9 Şubat, CKMP'nin MHP adını ve Üç Hilal amblemini aldığı 1969 Adana kongresinin 69'uncu yılıydı..
9 Şubat'ta bu sütunlarda, o kongreyi geniş olarak anlatmıştım..
Doğrusu, MHP'den görkemli bir kutlama bekliyordum..
Özellikle 1969 kongresine ev sahipliği yapan MHP Adana il Teşkilatının ve MHP'li Adana Büyükşehir Belediyesi'nin 49'uncu yılın ruhuna uygun coşkulu bir kutlama bekliyordum..
Ancak, MHP İl Başkanlığı, parti binasında bir mevlüt ve Kuran'lı toplantı ile geçiştirdi.
Adana Büyükşehir Belediyesi'nden ise herhangi bir etkinlik yapmayı akıl bile etmedi..
Ben il başkanı olsaydım nasıl kutlama yapardım diye düşündüm..
Kesinlikle, MHP'ye yakışacak farklı bir kutlama yapardım..
69 ruhunu anımsatacak, o ruhu diriltecek bir organizasyon düzenlerdim..
Örneğin, şöyle bir kutlama programı düzenlerdim:
9 Şubat, belirli tarih olduğu için, aynı tarihte kuruluş etkinliği yapmak için o kongrenin toplantığı spor salonunu kiralardım..
Alparslan Türkeş'in 49 yıl önce Kuruköprü'deki il binasından Spor Salonu'na kadar 9 Işık'ı temsil eden 9 motosikletli genç ve 500 genç ile birlikte yürüdüğü tabloyu canlandırırdım..
Parti binasından spor salonuna göre tıpkı Türkeş gibi 9 + 500 genç ile yürürdüm..
Salonu 1969'daki gibi Türk devlet bayrakları ile süslerdim..
Divan yerine il yönetimi oturtur, konuşma kürsünün arkasına 1969 kongresinde Alparslan Türkeş'in Mustafa Kemal Erkovan, Kamil Turan ve Adana İl Başkanı Faruk Akkülah ile birlikte yer aldığı konuşmaya hazırlandığı fotoğrafı poster olarak asar, önünde 49. yıl konuşmasını yapardım..
Son yıllarda, okyanus ötesi algı operasyonları,içindeki truva atlarının saldırılarıyla kafaları karışan MHP'lileri şöyle bir 69 ruhuyla silkelerdim..
Bu yıl geçti, umarım gelecek yıl 50'inci yılı, parti binasının bodrum katına mahkum etmeden, 69 ruhuna uygun şekilde kutlarlar..
***
Milli Eğitim'de atama sıkıntısı
Okullar açıldı ama öğretmenlerin atama kabusu anlaşılan devam ediyor..
Biz gazetecilere son günlerde, öğretmenlerden istekleri dışında yapılan atamalarla ilgili yoğun şikayetler geliyor..
Örneğin, bir öğretmenimiz 7 Şubat tarihinde, Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından mazeret ve eş durumu gözetilmeden resen tayin edilmiş..
Bu resen yapılan tayinlerin bir özelliğinin de, uzak ilçelere yapılması olduğu belirtiliyor..
Gelen şikayetlerden anlaşıldığı kadarıyla, Milli Eğitim Müdürlüğü, merkezde görev yapan kimi öğretmenleri Tufanbeyli gibi uzak ilçelere gönderiyormuş..
Çok sayıda atamanın da yetkililer tarafından hazırlandığı, önümüzdeki günlerde uygulanacağı ileri sürülüyor..
Elbette, Tufanbeyli gibi uzak ilçelerdeki çocuklarımızın da öğretmenlere ihtiyaçları var..
Elbette oraya öğretmen tayinleri yapılacak..
Ancak, bu tür tayinler için okulların tatile girdiği yaz günlerine torba mı girdi..
Yılın ortasında yapılan tayinler, tayinden çok yıldırma amaçlı, hatta istifaya zorla amaçlı görünüyor..
Bunu yapan yetkililerin de böyle bir şeye hakları yok..
Hem unutmayın, bugün başkasına olan, yarın sizin başınıza gelir!..
Yarın, başkaları gelir, bugün sizin başkalarına yaptığınız size yapar, kış günü Tufanbeyli'ye gönderir!..
***
Türkçüler ileri görüşlüdür
Türkçü ve Turancılar, ideolojileri, inançları gereği toplumun en ileri görüşlü insanları arasında yer alırlar..
10 bin yılı aşkın şanlı geçmişten övünerek değil ders çıkararak Türk halklarının geleceğini düşündükleri için, uzak geçmişte olacakları da görme yetilerine sahiptirler..
İşte size taze bir örnek..
Atatürk'ün ölümünden sonra gelenler, İsmet İnönü de dahil Amerikanperver politikalar izlerlerken, o zamanlar "Mukaddesatçı" diye tanımlanan siyasal islamcılar Amerika'nın dostluğundan dem vururlarken, bugün kutup olarak görülen sözde kanaat önderleri Türkiye'nin Amerikasız yapamacağı masallarını anlatırken, Türkçüler, ABD'nun Türk'ün dostu olmadığını, dünyanın haydut devleti olduğunu haykırıyordu..
Bakın, Türkçülüğün eberdi yolbaşçısı Atsız Ata, taa 1964 ve 1975'te Amerikanın ne olduğunu yazmış..
"Milletleri büyük yapan erdemlerden hiçbirisi Amerika'da yoktur.
Siyasi ahlakları sıfırdır.
Ticari ahlakları da yoktur. At yarışları ve boks maçlarındaki müşterek bahisler üzerinde yapılan gangasterlikler, vergi kaçırmak için yapılan hilekarlıklar, geri milletlere silah satmak için oynana oyunlar ortadır.
Atom sırlarının Ruslara satılış şekli ise milli ve vatani ahlaklarının örneğidir.
Sözün kısası Amerika bir rezaletler ülkesidir. Banka soygunculuğu illeti oradan dünyaya yayıldı.
Amerika'da olup da başka yerde olmayan şeyler yalnız rezaletle cıvıklıktır.
Gerçek Amerikalı bilim, teknik ve kültürle değil, yalnız yara kazanmaya önem veren bir yaratıktır. Onlarda zahiri bir cilanın altında iptidai ve kaba bir insan gizlidir.
Böyle bir dosta karşı hükümet siyasi alanda gerekeni yapsın. Biz de millet olarak onun bir mendebur olduğumu bilelim..
Ötüken 3. Eylül 1964 9. Sayı"
"Amerika bir mendeburdur; köksüz bir haydut topluluğudur.
Ötüken, 5 Ağustos 1975,8. Sayı"
Ne mutlu ki, Türkçüler Turancılar, ileri görüşlü yolbaşçılara sahip, o uzak görüşlü yolbaşçının yolunda yürüyorlar..
Hala, "dostumuz Amerika" masalı okumaya devam edenlere, ülkemizi yönetenlere, sık sık Atsız'ın makalelerini tekrar tekrar okumaları tavzsiye ediyorum..
İnanın, karlı çıkarsınız...
***
Rüşvetin ilk belgesi!
Rüşvetin tarihi insanlığın tarihiyle eşit..
Daha doğrusu, insanın yerleşik hayata geçmesi, devlet düzeni kurmasıyla birlikte rüşvet de başlamış..
Kaç kişi anımsayacak bilmem ama, Türkiye'de ahlaki erozyona yol açan Özallı yıllarda rüşvet iddiaları ayyuka çıkmıştı..
Hafızam beni yanıltmıyorsa, bir rüşvet davasında işadamı Selim Edes "Rüşvetin belgesi mi olur p…." tarzına bir ifade kullanmıştı..
Kamuoyu olarak Selim Edes ile aynı fikirdeydik..
Rüşvetin belgesi olmayacağını sanıyorduk..
Meğer, rüşvetin belgesi oluyormuş..
Rüşvetin belgesi olabileceğini 3 bin yıllık bir Sümer tabletinden öğreniyoruz..
Sümerler binlerce yıl rüşvetin belgesini kayda almışlar..
Bu sütünda fotoğrafını gördüğünüz şey bir Sümer tableti..
"Sümer Okul Günleri" adını taşıyan tablet, tarihdeki rüşvetin ilk belgesi niteliği taşıyor..
Tablete göre;
Öğrencinin ailesi çocuklarının derslerinde başarılı olmasını istiyorlar. Bu amaçla öğretmenlerini evlerine davet ediyorlar. Öğretmeni yedirip içiriyor, hatta türlü hediyeler de veriyorlar, başarısız öğrenci birden sınıfın en başarılı öğrencisi oluveriyor ve sınıfın başkanı yapılıyor…
***
İşadamları nerede?
Siyasi iktidar, ekonomik darboğazı aşmak için "dolar bozun, yastık altındaki altını bozun" diye çağrı yaptığında, asgari ücretli, hadi asgari ücretin biraz daha üzerinde gelir sahibi yurttaşlar döviz bürolarına ve kuyumculara koşup dolar ve altın bozduruyorlar..
Afrin'e harekat başlayınca, simitçisi otoparkçısı aylıkc gelirini bağışlıyor..
Köylüsü sütçüsü sütlerini bağışlıyor, yemek gönderiyor..
Besicisi, koyununu, danasını kurban edip, etini askere gönderiyor..
Çiftçisi portakalını, muzunu bağışlıyor..
Ama, kelli felli işadamlarını, ne döviz altın bozdururken, ne de kahraman askerlerimize bağış yaparken görmek olası değil..
Küylümüz, asgari gelirlimiz, ülkemizin başı sıkıştığında varını yoğunu bağışlarken, soruyorum kelli felli işadamlarımız ne yapıyor?