MHP Adana’da 2014 seçimlerinde tarih yazdı.
MHP’nin kemikleşmiş oy
potansiyeli, teşkilatların gayreti, Hüseyin Sözlü’nün enerjisi,
yenilik isteyen seçmen kitlesi, nasip-kısmet derken Cenabı Allah Adana’da “Yürü ya MHP’ dedi.
İyi de oldu.
Adana’da yeni bir heyecan oluştu.
Allah var, bir ikisi hariç iyi çalışıyorlar.
3.5 yıl göç açıp kapayıncaya kadar çabucak geçti. Ve seçimin normal süresine 1.5 yıl gibi bir zaman kaldı.
Diğer partiler gibi MHP de
Adana’da belediye sayısını artırmayı arzu ediyor.
MHP İl Başkanı Sertan Duran, CHP’nin elindeki Çukurova ve Seyhan’ı da istediğini gizlemiyor.
Çok çalışma ve doğru hamlelerle mümkün.
Asıl önemlisi doğru, iyi bir aday çıkarmak.
Bu bağlamda özellikle Seyhan için konuşulan bir isim dikkat çekiyor. Şu değerlendirme yapılıyor, “MHP öyle bir aday
çıkarmalı ki, teşkilatta ter dökmüş, emeği sinmiş ve teşkilat hafızasına sahip olsun. Öyle bir aday olsun ki, muhafazakar kesimi
mıknatıs gibi çeksin. Cumhuriyet değerleriyle barışık, kapısını çaldığında sosyal demokratların çay ikram edebileceği bir isim olsun.”
Peki kim bu profile uyuyor derseniz. YILMAZ TANKUT’un adı geçiyor.
Bence olabilir. Ama Seyhan yerine Çukurova daha uygun diyebilirim. Seyhan’da ilçe başkanlığı yapması nedeniyle Seyhan’dan adaylık
yakıştırılan Yılmaz Tankut, Çukurova’da daha şanslı olur.
Evi zaten Çukurova'da.
Tankut, il başkanlığı yaptı, sonra milletvekili oldu.
Üç görevinde de sürekli aktif oldu.
İsminden hep söz ettirdi.
Vekillik yaptığı 2007-2011 döneminde Adana için Ankara’da TBMM’de en çok emek veren bir isimdi.
Tankut’un muhafazakar kimliğini de unutmamak lazım.
MHP’nin Çukurova’da en önemli silahı muhafazakar bir aday olacaktır. Çukurova’da AKP’nin asla ikinci olma şansı yok. Her seçimden üçüncü
çıkıyor. Kazanma şansları sıfır.
O yüzden Çukurova’da CHP’nin hemen arkasından gelen MHP’ye muhafazakar kesim destek verebilir. İklim uygun.
MHP-AKP arasındaki uyum bozulmaz ise Çukurova önümüzdeki
dönemde MHP’ye geçebilir.
Ne dersiniz?
********************
İdlib operasyonunu destekliyorum
Türk Ordusu, Suriye'nin İdlib bölgesine girdi..
Bazı çevreler, bu durumu Ortadoğu ve Suriye bataklığına girmek olarak değerlendiriyor..
Kimi de, ABD ve israil'in gözdesi kürtlere bir şey olacak, lütfen verilen kazanımlarından olacakları endişesiyle karşı çıkıyor..
Bir Türk Milliyetçisi olarak, Türk Ordusunun İdlib'e girmesini sonuna kadar destekliyorum..
Hükümetin İdlib hamlesini doğru hamla olarak görüyorum..
İdlib stratejik bir bölge..
Hem, kantonlarla denize açılmaya çalışan Kürdistan hayalini, Kürt koridorunu kesiyor, hem de bin yıllık Türkmen yurdu Haleb'e ulaşmayı sağlıyor..
Frant Kalkanı operasyonu ile ABD ve İsrail tezgahlı "kürt koridoru"nu önemli ölçüde engelleyen Türkiye, İdlib hareketaıyla, bu tür hayallere, Amerikan oyununu tamamen bitirmiş olacak..
Bölgenin diğer güçlü ülkeleri Rusya ve İran'ın İdlib konusunda türkiye'nin yanında yer almaları ise oyunu bozulan ABD'nin son günlerdeki hırçınlığının altında da aslında bir iki elçilik görevlisinin tutuklanması değil, İdlib'deki kaçınılmaz sonucu görmenin telaşı yatıyor..
İdlib, iç siyasete kurban edilmeyecek kadar önemli bir karar..
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ya da AKP iktidarına karşı olmak adına Türk Dünyası için böylesine önemli harekata karşı çıkmak mümkün değil..
Aksine, bu doğru hamleyi yapanlar kim olursa olsun yanında olmak, desteklemek gerekiyor..
MHP de, İdlib konusunda verdiği destekle Türk Milliyetçiliğinin doğal gereğini yerine getiriyor…
***************
Bir deli kuyuya taş atıyor
Türkiye'nin zor günler geçirdiği, ABD tarafından terör örgütleri aracılığıyla kuşatma altına alınmak, vize kararı ile kendi halkının tepkisini kendi yönetimine çevrilmeye çalışıldığı bir dönemde olacak iş mi?..
Alınacak karar mı?..
Rusya ile ilişkileri de gerginleştirecek bir karar imza atmak ancak bir delinin yapacağı bir iş..
Onca karışıklık ve Türkiye'nin çeşitli cephelerden saldırıya uğradığı bir dönemde kalk, Rusya ile yeni yeni düzelmeye başlayan ekonomik işbirliğini engelleyecek karar al ve uygula..
Rusya'nın Türk domateslerine kapıyı açacağını açıkladığı, Türk çiftçisini ekonomik açıdan rahatlatacağı bir dönemde, birileri çıktı Rusya'dan gelen tarım ürünlerine kısıtlama getirdi..
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, 9 Ekim'den beri Rusya'dan ithal edilen buğday, ham ayçiçek yağı, mısır, kuru bezelye, çeltik, ayçiçeği küspesi ve makarnalık buğdaya konsolosluk ya da ticari ateşe onay şartı aramaya başladı..
Bu onay olmayınca, Rusya'dan gelen bu ürünler kapıdan içeri alınmıyor..
Brükrasiyi artıran ve Türk bürokrasisinin güç gösterisi olan buu uygulama, Rusya'nın beklediği bir uygulama değildi..
Beklemediği bir uygulamayla karşılaşan Rusya, şimdi şu ekonomik sıkıntılarla boğuştuğumuz günlerde, sıkıntımızı daha da arttıracak karşılıklar vermeye hazırlanıyor..
Yani, Türkiye'nin kısıtlama kararına misilleme ile karşılık verecek…
Rusya Tarım Bakanı Aleksander Tkaçev, Rusya'nın Türkiye'den gidecek sebze, meyve, mandalina ve portakal gibi narenciye ürünlerine Türkiye'nin Rusya'ya uyguladığı kısıtlamanın aynısını uygulayacaklarını açıkladı..
Bu da şu deme okacak..
Domates üreticisi, yeni başlayan narenciye döneminde nharinciye üreticisi, ürünlerini satamayacak..
Yüzbinlerce ton domates, biber, mandalina, portakal, limon, greyfut elde kalacak..
Bir delinin kuyuya attığı taş gelip Türk çiftçisini, Türk tarımını vuracak...