Cuma günü nikah şahidi olmak için Adana’ya gelin ve Büyükşehir Belediyersi’nin organizasyonuyla Adana hlakıyla da buluşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, balkon konuşmasında uzun bir süre teşekkür etti.
Teşekkürlerinin aslan payını “sosyal demokratlar”, “milliyetçi demokratlar” ve “muhafakaz demokratlar” aldı..
Ögür Özel’e göre, CHP’nin seçim başarısı bu üç demokrat türün katkı ve işbirliğiyle sağlanmış..
Sanırım, bizler ile Özgür Özel aynı ülkede yaşamıyoruz..
Aynı CHP’den, aynı seçimden bahsetmiyoruz..
Kendinden önceki Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun bol keseden –biri de Atatürk’ün Çankaya’sından- milletvekili verdiği “muhafazakar demokratların” CHP’ye sıfır oy getirdiklerinin konuşulduğundan belli ki haberi yok..
Milliyetçi demokratlar dediği ,Bahçeli karşıtı ve İyi Partili bazılarının da sanıldığı kadar destek vermediklerini siyasetle uğraşan herkes biliyor..
Özgür Özel’in teşekkür etmediği ancak, son bir kaç seçimde CHP’ye oy vermiş bir “milliyetçi cumhuriyetçi” kesim var..
Özgür Özel’in “muhazakar demokratlar” hanesinden kazanç olarak yazdıklarının bir bölümü aslında milliyetçi demokrat değil, kendilerinin “milliyetçi cumhuriyetçi” olarak tanımlayan Türk milliyetçileriydi..
Milliyetçi Cumhuiriyetçi Türk milliyetçilerinin hem 2019 yerel seçimlerinde, hem 2023 cumhurbaşkanlı ve genel seçimlerinde, hem 31 Mart 2014’deki yerel seçimlerinde CHP’ye destek verdiklerine tanık olduk..
Hem de hiçbiri, bu desteği CHP’den bir talepleri olmadan, CHP’li hiç kimseyle görüşmeden, “biz sizi destekliyoruz” demeden CHP’li adaylara oy verdiler..
Kendisinin “milliyetçi cumhuriyetçi” olarak gören bir Türk milliyetçisi olarak, Özgür Özel’in, milliyetçi cumhuriyetçilere kuru bir teşekkürü bile çok görmesini doğrusu yadırgadım..
Özgür Özel de, bazı başka CHP’liler gibi, milliyetçi cumhuriyetçileri çantada keklik görüyor anlaşılan ama, çok yanılıyorlar..
CHP’den beklenti ve talepleri olmayan tek grup olan milliyetçi cumhuriyetçilerinin sırtında yumurta küfesi yok, CHP’ye bir borçları da yok..
Eminim ki, bundan sonraki ilk seçimlerde sandığa Özgür Özel’in teşekkür ettiklerini anımsayarak gideceklerdir..
Öyle ya, bir teşekkürü bile çok gören Özgür Özel’in CHP’sine neden oy versinler!...
Özgür Özel’e milliyetçi ve muhazakar demokratlarla birlikte mutluluklar, seçim işbirlikleri dileriz…
Buğday tarlası yangınlarına dikkat
Hububat hasat dönemiyle birlikte Türkiye’nin dört bir yanından buğday ve arpa tarlalarından geniş kapsamlı yangın haberleri gelmeye başladı..
Gazetelerde çok sayıda tarla yangını haberini okuyabilir, televizyon ekranlarından izleyebilirsiniz..
Çoğunda da yangının neden çıktığı bilinmiyor..
Buğday başta olmak üzere tahıl tarlalarının yanması sıradan yangın olayı değil..
Organize yangınları olduğu belli..
İnsanlığa yapay et ve maddeler yemeye zorlayan küresel emperyalizm, dünyanın dört bir yanında buğday tarlalarının ve ormanların yanmasını sağlıyorlar..
Anımsayın, Rusya Ukrayna savaşının ilk yıllarında hedefler buğday tarlaları olmuştu..
Dünyanın buğday üretiminin üçte birini gerçekleştiren Ukrayna ve Rusya’da buğday tarlaları ilk hedef olarak alev alev yakılmışları..
Yine Odesa limanında o kadar depolar arasında buğday depoları yakılmıştı..
Türkiye’de aynı dönemde Kocaeli limanında buğday dolu depo yakılmıştı..
Dünya ciddi bir buğday sıkıntılısı yaşamış, Afrika ülkeleri gibi gıdaya ulaşımda zorluk çeken ülkelere buğday gönderilmesi için yapılan anlaşmalar çerçevesinde izin verilen buğdaylar gemilerle Afrika gibi ülkeler yerine Avrupa’nın gelişmiş, emperyalist ülkelerinin limanlarına indirilmişti..
Küresel ölçekteki buğday tarlaları yangınları yapay kıtlık ve kaos yaratmayı amaçlamaktadır..
Böylece, küresel emperyalizm covid19 plandemisiyle başlattığı insanlığa korku salma oyununu iklim değişikliği ve küresel ısınma palavrasıyla sürdürmek istemektedir..
Bunun yolu da buğday tarlalarını yakarak, buğday üreticisi iki büyük ülkeyi /Rusya-Ukrayna) savaştırarak, yapay kıtlık yaratmak istiyor..
The Economist gibi tetikçileri aracılığıyla, yapacaklarını önceden –buğday başaklarını kuru kafalardan oluşturarak- açıklayarak, insanlığa korku empoze ediyorlar..
Buğday tarlaları yangınlarıyla da küresel sömürü için yıllar öncesinden planladıkları yapay kıtlığı gerçeğe dönüştürmek istiyorlar..
Avrupalı milliyetçilerinin büyük başarısı
Avrupa Parlamentosu seçimleri gerçekleştirildi..
Sonuçlar birliği oluşturan emperyalistlerin korkulu kaçıran bir sonuç oldu..
Milliyetçi parti ve siyasetçiler başarılarıyla Avrupa Birliği’ne damga vururken, tüm Avrupa’da yükselen milliyetçilik dalgasının daha da büyüyeceğini ortaya koydular..
Avrupalı milliyetçilerin sandık başarısı, Avrupa Birliği’nin kurucusu liberal kapitalistlerde şok etkisi yarattı..
Milliyetçiler ile birlikte, Avrupa’nın liberal emperyalistlerinin geleneksel olarak “aşırı” diye nitelendirdiği bir başka grup sosyalistler de seçimden başarıyla çıktılar..
Seçim sonuçlarından büyük korkuya kapılan liberal kapitalistler, milliyetçilerin ve sosyalistlerin başarısı karşısında klasik “aşırı sağ/ ağırı sol” söylemine sarıldılar..
“Aşırı sağ, aşırı sol” geliyor diye Avrıpa halklarının korkutmaya çalışıyorlar....
Bizim devletin resmi ajansı bile, Avrupalı kapitaist emperyalistlerin ağzıyla yayın yaptı ve “Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aşırı sağ atılım yaptı” değerlendirmesinde bulundu..
Devletin yayın organı tarafsızlığını koruyamayınca, milliyetçi dememek için klasik aşırı sağ söylemine sarıldı.
Gelelim, sadece bizimkileri değil, Avrpalı tüm liberal ve kapitlaistleri korkutan seçim sonuçlarına..
Kesin olmayan sonuçlara göre “sağcı” Avrupa Halk Partisi (EPP), 2019’a kıyasla 2 koltuk artırdı ve 184 milletvekili var. Bu, 720 milletvekilinin dörtte biri anlamına geliyor. Sonuçlar bize büyüyen tek grubun EPP olduğunu gösterdi.
Sahip olduğu güç açısından EPP, Avrupa Birliği (AB) politikasını belirlemek için çok önemli bir konumda. EPP grubunun lideri Manfred Weber, geçtiğimiz günlerde Politico’ya verdiği demeçte, “Biz sanayinin partisiyiz, biz kırsal kesimlerin partisiyiz, biz Avrupa’nın çiftçi partisiyiz” demişti.
Milliyetçi düşüncedeki Avrupa Muhafazakârlar ve Reformcular Partisi (ECR) ve Kimlik ve Demokrasi (ID), parlamentoda 131 sandalye kazandı.
Fransa’da Rassemblement National (Ulusal Cephe) Partisi’nin oyların neredeyse 3’te 1’ini alması Marine Le Pen’in yerini sağlamlaştırdı.
İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin de İtalya’nın Kardeşleri Partisi, benzer şekilde yükselişe geçti ve seçmenlerin dörtte birinden fazlası Meloni’yi destekledi.
Meloni’nin İtalya’daki ilerleyişi, bir başka milliyetçi Lig Partisi’ni baltaladı ve Kimlik ve Demokrasi grubunun önde gelen partisi Lig, sandalyelerinin 3’te 2’sini kaybetti. İspanya’da milliyetçi Vox Partisi, bir başka milliyetçi Alvise Pérez’in liderliğindeki yeni parti The Party is Over tarafından baltalandı.
Alman milliyetçisi Almanya için Alternatif (AfD), Sosyal Demokratlar ile birlikte Avrupa Halk Partisi’nin ardından ikinci sırayı paylaşmayı başardı.
Eğer Avruplı milliyetçiler, tek bir grup oluştursaydı, sağcı Avrupa Halk Partisi’nin (EPP) ardından parlamentodaki en büyük ikinci güç olacaktı.
Avrupa Parlamentosu’ndaki bu milliyetçi gruplara, Almanya’dan 15 milletvekili, Macaristan Başbakanı Viktor Orbán’ın Fidesz partisinin 10 temsilcisi, Polonya Konfederasyon Partisi’nden 6 kişi ve Bulgaristan’dan Kremlin yanlısı partisinden 3 kişi dahil değil. Henüz grubu belli olmayan 98 parlamenterin büyük çoğunluğunun da milliyetçi siyasetçiler olduğu belirtiliyor..
Bu arada, Fransa’da milliyetçi Marine Le Pen ve partisi Uulsal Birlik (RN) Partisi’nin oyların yüzde otuz birini alması, Fransa’nın sosyalist lideri Macron’un partisi Renew Europe (RE)’ye erken seçim kararı aldırttı. Ulusal Birlik (RN) partisi oyların yüzde 31,5’ini alarak Macron'un elde ettiği oyun iki katından fazlasını kazandı Yüz iki sandalyeden seksen üçe düşerek Fransız Cumhurbaşkanı ulusal meclisi feshettiğini açıkladı.
Macron, “Fransa’nın sükûnet ve uyum içinde çalışabilmesi için net bir çoğunluğa ihtiyacı var. Mesajınızı ve kaygılarınızı anladım ve onları cevapsız bırakmayacağım” diyerek, kararının gerekçelendirdi..
Çok yakın tarihte Marine Le Pen’in Avrupa parlamentosu’^ndan sonra Fransa seçimlerindeki zaferine tanık olacağız..
Başta Avrupa’da olmak üzere dünyada milliyetçi bir dalganın yükseldiğini biliyoruz. Bu durumun Türkiye için de geçerli olduğunu son iki seçimde yaşananlarla gördük..
Yükselen milliyetçi dalgadan pay kapmak için başta CHP olmak üzere siyasal partilerin milliyetçi görünme yarışına, düne kadar faşist diye yaftalıdıkları Türk milliyetçilerini aday gösterme yarışına girdiklerini izledik..
Avrupa ile Türkiye’de milliyetçi seçmek açısısından tek fark var:
Avrupadakiler, ülkelerindeki milliyetçi partilere sıkı sıkıya sarılıyorlar, onun başarısı için çalışıyorlar..
Bizde ise, çeşitli bahanelerle milliyetçi partiyi zayıflatmaya çalışıyorlar, başka başka partilere sadece milliyetçi bir kaç kelam etti, geçmişinde milliyetçilik bulunan siyasetçileri aday gösterdi diye millliyetçilik karşıtı partilere oy verip onları güçlendiriyorlar..
Avrupa Parlamentosu seçimlerinden başarıylaa çıkan tüm milliyetçi partileri ve liderinin kutluyor, başarılarını selamlıyorum..
Avrupa Parlamentosundaki zaferi, İtalya, Fransa, Ispanya, Almanya ve diğer ülelerdeki genel seçimlerde de tekrarlamalarını sabırsızlıkla bekliyoruz..