Adanalı bilim ve düşünce insanı Remzi Oğuz Arık ve onunla birlikte çok sayıda Adanalının kurucusu olduğu Türkiye Köylü Partisi, Türk siyasetinde, sınıf tabanına dayanmayan “Köycülük” anlayışını getirmiştir.
Yaptığı bilimsel çalışmalarla da hem arkeololiye hem de Türk milliyetçiliğne önemli katkılar sunan Remzi Oğuz Arık, kurduğu ve genel başkanlığını yaptığı Türkiye Köylü Partisi ile bir çok ilkleri ortasya atmıştı. Remzi Oğuz Arık ve kısa ömürlü partisi Türkiye Köylü Partisi’nin çok sayıda vaadi, Arık’ın vefatı ve TKP’nin kapatılmasından sonra çeşitli partiler tarafından hayata geçirilmişti.
Siyasi partiler kölere ve köycülüğe Türkiye Köylü Partisi’nden sonra önem vermişler, programlarına köycülüğü almışları.
Türkiye Köylü Partisi programında yer alan Vakıflar Bankası’nın kurulması, milletvekili ve senatodan oluşan iki meclisli parlamenter sistemi, Arık’ın ölümünden ve Türkiye Köylü Partis’nin kapanmasından sonra farklı iktidarlar tarafından gerçekleştirilmişti.
Bu araştırmamızda, Adanalı Remzi Oğuz Arık ve onun çoğunluğu Adanalı kurucularla kurduğu, gerek köycülük anlayışıyla, gerek önerileriyle, kısacıık ömrüne karşın Türk siyasetine damga vuran ve kendinden sonra gelecej Türk milliyertçisi siyasal harekein öncülü olanTürkiye Köylü Partisini bir nebze olsun sizlere tanıtmak istedim.
REMZİ OĞUZ ARIK KİMDİR?
Remzi Oğuz Arık, 15 Temmuz 1315 (1899) tarihinde Adana’nın Kozan ilçesine bağlı Kabaktepe köyünde doğdu. Babası Oğuzların Farsak boyunun Arık Fakih soyundan, Feke’de sandık emini (hükümet veznedarı) olarak görev yapmış Mehmet Ferit Bey, annesi ise çevrede “Zekiye Hoca” olarak tanınan Maraş doğumlu Zekiye Hanımdır. Annesi ve babasının dönemin koşullarına göre iyi eğitim aldığı söylenebilir. Remzi, dört erkek ve iki kız çocuğundan oluşan bu ailenin üçüncü erkek çocuğudur.
Kozan mahalle mektebinde başladığı eğitimini devam ettirmek için annesi ile önce Selânik’teki ablasının yanına gitti. Selanik'te Yâdigâr-ı Terakki Rüştiyesi’ni bitirdi ve Ticaret Lisesi'ne kaydoldu. Ablasının ölümü üzerine İşkodra'da subay olan ağabeyinin yanına gitti. Balkan Savaşı’nda İşkodra'nın işgali üzerine İstanbul'a geldi; İstanbul Mercan İdadisi, İzmit Sultanisi ve İstanbul Muallim Mektebi'nde okudu. Bu yıllarda dönemin milliyetçilerinin toplandığı Türk Ocakları’nı düzenli olarak ziyaret etti, Turancılık fikrinden etkilendi. Türk Ocakları’nın yayın organı olan Türk Yurdu’nun 26 Eylül 1917 tarihli sayısında ilk eseri olan "Sancağım" başlıklı bir şiiri yayımlandı. I. Dünya Savaşı sırasına gönüllü olarak İhtiyat Zabitleri Talimgâhı’na katıldı. Burada geçirdiği bir kaza sonucu yaralandı ve cepheye gidemedi.
Savaştan sonra İstanbul’da Kadıköy ve Yedikule darüleytamlarında (yetimler evinde) öğretmenlik ve idarecilik, Adana’da Zafer-i Millî İlkokulu'nda öğretmenlik, Numune Okulu'nda öğretmen ve müdürlük yaptı. İlkokul seviyesindeki çocuklara ders materyali teşkil etmesi için Fransızca'dan hikayeler çevirdi. İlk kitabı Adana'da öğretmenlik yaptığı sırada Türkçe ve Fransızca olarak hazırlayıp yayınladığı Adana Ticaret Rehberi (1924) idi. İlkokul çocukları için Jean Meret’den çevirdiği hikayeleri Küçük Borçlu adıyla 1926'da yayımladı.
Adana'dan sonra İstanbul'a tayin oldu ve Galatasaray Lisesi’nin ilkokul kısmında Türkçe öğretmenliği yaptı. Galatasaray Lisesi'nde öğretmenliği sırasında bir yandan da Edebiyat Fakültesi'nde felsefe öğrenimi gördü. Bu yıllarda gerçekleşen Kurtuluş Savaşı, Anadoluculuk fikrinin temellerini atmasında etkili oldu.1926'da Maarif Vekâletinin açtığı sınavı kazarak Türkiye Cumhuriyeti'nin yurtdışına göndereceği öğrenciler arasında girdi. Kimi kaynaklara göre arkeoloji ve sanat tarihi dalında Avrupa’ya gönderilen ilk Türk öğrenci idi.1926-1931 yılları arasında Sorbonne Üniversitesi'nde sanat tarihi, Louvre Arkeoloji Enstitüsü'nde arkeoloji öğrenimi gördü. Paris'teki öğrencilik yıllarında Avrupa’da eğitim gören yaklaşık 200 Türk öğrenciyi 1929 yılında Paris’te bir araya getirerek Türk Talebe Cemiyetini kurdu. Bu cemiyet, Avrupa'daki ilk Türk öğrenci birliği idi.
1931'de yurda döndükten sonra İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde arkeoloji uzman yardımcısı oldu ve ilk kazısını Yalova'da yaptı. Ertesi yıl Alişar kazısında devlet komiseri olarak bulundu. 1933'te Maarif Vekaleti arkeoloğu olarak Ankara'da görevlendirildi ve Kazan ilçesinin Karalar köyündeki kazıya başkanlık etti. Cumhuriyet döneminde Türk bilim insanlarının yaptığı ikinci kazı olmasından dolayı da önem taşıyan bu kazıda Galatlar’ın antik bir şehrini ortaya çıkardı ve II. Dieotauros’un kitabesini dünyaya tanıttı.
1933 yılında Türkan Hanım ile evlendi. Mehmet Oluş ve İsmail Alev adını verdikleri iki çocukları oldu. 1934’te Gazi Eğitim Enstitüsü'nde Sanat Tarihi dersleri vermeye başladı.1942 yılına kadar Göllü Dağ, Alacahöyük, Çankırıkapı, Karaoğlan Höyüğü, Hacılar Höyüğü, Alâeddin Tepesi ve Bitik Höyüğü kazılarına katıldı. Troya'da ABD'li arkeolog Carl W. Blegen başkanlığında devam eden kazılara bir süre devlet komiseri olarak katıldı (1935). Alacahöyük kazısı sırasında daha sonra Ankara'nın ve Ankara Üniversitesi'nin amblemi olan Hitit Güneşi çıkarıldı. 1935 yılında Türk Tarih Kurumu üyesi oldu. 1937'de açılan Manisa Müzesi'ni kurdu.
Bir süre Ankara Dil-Tarih Coğrafya Fakültesi Arkeoloji bölümünde akademisyenlik yaptı ve 1939 yılına profesör unvanını aldı. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve Şevket Aziz Kansu ile arasında çıkan tartışma sonucu üniversitedeki görevinden istifa etti.
1942’nin Mayıs ayından itibaren Hüseyin Avni Göktürk ile birlikte Millet Dergisini 23 sayı çıkardı. Bu dergi, Anadolucu milliyetçiliğin temel dergisi idi. Dönüm, Çığır, Millet, Hareket gibi dönemin milliyetçi dergilerinde yazılar yayımladı. Yazılarını sağlığında "Köy Kadını" (1943) ve "İdeal ve İdeoloji" (1947) adlı kitaplarda toplamıştır. 1944 yılında başlayan Irkçılık-Turancılık Davası sırasında kısa bir süre gözaltına alındı.
1945 yılında Ankara Etnografya Müzesi müdürü olarak atandı. Akademik çalışmalarına 1947'de Ankara İlâhiyat Fakültesi İslam Sanatları Tarih kürsüsünü kurarak devam etti. Ancak 1950 genel seçimlerine milletvekili adayı olarak katılmak için bu görevi bıraktı.
1950'de Demokrat Parti'den Seyhan milletvekili seçildi. Kırsala dair politikalarını yetersiz gördüğü Demokrat Parti'den 1952'de ayrılıp Türkiye Köylü Partisi'ni kurdu ve genel başkanı seçildi. Seçim çalışmaları sırasında Adana-Ankara yolculuğu için bindiği uçağın havada infilak etmesi sonucu 3 Nisan 1954'te hayatını kaybetti.. Mezarı Ankara’da Asrî Mezarlık’taki şehitliktedir.
ARIK VE KÖYCÜLÜK
Remzi Oğuz Arık’ın gelecekteki çzigisini ve siyasal yaşamını biçimlendirecek “Köycülük” ile tanışması Türk Ocaklar’ın gittiği ve Ziya Gökalp başta olmak üzere Türk milliyetçiliğini ve İttihat Terakki Partisi’nin lsiyasal ve ideolojik önderlerinin konferans ve sobetlerine katıldığı ilk gençlik yıllarına dayanmaktadır.
Türk Ocağı’na gitmeye başladıktan sonra Mehmet Emin Yurdakul, Ziya Gökalp,Yusuf Akçura, Hamdullah Suphi Tanrıöver gibi Türkçülüğün lider adlarıyla tanışan Remzi Oğuz Arık, “Oğuz” adını da bu dönemde kendine ad olarak almıştır.
Tabii, o yıllar, Ziya Gökalp’in, sonraki yıllara CHP’nin “6 Oku”na ve Türk Miliyetçi Hareketi’nin “9 Işık”ına dönüşecek 9 Umdeyi yazdığı, anlattığı yıllardı. 9 Umdenini birisi de “Köycülük” idi.
İşte, Remzi Oğuz Arık’ın “köycülük” ile tanışması ve benimsemesi 1918’li yıllara dayanıyordu.
Zaten, Remzi Oğuz Arık, Türk milliyetçileri arasında Ziya Gökalp’in temsilcisi olarak nitelendirilmektedir. Siyasi anlayışında, Gökalpçi dilin devamı bir dil kullanmıştır.
Dil düzeyinde, Gökalp düşüncesi ile ilişkisi onun yapıtlarına, toplumsal gerçekliği kavrayışına sosyolojik bir nitelik de kazandırmıştır. Bu anlamda Gökalp düşüncesinin yeni evresini temsil ettiği söylenebilir.
Erken Cumhuriyet döneminde köye yaklaşımlarda genel bir eğilim olan ütopik söylemleri eleştirir. Bu eleştirilenler arasında, Ülkü Mecmuası, Meslek Gazetesi ve Kadro Dergisi bulunmaktadır. Bu yayınlardan kimilerinin 1925, kimilerinin ise 1933 tarihli olması Arık’ın köy meselesini ve bu meseleye entelektüel düzeyde yaklaşımları bu dönem boyunca yakından takip ettiğini göstermektedir.
Arık’ın vardığı sonuç, “Köy işini artık bir devlet işi olarak ele almak, onun sağlığı, iktisat muvazenesi esasına dayanacak olan devlet programını başa koymaktan başka çare kalmamıştır. Burada
istenecek şey, devletin, şahsiyet ve iyman sahiplerinin elinde bulunup kalmasıdır.” (Arık, 1947:90).
Cumhuriyet sonrasında Mustafa Kemal’in özel ilgisine mazhar olmuş, yaptığı arkeolojik kazılarla da resmi milliyetçilik söylemine katkı sağlamıştır. Remzi Oğuz Arık hem Kemalist milliyetçilerle, hem Türkçü-Turancılarla, hem de muhafazakar olarak tanımlanabilecek milliyetçi çevreyle uyum içinde bir profil sergilemiştir.
1944 olayları sırasında, “Irkçı-Turancı” olarak gözaltına alnmış olsa da, Arık, esasında Anadoluculuk, Türkçülük, Turancılık olarak üç ayakta kategorize edilen Türk milliyetçiğinin “Anadolucu” grubunun Şevket Raşit Hatipoğlu, Hıfzı Oğuz Bekata, Nurettin Topçu, Nusret Köymen ikinci grup önderleri arasında yer almaktadır.
SİYASAL YAŞAMI
Arık, 1946’da CHP listesinden bağımsız aday olmuş, 14 Mayıs 1950 seçimlerinde ise Demokrat Parti saflarında siyasete atılmış ve Seyhan (Adana) Mebusu seçilmiştir.
1950’de ise Seyhan (Adana) mebusları Cezmi Türk ve Yusuf Ziya Eke rile birlikte DP’den ayrılmışlardır. Bir yıl sonra 19 Mayıs 1952 tarihinde Türkiye Köylü Partisi’ni kurmuş ve ölümüne dek Türküye Köylü Partisi genel başkanlığını sürdürmüştür. (Seyhan ilinin adı, 25.1.1956 tarih ve 6644 sayılı Kanunla Adana olarak değ iş tirilmiş tir “2.2.1956 tarih ve 9223 sayılı Resmi Gazete”.)
TÜRKİYE KÖYLÜ PARTİSİ
DP Genel Merkezi kendi adayını desteklemeleri için Seyhan örgütüne baskı yapınca Seyhan örgütü genel merkeze başkaldırmıştır. DP'nin Adana İl Kongresi’nde böylece olaylar çıkmıştır. Hatta bazı delegeler emniyet güçlerinin çağrılmasını teklif etmişlerdir. Çatışma mahallî teşkilat ile merkez teşkilatı arasındaki ayrılıklardan ileri geliyordu. Çok ateşli bir çatışma havası içinde geçen kongrede, Kongre Başkanı Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu, gürültüler yüzünden kürsüden inmek zorunda kalmıştır. Koridorlardaki çatışmalarda bir kişi yaralanmıştır. Genel merkezin adayı Ömer Başeğmez’in il başkanlığına seçilmesi üzerine DP milletvekilleri Remzi Oğuz Arık, Cezmi Türk, Yusuf Ziya Eken, Reşat Güçlü ve Tevfik Çoşkan, DP idarecilerinin demokratik prensipleri ayaklar altına aldıklarını söyleyerek partiden istifa ettiler. Adana’daki olaylar kısa sürede büyüdü ve Belediye Meclisi üyesi DP’li 17 kişinin istifası ile DP Seyhan örgütünden istifa edenlerin sayısı, bir ay içinde 422’yi bulmuştu. Mayıs 1951’de Demokrat Parti’nin (DP) Adana İl Kongresi’nde yaşanan tartışmalar ve görüş ayrılıklarından dolayı DP Adana Teşkilatı’ndan ayrılan Remzi Oğuz Arık, Yusuf Ziya Eker ve
Cezmi Türk, yeni bir parti kurmak için çalışma başlattı. Remzi Oğuz Arık, istikrarlı politika takip etmek için herkese kapıları açmaktan ziyade seçici davranmanın önemine vurgu yaptı. (Ulus, 25.03.1952)
Partiyi kurmak için hazırlık çalışmaları 1951’in ilk aylarında başlayıp 19 Mayıs1952‘ye kadar devam etti. Kurucu kadro çalışmalarını tamamladıktan sonra Ankara, İstanbul ve Adana’da ilk toplantısını yapmış, bu arada bilhassa 1951 ara seçimlerinde ülkenin farklı yerlerinde halkla temasa geçerek izleyecekleri siyasi ve ekonomik politikalarla ilgili nabız yoklamışlardı. 1951 yılının sonbaharında partinin programı için çalışmalara başlanmış, partinin adı için bir anket çalışmasından sonra Türkiye Köylü Partisi üzerinde karar kılınmıştı. Program hazırlığı safhasında Türkiye’nin toplumsal gerçekliği üzerinden bir okuma yapılarak yeni bir düzen için “Türk Dünya Görüşü” kabul edildi.
Partinin ikinci genel başkanı Tahsin Demiray’ın 4. Büyük Kongrede yaptığı konuşmada, eski bakanlar Cavit Oral, Şevket Raşit Hatipoğlu, eski başbakanlardan Şemsettin Günaltay’ın son anda fikir değiştirerek partiye katılmadıklarını ifade ederken, en büyük hayal kırıklıklarınının Adana’da olduğunu. 50 kadar işadamı, gazete sahibi, 2 milletvekili ve DP’nin Adana il ve ilçe teşkilatından birçok kişinin partilerine geçme noktasında bir irade ortaya koymalarına rağmen son anda vazgeçtiklerini belirtti.
DEVAM EDECEK