Salı, Ankara'da siyasetin daha da ısınacağı, siyasetin tansiyonunun yükseleceği gün olacak.. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Mersin'de yaptığı açıklama böyle gösteriyor…
ABD'de Amerika'nın çıkarları doğrultusunda yürütülen Reza Zarrab davası, neredeyse Türkiye'nin yargılandığı dava algısı yaratıldı.. Zarrab davasındaki gelişmelerle paralel olarak CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun AK Parti Genel Başkanı Erdoğan ve yakınları ile ilgili para trafiği iddiaları ve açıkladığı belgeler, ABD'deki davayı sanki Türkiye ve Erdoğan'ın yargılandığı davaya dönüştürdü..
ABD'nin İran'a uyguladığı ambargonun delinmesi değil, Türkiye'deki yetkililerin yolsuzluk davası algısı yaratılmaya çalışıldı.. Taraflar arasında söz düellosu devam ederken, Türk yargısı harekete geçti ve Zarrab hakkında "casusluk" soruşturması açtı ve Zarrab ile yakınlarının mal varlılarına el konulmasına karar verdi..
Bu gelişme üzerine Kılıçdaroğlu, Mersin'den yaptığı açıklamada, Zarrab hakkında açılan casusluk davası ile ilgili kamuoyuna açıklama yapması için Erdoğan'a yarına kadar süre verdiğini söylemesi işi başka bir boyuta taşıdı..
Kılıçdaroğlu'nun bu açıklaması, Türkiye'de siyasetin daha da ısınacağı ve tansiyon çok yükseleceğinin öncü göstergesi..
Erdoğan'ın yanıtı ne olacak bilemem.. Ama, Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarının satır arasındaki "Bunu da Amerikalılar mı ortaya koysunlar" şeklindeki ifade, tansiyonun tahminlerin ötesinde yükseleceğini gösteriyor…
***
ABD'nin "Attila" ile savaşı!…
ABD'nin, İran'a uyguladığı ambargonun delinmesi ile ilgili davaya koyduğu adın farkında mısınız bilmem.. ABD, Halkbank yöneticilerinin yargılandığı davanın adını, "ABD, Attila'ya karşı" olarak tanımlıyor.. Halkbank'ın üst düzey yöneticisinin adından yola çıkılarak konulduğu sanılan davanın adı aslında, ABD'nin gerçek niyetini ortaya koyan subliminal bir mesajdır…
ABD'nin Türkiye'ye savaş ilan ettiğini insanların bilinçalıntına anlatan bir mesaj.. Bilindiği gibi, Subliminal mesaj veya bilinçaltı mesaj, başka bir objenin içine gömülü olan bir işaret ya da mesajdır ve normal insan algısı limitlerinin altında kalmak, o anda fark edilmemek üzere tasarlanmıştır…
Avrupa'nın "Attila" alerjisini biliyoruz.. Attila, onlara Türk'ü, ve bir zamanlar başeğdikleri Türk gücünü anımsatıyor.. Yani, "ABD'nin karşı olduğu Attila, Halkbankın'ın Attilası değil.. Doğrudan doğruya Türkün bizatihi kendisi.. Tarihteki Attila üzerinden bugünün Türklerine savaş açmadır.. Attila kimdir?.. Roma'nın bağrını mızrak gibi delen Türk… ABD'ye isyan bayrağı açan Malcom X bu yüzden kızının adını Atilla koyar ve şöyle açıklar bu durumu:
"“En büyük kızımız Atilla 1958 Kasım’ında dünyaya geldi. Hun İmparatoru Atilla’nın adını taktık ona (hani şu Roma’yı bir çuvala koyan imparator). Öteki kızımız Kubilay (Kubilay Han’ın adını aldı), 1960’ın yılbaşı gecesi doğdu.” (Malcolm X)"MalcolmX Amerikalı siyahi bir Müslümandır. Türk olmamasına rağmen mücadelisinin esin kaynağı Türklüktür......
Ve, dikkat ettiyseniz, ABD, mahkemeyi "ABD, Attila'ya karşı" şeklinde adlandırıyor... Yani sorun Erdoğan falan değil...
ABD için sorun Türkiye.. Sorun Türklük… Sorun Türk Dünyası...
***
İP merkeze dönebilecek mi?
Meral Akşener'i İP'i daha partileşme aşamasında yönünü çizmekte kararsızlık yaşıyordu.. MHP'den koparmaya çalıştığı ülkücülere, ülkücü parti mesajı olacağı yoğun bir şekilde gönderiliyordu..
Kamuoyuna ise İP'in MHP'den ayrılanların değil tüm merkez sağın, hatta merkez solun partisi olacağı mesajı veriliyordu.. Kurucular Kurulu ile Genel İdare Kurulu listeleri, bir bakıma merkez parti olacağı mesajlarını güçlendiriyordu..
Ancak, Türk Milliyetçilerinin teşkilatçılığını yakından bildikleri Koray Aydın'ın Teşkilatlanmadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak, örgütlenmeye el atınca işin rengi değişti..
Teşkilatlar, MHP'de bir dönem görev yapmış, sonrasında koltuğunu kaptırmış kişilere emanet edilince, parti içinde de homurdanmalar başlamıştı..
Önce, Meral Akşener'in bizzat kendisi atadığı memleketi Kocael İl Başkanı, MHP'den gelenlerin "Rotary, Mason" suçlamaları karşısında teslim bayrağını çabuk çekti ve arkadaşlarıyla birlikte İP'e veda etti.. Ardından, DYP Adana eski Milletvekili İ. Cevher Cevheri GİK üyeliğinden, Meral Akşener'e bir mektup yazarak ayrıldı.. Bugüne kadar ki, yapılan atamalara bakınca, İP teşkilatlarının MHP'de koltuklarını koruyamamış kişilere emanet edildiği görülüyor..
Partiden gelen sinyaller, İP'in giderek "MHP'den ayrılanların", "MHP'de koltuklarını kaybedenlerin" partisi olacağı yolunda.. Hal böyle olunca, merkez sağdan umutlarını Meral Akşener'e ve partisine bağlayan merkez sağdan gelen siyasetçileri önce partiye karşı bir duraklattı, ardından yavaş yavaş araya mesafe koymalarına neden oldu.. Uzun bir zamandır DP'nin kapısın açmayanların bir kısmı, Demokrat Parti binalarını ziyaret etmeye başladılar bile..
Hatta, geçenlerde bu durumdaki birini MHP il binasının giriş katında çay içerken görünce çok şaşırdım.. Bir kısmı ise hala Meral Akşener'i İP'i söz verdiği gibi merkeze çekmesini bekliyor..
Peki, İP yüzünü merkeze dönebilecek mi derseniz, bu kadrolarla mümkün değil!…