Sağ partilerde politika yapan siyasetçiler ile "sağ" görüşlü bürokratlarda Kızılbaş- Alevi inancındaki insanlara karşı hep mesafeli bir duruş gösterirler..
Özellikle, MHP'li siyasetçiler Türk kültürü yaşatma açısından kendilerine en yakın grup olan Kızılbaş- Alevilere karşı mesafeli davranması eşyanın tabiatına aykırı olmasına karşılık, maalesef, günümüzde kadar bu durum devam etti..
MHP, Kızılbaş-Alevilere kendine oy vermeyecek kitle gözüyle baktı.. Kızılbaş-Alevi Türkmenler, MHP'yi sünni selefi bir parti olarak gördüler..
Gerçi, MHP ile Kızılbaş-Alevi Türkmenler arasındaki soğukluğun kökeni 1970'lerde Ankara'da işlenen bir cinayete dayanıyor ama, her iki taraf da aradaki soğukluğu kaldırmak için adım atmak yerini birbirlerini "düşman" görmeyi yeğlemişlerdi..
Sonraları Türkçü hareketlerle Kızılbaş-Alevi Türkmenler, Türkçü şehidimiz Ali Balseven'den gelen dostluğu ve birlikteliği pekiştirdiler.. İlerleyen süreçte, Hüseyin Sözlü gibi bazı MHP'li siyasetçiler, Kızılbaş Türkmenleri kucaklayan girişimlerde bulunarak, Türk Milliyetçiliği açısından çok doğru adımlar attılar.. Bu adımlar karşılıksız kalmadı..
Kızılbaş Türkmenler'de olması gereken MHP'yi gönül kayması geç de olsa başladı.. Kızılbaş- Alevi kardeşlerimiz açısından son derece önemli bir Gadir Hum Bayramına Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü ile MHP il Başkanı Sertan Duran'ın katılması, "sağ partiler"in bakış açısı nedeniyle çok önemli..
Zira, yakın zamanlarda, şehitlerimiz konusunda bile sünni- alevi ayırımı yapıldığına tanık olduk.. Sünni şehitlerimizin cenazesine katılmak için yarışan kimi siyasetçilerimizin ve bürokratlarımızın Kızılbaş-Alevi inancındaki şehitlerimizin cenaze törenlerine uğramaktan kaçındıklarını ibretle izlemiştik..
Sözlü ve Duran'ın Gadir Hum Bayramı etkinliğine katılmalarını bu nedenle, çok önemsiyorum.. Tüm "sağ partiler"de siyaset yapanların, kendini sağcı olarak tanımlayıp, sadece Kızılbaş-Alevi diye şehit cenazesine katılmayan bürokratların Sözlü ile Duran'ı örnek almalarını diliyorum…
***
Halk sözleri unutmuyor
UKOME, Adana'da toplu taşıma ücretlerine zam yaptı..
Toplu taşıma araçları, zamla yetinmediler, olayı bir adım daha ileriye taşıyıp, Büyükşehir Belediyesi'nin üniversite öğrencilerine verdiği pasoları tanımdılar.. Pasoları geçersiz sayıp, tam ücret uygulaması yaptılar..
Gelen tepkiler karşısında sorumlu olarak Büyükşehir Belediyesi'ni gösterdiler..
Zam ve paso sorularına muhatap olduklarında "Hüseyin Reis emir verirse" uygularız diyerek, çaktırmadan halkla Hüseyin Sözlü'yü karşı karşıya getirmek iztiyorlar.. Halkımızın bir özelliği de geçmişte söylenenleri unutmamamısı.. Kulağına küpe yapması, yeri geldiğinde kullanması..
Toplu taşımacıların Hüseyin Sözlü ve Büyükşehir Belediyesi'ni hedef gösteren sözlerinden sonra, bazı insanlarda haliyle bu yönde bir algı oluşuyor.. Sorumluluğu, Sözlü'ye atıyorlar..
İşte o aşamada, halkımızın geçmişte verilen sözleri unutmaması devreye giriyor.. Hemen, geçmişte söylenen sözler ile zammı birleştiren, aradaki çelişkiyi gösteren paylaşımlar yapmaya başlıyorlar..
Çağrım Büyükşehir Belediyesi bürokratlarına.. Yetkili bürokratlar, televizyonlara çıkıp, gazeteleri ezip zam ve paso olayındaki gerçekleri anlatmaları, halk ulaştırmaları gerekiyor..
Yoksa, fatura Sözlü'ye kesiliyor bilesiniz!….
***
İran Türkleri'nin "Men Türkem ve Lehçem Var" protestosu
Türkiye'de yaşayanlar ne kadar farkında bilmiyorum ama, İran'da yaşayan Türkler var.. İran, en büyük Türk yurtlarından birisidir.. Nüfusunun yarısından fazlası Türk'tür..
İslami yönetim görünüsü altında koyu bir Fars Milliyetçiliği politikası uygulayan İran yönetimi, Türkçe'nin önünü kesmek için çeşitli atraksiyonlara başvuruyor.. Bunlardan sonuncusu, İran Milli Eğitim Bakanlığı'nın yayınladığı ve Farsça'yı şiveli olarak konuşan Fars olmayan ulusların mensuplarının öğretmen olmalarının engelleneceğini açıklayan yönetmelik..
Yönetmeliğe göre, "Ç, G, J ve Q (kalın k) gibi Fars harflerinin telafuzuna mani olan ve düzeltilmesi mümkün olmayan ağır lehçeleri (şive) olanların öğretmen, özellikle Fars dili ve edebiyatı öğretmenleri olmaları yasaktır." İfade aynen böyle..
Yönetmelikte belirtilen harfleri ise İran'da yaşayan etnik unsurlardan sadece Türkler ve Araplar kullanıyor.. Yani, yönetmeliğin tek bir amacı var..
O da Türkler ve Arapların öğretmen olmalarını engellemek..
Haliyle yönetmeliğe en büyük tepki Türkler'den geliyor.. Güney Azerbaycan Türkleri başta başta olmak üzere "İran" diye adlanan yerde yaşayan diğer Türk ve Arap halklar bu uygulamaya büyük tepki gösteriyor.. Irkdaşlarımız, İran'daki sosyal medya hesaplarında "Men Türkem ve benim lehçem (şive, ağız) var" şeklindeki başlıklarla tepkilerini gösteriyorlar..
Sokaklara ve meydanlara inip, gösteriler yaparak haklarını arıyorlar..
Fars zulmünün her türlüsüne karşı çıkıyorlar..
İran'da yaşayan diğer halklardan çok Türkler ve Arapları hedef alan yönetmelik, hedeflerinin arasına bir de çaktırmadan "kısır kadınlar" koymuş...
"Kısır kadınlar" da yönetmelikte belirtilen harfleri kullanmasalar bile öğretmenlik yapmaların da yasaklamış...