Başka ülkeleri bilmem ama, bizi ülkemizde siyaset artık kimlik değiştirmiş, kişisel çıkar, eşe dosta iş bulma sanatına dönüşmüş bulunmakta..
Ülküler, ideolojiler bir kenara bırakılmış, geçerli tek düşünce ya da akım neoliberalizm olmuştur..
Ülkücüsü de, sosyal demokratı da, demokratı da, liberali de, solcusu da, sağcısı da aslında neoliberal..
Bakmayın hala ülkücü, solcu olduklarını söylemelerine..
O ifadeler yurttaşları kandırmak için söylenen beylik ifadelerdir..
Pratikte hepsi neoliberal..
Adam ülkücüyüm der; ama örneğin milletvekili, belediye başkanı veya belediye meclis üyesi olduğunda “milliyetçi siyaset” ve “milliyetçi belediyecilik” diye ideolojik altyapısı olan bir tutu olduğunu akıllarına getirmezler..
Milletvekiliyse, oğlunu, kızı, yeğenini Meclis kadrosunda yüksek maaşlı danışman olarak yanlarına alırlar..
Belediye başkanı ya da meclis üyesi olduklarında bulundukları belediyeyi başta oğullar, kızlar, kardeşler, yeğenler olmak üzere akraba-ı taallukla doldurmayı milliyetçi belediyecilik sanırlar.
Sosyal demokratlar farklı mı derseniz, onlar da aynı..
Siyasette bir makama geldiklerine ne kadar hısım akraba varsa hepsini başında bulundukları kamu kurumlarına yerleştirirler..
Daha vahim örneklerde var elbette..
Örneğin makam, mevki, koltuk için zırt pırt parti değiştiren bazı tipler vardır..
Bunlar, her parti değiştirdiklerinde bilmem kaç yüz kişinin kendisinin emrinde asker olduklarının iddia ederler..
Bu tür siyasetçilerde sanırım şeytan tüyü de var ki, herkesi kandırabilirler..
Bunları siyaseti kullanarak kardeşlerini, çocuklarını işe yerleştirmek de kesmez..
İlla ki, sevgililerini de bankamatikçi olarak işe yerleştirmek isterler..
Yani, sevgililerine parayı kendi ceplerinden vermek yerine halkın sırtından karşılamaktan çok hoşlanırlar..
Kimisine kendi yönettiği belediyeler de eşi dostu yerleştirmeye yetmez. Çevre belediyeleri hısım, akraba, sülaleyi işe yerleştirmek için yedek olarak kullanırlar..
Yukarıda Allah var, liberaller sülaleyi iş sahibi yapmakta daha ustalar.
Onların eline kimse su dökemez.. Dökmeye cesaret edecek bir kulu daha analar doğurmamıştır..
Liberal siyasetçinin örneğin belediyeye yerleştiği zatı işe gitmeden oturduğu yerde maaşının alır kimseni haberi olmaz, hiç çalışmadan emekli olurlar şeytanın bile ruhu duymaz..
Bunlar yerelde her an görebileceğimiz, tanık olabileceğimiz artık sıradanlaşmış siyaset örnekleridir..
Bir de daha uzaklarda, Başkent Ankara’da, Dersaadet’te karşılaşacağımız siyasetçi türleri vardır..
Bunların yereldeki “meslektaşlarından” farkları, eşi dostu değil sadece kendilerini düşünmeleridir..
Bazen gençlerin demokrat amcası olarak karşımıza çıkarlar; istedikleri hedefledikleri makam için herkese mavi boncuk dağıtırlar. Ne istedin iyi istedin derler, bol keseden daha alt makamlara ait koltukları bonkörce dağıtırlar.
Bazen topuklu teyze olarak boy gösterirler; gözüne kestirdikleri koltuklara oturmak için o an mensubu bulundukları siyasi partinin liderine her ortamda övgüler düzerler. Naatlar, methiyeler birbirini izler.. Amaçlarına ulaştıklarında ya da yollarına taş konduğunda naatlar, methiyeleri, bir başka partide bir başka genel başkan için kullanmak üzere bir kenara koyarlar ve hakaretlerini binin bir paradan sıralamaya başlarlar..
Bu durum bir döngü olarak üç beş parti değiştirerek devam eder.. Sonrasında istedikleri makama ulaşsalar bile bu kez, o koltuğu almasında kendisine destek verenlere önce minnet duyduğunu dile getirir, ardından kendi çöplüklerinde “diyet ödemeden bıktık” diye tüksek perdeden ötmeye başlarlar.. Naranın şiddetinden camlar patlar..
Bazen başkentte, hayallerindeki koltuğa ulaşmak için eski partisindeyken dinsizlikle suçladığı partiye gitmekten çekinmez; bunu yaparken de yüzleri hiç kızarmaz..
Bazen Dersaadet’te liberal partide başladığı siyaseti sol bir partide sürdüren ilkeli siyasetçi olarak karşımıza çıkarlar.. Tek üstadları Makyavel’in ruhunu, seçim dönemleri cemevlerinde alevi olarak, cuma günleri cuma namazından sonra Kur’an okuyarak, sol derneklerin toplantılarında marşlar söyleyerek şad ederler..
Kendisine koltuğu hediye eden genel başkanına isyan bayrağı açıp, kamuoyunda itibar kaybına uğratmak için ellerinden geleni yaparlar..
Gerek yaşadığımız yerlerde, başkentte, Dersaadet’te ve diğer kentlerde sıkça gördüğümüz siyasetçilerin siyaseti kendileri, çocukları, kardeşleri, hısım akrabalarına rant sağlamak için kullanmaları, siyasetin bildiğimiz anlamından uzaklaştığını ve kişisel çıkar aracı haline dönüştüğünün somut örnekleridir.
Bu tür siyaset bezirganlarının çıkarlarına alet olmakta ben yokum..
Sizi bilmem!..
XXX
Acaba ne görüştüler?
Malum, 14 ve 28 Mayıs seçimlerinsen sonra CHP’de ortalık toz duman..
Partide bir grup ve 28 Mayıs’a kadar Kemal Kılıçdaroğlu’na destek veren muhalefet mahallesinin medyatörleri seçimleri yenilgi olarak kabul edip, CHP’de değişim istiyorlar..
Tabi istedikleri değişim, Kemal Kılıçdaroğlu’nun gelen başkanlığı bırakmasından ibaret.
Kemal Kılıçdaroğlu ve Genel Merkez ise seçimi yenilgi olarak görmüyor ve değişime isteksiz.
Kılıçdaroğlu değişimi kendi dışındaki genel merkez yöneticilerini değiştirmekle yeterli biliyor..
Genel başkanlığı istediği net şekilde açıklamayan, birtakım göndermelerle genel başkan adayı olduğunu ifade eden İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ise seçim yenilgisinden sadece Kemal Kılıçdaroğlu’nu sorumlu tutuyor..
Cumhurbaşkanı Yardımcısı adayı olarak Kılıçdaroğlu ile birlikte propaganda çalışması yapmış olduğu unutmuş görünüyor..
Sanırım halkın da unuttuğunu sanıyor..
CHP’deki değişim kaosunda birkaç grubun olduğu söyleniyor..
Kılıçdaroğlu’nu, İmamoğlu’nu, Özgür Özel’i, Veli Ağbaba’yı destekleyen gruplar arasında genel başkanlık yarışı başlamış durumda.
Milletvekilleri ve belediye başkanlarının da bu gruplardan yana tavır koydukları da biliniyor..
Bu hengamede, Çarşamba günü öğleden sonra Adana Büyükşehir Belediyesi ilginç bir ziyarete ev sahipliği yaptı..
CHP Adana milletvekillerinden birisi, Büyükşehir Belediyesini ziyaret ederek Başkan Zeydan Karalar
ile görüşmüş..
Ziyareti ilginç kılan, Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ın Ekrem İmamoğlu’nu, ziyaretçisi milletvekilinin Özgür Özel’i desteklemesi..
Gerçi söz konusu milletvekilinin Veli Ağbaba ile birlikte hareket ettiğini iddia edenler de var..
Artık hangisi doğru, sayın milletvekili Özel ile mi, yoksa Ağbaba ile mi hareket ediyor, onu en iyi CHP’liler bilebilir..
Ancak bu ziyaret insanın aklına ister istemez, CHP’deki değişim isteğinde iki farklı kişiyi destekleyen başkan vekil ziyarette neyi görüşmüş olabilirler, herhangi bir isim üzerinde anlaştılar mı sorularını getiriyor..
XX
Basın toplantısı mı, miting mi?
Dün CHP Seyhan İlçe Başkanlığında düzenlenen “basın toplantısı”na gittik..
Basın toplantısı dediğime bakmayın, mesela yani..
Bir gün İL Başkanı Mehmet Çelebi’nin CHP Seyhan İlçe Başkanlığına atanan Ramazan Atikaslan’ın yapacağı basın toplantısına davet maili üzerine dün CHP Seyhan İlçe binasına gittim..
Sözde basın toplantısıydı ama, parti binası da, teras da tıklım tıklım partililerle doluydu..
Ramazan Atikaslan’ın yapacağı “basın toplantısı” için ilçe örgütü tam 12 bin kişiye mesaj atmış.
Toplantıya katılımlarının istemiş..
Zaten Ramazan Atikaslan da basın açıklaması gibi değil, bir mitingde konuşur gibi konuşuyordu..
Tabii, partililerin alkışları da buna paralel yüksek perdeden oluyordu..
Lakin, CHP’lilerde yer bulup fotoğraf çekmekte, not almakta zorlandık gazeteciler olarak..
Hal böyle olunca, partililere yönelik basın toplantısı izlemekten vazgeçip CHP ilçe binasından ayrıldım..
Partililerine nutuk atacaksan biz gazetecileri niye çağırdınız; basın toplantısı yapacaksanız partilileri niye çağırdınız..
Bundan sonra toplantınız içeriğini net şekilde belirleyin, ona göre kimi davet edecekseniz onları davet edin!..