hizmetler için ihaleler de yapıyor.. Üniversite mezunu elemanlar çalıştırıyor.. Sığınmacılara yardım ediyor..
Türkiye'nin neredeyse bütün illerinde bir kaç şubesi birden bulunan derneğin, maddi yükünün çok ağır olması gerekiyor.. Bu kadar büyük masrafların sadece bağışlarla karşılanması mümkün değil..
Bu durumda, derneğin finansının ne kadarının AB ve ABD'den sağlandığı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ne kadar katkı da bulunduğu sorusunu doğuruyor..
Sığınmacıların kapılarında uzun kuyruklar oluşturduğu bu dernek, şeffaf bir şekilde, kendine görev edindiği konularda yaptığı harcamaları, Türkiye'nin her yerindeki binaların kiralarını hangi kaynaklardan karşıladığını açıklamalıdır..
AB'din SGDD'nin projelerine katkısı nedir, AB'nin nedir, Türkiye'nin nedir bilelim.. Sığınmacı sorununu derinden yaşayan bir kentin yurttaşları olarak bunları bilmek Adanalıların doğal hakkı...
**
MHP'li belediye bunu yaparsa!… Bilindiği gibi, bu yıl "Kutlu Doğum Haftası" 29 Kasım'da kutlanacak.. Diyanet'in aldığı kararla, artık "Kutlu Doğum Haftası" eskisi gibi bir tarihe sabitlenmeyecek.. Mevlit Kandiline göre her yıl tarihi değişecek..
Kutlu Doğum Haftalarında yerel yönetimler bir çok etkinlikler düzenliyor.. Bunlardan birine de MHP'li Osmaniye Belediyesi imza atmış..
Elini erken tutup, kutlu doğum haftasını erkenden kutlamaya başlayan Osmaniye Belediyesi'nin bu etkinliği normal de, ben konferans için çağrılan şahısa şaşırdım doğrusu.. MHP'li Osmaniye Belediyesi, Kutlu Doğum Haftası için, televizyonlarda yaptığı popülist programlarla tanınan, ekranlarda gerçek dini bilgiler yerine menkıbeler anlatan bir şahsı getirmiş..
Halbuki, Türkiye'de İslamı gerçek anlamıyla anlatabilecek çok değerli bilim insanları vardı.. Türk Milliyetçiği dünya görüşüne sahip din bilginlerimiz de vardı.. MHP'li Belediye o kişilerden birin getirip, hemşehrilerine gerçek İslami bilgiler aktarılmasını sağlayabilirlerdi..
Hatta, konferans verecek gerçek din bilginleriyle temas kurmada Türk Eğitim Sen ile Türk Diyanet Sen'den yardım alabilirlerdi.. Üstelik, MHP'li bir belediye olarak, Türk Milliyetçiliği çizgisindeki bilim insanlarının halka buluşmasına, halkın islamı gerçek bilim insanlarından dinlemelerini sağlamak, böyle bir etkinlikte asli görevini yerine getirmiş olurdu..
MHP'li bir belediye bile popülizme boyun eğiyorsa, vay Türkiye'nin, vay Türk Milliyetçiliğinin haline!...