İstanbul Esenyurt’ta bir kaç gün önce yaşanan vahşete, medya sayesinde bütün Türkiye, hatta dünya şahit oldu..
Aslında benzer olaylar yıllardır her kentte yaşanıyor..
Örneğin, Adana’da gazete sütunlarında birilerinin birilerine karşı gerçekleştirdiği silahlı saldırıların haberlerini bolca okuma olanağımız vardır..
Suriyelilerin karıştığı olaylardan, bizim halkımızın silahlanmasının, silahlı saldırıları, baskınları unutmuştuk sanki..
Esenyurt vahşeti unuttuğumuz gerçekleri yüzümüze çarpan bir tokat oldu..
Unuttuğumuz gerçek, beline silah koyan racon kesmesi.. Cebine çakı koyanın, yan baktın diyerek karşısındakini çocuk ya da yetişkin olmasına aldırmadan bıçaklaması..
Türkiye’de neredeyse belinde silahla gezmeyen yok..
Yasalarımız o kadar çok meslek mensubuna silah bulundurma ve taşıma hakkı veriyor ki, onbinlerce insan yasal yollardan silah taşıma fırsatına kavuşuyor.. Tıpkı, Esenyurt vahşetinin gerçekleştirenler gibi..
Silahlanma yarışının en büyük mağdurları arasında kadınlar bulunuyor elbette..
Boşanmak ya da ayrılmak isteyen kadın, uzaklaştırma kararlarına rağmen mallesef silahlı ve bıçaklı saldırıları uğruyor, cinayetlerin kurbanı oluyor..
Peki, ülke olarak bu duruma bir anda mı geldik..
Aslında olayları bu noktaya getiren bizim medya..
Televizyon ekranlarının işgal eden, her kanalda birbirinin kopyası mafyatik adamların kahraman, neredeyse işadamı oalarak gösterileri diziler gençlere büyük etki yaptı..
Hani ekranlarda beline silahı takan racon kesip, bir yerlere çöktüklerinin anlatan senaryolar var ya, işte o senaryolar gençlere, hatta yetişkenlere belinde silahla gezmeyi, racon kesmeyi, birilerine biryerle çökmeyi, adam vurmayı olağan işler gibi anlatıp özenlendirdiler..
Gençler kahramanları olarak gördükleri ekran mafyatikleri gibi giyinmeye, konuşmaya, yürümeye başladılar..
Bir aralar, cadde ve sokaklar siyah takım elbiseli, beyaz gömlekli, koyu gözlüklü gençlerden geçilmiyordu..
Gençler, ekranlardaki idolleri gibi “yengeç yürüyüşü” ile yürüyorlardı..
Mahallelerde, caddelerde, sokaklarda toplu olarak gezmeye başlamışlardı..
Televizyon ekranlarından gördüklerini gerçek bir yaşam sanıyor, öyle yaşamaya çalışıyorlardı..
Ekranlarda ölen mafyatik tiplere cenaze namazı kılanları, mevlit okutanları, aşure dağıtanları da görmüştük o süreçte..
Sürecin sonu silahlanma ve mafyatik tiplerin ortalığı işgal etmeleriyle sonuçlandı..
Haber saatlerinde Esenyurt vahşetinin ekranlara getirip, yetkililer silahlanma yarışına karşı önlem almamakla suçlayan bizim mahallenin çuvaldızı başkalarına batırmadan önce toplu iğneyi kendine batırması gerekiyor..
Televizyonları yöneten gazeteci arkadaşlarımızın öncelikle yayın politikalarını acilen gözden geçirip yayınlamak için birbirleriyle yarışa girdikleri mafyatik dizileri ekrenlardan uzaklaştırmalılar..
Sonrasında, silahlanma ve mafyatik hareketlerin hem yasal hem de toplumsal suç olduğunu anlatan dizileri yayınlamaya başlasınlar..
Toplumun silahlanmadan ve mafyatik uygulamalardan kurtulması için ilk adımı medya atmalı..
Siyasal iktidara düşen ise, basın özgürlüğü endişesine kapılmadan silahlanmayı, mafyatik hareketleri özendiren dizileri, filmleri yayımlayanlara ağır mali ve hukuki yaptırımlar uygulamak, Esenyurt’taki gibi mafyatik harleketlere karışanlara hiçbir şekilde aftan yararlanamayacakları ağırlaştırılmış müebbet gibi cezalar getirmek ve silah taşıma, bulundurmayı artıran yasal düzenlemeleri gözden geçirip silahlanma yarışına dur demektir.
XX
İki Amerikalı’dan biri aday olsun
İyi Partili milletvekilleri ardı ardına 8 ay sonra yapılacak yerel seçimlere kendi adayları ile girecekleri yolunda açıklamalar yapıyorlar..
Hatta, Eskişehir milletvekili Nebi Hatipoğlu, Yılmaz Büyükerşen’in kendileri sayesinde seçildiğini iddia edecek kadar söylemi ileriye taşıdı..
Bu sayın vekile göre, İmamoğlu, Yavaş, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen İyi Parti ile seçimleri kazanmışlar, yoksa koltuklara oturamayacaklarmışlar..
Biliyorum hemen güleceksiniz ama gülmeyin..
Bu konuşmaları kim yaptırıyor diye bir düşünün..
Bugüne kadar Buğra Kavuncu, Kürşat Zorlu, Ümit Özlale gibi Genel Merkez’de etkili herhalde 8 milletvekili benzer açıklamalar yaptı ve İyi Parti’nin yerel seçimlere kendi adayları ile gireceğini ifade ettiler..
Bu sözlerin Meral Akşener’den habersiz mi söylendiğinin sanıyorsunuz?
Genel başkan yardımcılarının, parti sözcüsünün Gelen Başkan’dan habersiz bu tür açıklamalar yapması imkansiz ötesi bir durum..
Yani, tüm açıklamalar Akşener’in isteğiyle yapılıyor..
Bence, el güçlendirme sizleri ama, gerçek amacın ne olduğunu yıl sonuna doğru net biçimde göreceğiz..
İyi Parti Grup toplantısına bir milletvekilinin, Koray Aydın’ın Ankara, Buğra Kavuncu’nun İstanbul, Ümit Özlale’nin İzmir ve Yılmaz Büyükerşen’in İyi parti oylarıyla kazandığını iddia eden Nebi Hatipoğlu’nun Eskişehir’den büyükşehir belediye başkan adayı olmalarını istemesi çok manidar aslında..
Milletvekilinin önerisi güzel bir öneri..
Bence Adana ve Mersin’de benzer bir durum olmalı..
Örmeğin, iki Amerikalı vekilden bir Adana’dan, Burhanettin Kocaman Mersin’den büyükşehir belediye başkan adayı olsunlar…
Ne şenlik olur ama!...