Doğada gözlem yaparsanız, göçmen kuşların eğer sağlamsa aynı yuvalarına döndüklerini görürsünüz..
Bozulmaya uğramış yuvayı onarıp girdiklerini , yuva tamamen ortadan kalkmışsa aynı yerlere yeniden yuva yaptıklarını da gözleyebilirsiniz..
Kuşların yuvalara dönmeleri sözcük anlamıyla tam uyum içinde..
Bir yuvadan mevsimi gelince uçarlar, mevsimi gelip geri döndüklerinde yuvalarına gelirler..
Peki insanoğlunun döndüğü yuvası kaç tanedir?
Kuşlar gibi hep aynı yuvaya mı dönerler, yoksa başka başka yerleri mi yuva kabul ederler..
Hele siyasetçilerin döndükleri yuva sayısını bilmek neredeyse olanaksız..
Gerçi bir zamanları “Fırıldak Kubi” lakaplı siyasetçi, EYT’yi milletin başına bela eden siyasetçi, topuklu politikacı gibi siyasetçilerin yuvalarının sayısını net biçimde saptamak mümkün..
Kiminin beş, kiminin altı tane döneceği yuvaları bulunur..
Canı istedikçe yuvadan yuvaya uçar, “yuvaya döndük” diye de açıklama yaparlar..
Siyasetçilerin yuvaya dönmeleri konusu hiç aklımda yoktu..
Taa ki, eski Memleketli, yeni CHP’li bir siyasetçinin “yuvaya döndü” başlıklı haberinin görünceye kadar..
Kuşların yuvaya dönmeleri zorlu bir süreç.. Binlerce kilometre kanat çırpmaları gerekiyor yuvaya dönüş için..
Siyasette öyle mi..
Canın ne zaman isterse, bir yuvadan diğerine uçarsınız ve yuvaya dönmekten ne denli mutlu olduğunuzu cümle aleme anlatırsınız..
Örneğin, bir yuvaya uçtuğunuzda, “damarımı kesseniz kanım mavi akar. İllede mavi, burası benim yuvam” diye sözcükleri havada uçurabilirsiniz..
Öyle devranın dönmesine falan gerek yok, bir süre sonra başka bir yuvaya uçup bambaşka sözleri sıralayabilirsiniz..
Zaten, o eski sözler eski yuvada kaldı..
Kimin ne söylediği kimin umurunda, ya da kim anımsayacak..
Hem ne demişti Mevlana:
Her gün bir yerden göçmek ne iyi/ Her gün bir yere konmak ne güzel/ Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş/ Dünle beraber gittti, cancağızım/ Ne kadar söz varsa düne ait/ Şimdi yeni şeyler söylemek lazım..
Her gün bir başka yuvaya dönenlere, her yuvaya dönüşlerinde dünkü laflarının eski yuvada bırakanlara, her döndükleri yuvada yeni şeyler söylemeyi becerenlere selam olsun!
Böyle devam edin ki, yuvalarınız sayısını, yeni şeyler söylemenizi sağlayacak sözcük dağarcınızı öğrenelim..
Luvileri bırakın Ötzi’ye odaklanın
Alam emperyalizminin, Hititlerden bir kök yaratamayınca Hitit tabletlerinde hırsızlıkları anlatılan Luvilere sarıldıkları malum..
Hatta, onların kuyruğa takılan kimilerinin, Anadolu, Hattileri, Hurriler, Hitiler, İyonyalılar gibi halklara ait kültürel kalıntıları bile Luvilere bağlayan, Alman emperyalizmin görüşünü insanlara benimsetmek için kültür merkezleri kurduklarının da biliyoruz..
Almanlar ve Alman savlarının Anadolulu savunucuları, kök arayışlarında Luvileri bırakıp, Avrupa’nın göbeğinde bulunan 5 bin 300 yıl önce yaşamış “Ötzi”ye odaklanmalarını tavsiye ediyorum..
Köklerinin bağlamak istedikleri Anadolu’ya uzanan bağlantıyı Ötzi’de bulabilirler..
Ölümü tarihin en eski faili meçhul davalarından biridir. Buz adam Ötzi, 5.300 yıl önce İtalyan Alplerinin yükseklerinde sırtından bir okla vurulmuş ve muhtemelen dakikalar içinde kan kaybından ölmüştür.
Buzun içinde yığılıp kalan bedeni 1991 yılında keşfedilene kadar soğuk sayesinde muhafaza edildi ve bu da onu Avrupa’nın en eski mumyası haline getirdi.
Gizem ve entrika o zamandan beri devam ediyor. Onu kimin öldürmüş olabileceğine dair araştırmalar da dahil yeni sırlar açığa çıkmaya devam ediyor.
Bunlar arasında yeni bir araştırmanın Ötzi’nin açık tenli, açık renk gözlü ve oldukça kıllı olduğu yönündeki popüler varsayımın aksine aslında koyu tenli, koyu renk gözlü ve kel bir kafaya sahip olduğunu ortaya çıkarması da yer alıyor.
Johannes Krause, “Genom analizi, açık tenli, açık gözlü ve oldukça kıllı bir erkeği gösteren önceki rekonstrüksiyonlarla tam bir tezat oluşturan yüksek cilt pigmentasyonu, koyu göz rengi ve erkek tipi kellik gibi fenotipik özellikleri ortaya çıkardı” dedi.
Albert Zink, Ötzi’nin ten renginin ‘çağdaş bir Avrupalı bireyde kaydedilen en koyu renk’ olduğunu söyledi. Daha önce mumyanın cildinin buzda muhafaza edilirken koyulaştığı düşünülüyordu, ancak muhtemelen şu anda gördüğümüz Ötzi’nin orijinal cilt rengidir.
Elbette bunu bilmek, mumyanın uygun şekilde korunması için de önemli. Araştırmacılar bu keşfin yanı sıra Ötzi’nin Anadolu’dan göç eden ilk çiftçilerin soyundan geldiğini de ortaya çıkardı.
Batılı avcı-toplayıcılar, yaklaşık 8.000 yıl önce Anadolu’dan göç eden ilk çiftçilerle kademeli olarak birleşmiş ve daha sonra yaklaşık 4.900 yıl önce Doğu Avrupa’dan gelen Bozkır Çobanları ile birleşmiştir.
Araştırmacılar, 5300 yıl önce yaşamış Ötzi’nin aslında yüzde 92’den fazla Anadolu erken çiftçi soyu taşıdığını buldu. Genetik olarak, ataları avcı toplayıcı gruplarla karışmadan doğrudan Anadolu’dan gelmiş gibi görünüyor.
Ötzi üstinde yapılamn gen çalışmaları, kendilerine Anaolu’da kök arayan Almanlar için bir yol olabilir.
Hem böylece, sahte belgeler üretmek, Türkiye’de tezlerini yaymak için kişi ve kuruluşlara kaynak aktarmak zorunda da kalmazlar..
İşiniz çok kolay..
Ötzi’nin boyu posu, kilosu, ten rengi, saçı sakalı, kelliğe yatkınlığı, romatizmalı ve bir bağırsak paraziti olan kamçı kurdu ile enfekte olduğu, genlerine bağlı olarak obeziteye ve tip 2 diyabet riskinen yüksek olduğu gibi bilgilerini, genomunu şimdiki Almanlarla kolyca karşılaştırabilirsiniz..
Açıklamalarını da, tezleriniz de daha güvenilir olur!