Mutlaka, bu köşede hakkında olumlu ya da olumsuz yazılar yazdığım kişileri ne kadar tanıdığımı, eminim merak ediyorsunuz..
Merak edildiğine, önceki gün tanık olduğum bir telefondan sonra emin oldum..
Bir yazıdaki muhatap ikimizin de tanıdığı bir başkasına, kendisini tanımadan yazdığımı iddia ediyordu..
Öncelikle belirteyim, bu köşede yazdıklarımın çoğunu şahsen tanımam, bir çoğuyla bir yerlerde oturmuşluğum, yemişliğim ya da içmişliğim yoktur..
Siyasetçilerin verdiği yemekli toplantılardan da özellikle kaçınırım..
Ancak, bu köşede hakkında yazdığım herkes, yaptığı ve yapamadığı işlerden mutlaka tanıdığım kişilerdir..
Siyasetçileri ve bürokratlar gözlemlemeye çalışırım..
İyi yaptıkları işler olduğunda takdir ederim, yetersiz yaptıklarını ise eleştiririm..
Örneğin, MHP'li olmadığını idida ettiğim bir başkanın MHP'li olmadığını gösterecek çok sayıda doneden sonra, o konuda yazmışımdır..
Örneğin, bürokratların hangi adımları yurtaşlar için, hangilerini kendileri için attığını yakından takip ederim..
O bürokratların kendileri için attıkları adımlar, yurttaşlar için attıklarını geçince bir gazeteci olarak eleştirimi hakkımı kaleme alır, bu sütunlara taşırım..
Siyasette ip cambazlığına soyunan, her gelene mavi boncuk dağıtanlara ise anında tavır alırım, yaptıklarını bu sütunlardan okurlarımıza aktarırım..
Tabi, bilip de yazmadıklarımız da var..
Başkanın imzaladığı yazının üstüne çizgi çekip, "benim isteğim gibi yazacaksınız" diyerek, başkanın imzaladığı yazıları değiştirenlerin olduğunu biliyorum..
Bazı bürokratların olduğu yerlerde, her nedense özellikle doğrudan temin işlerinin hep aynı firmalara verildiği de dikkatimi çekmiştir…
Türkmenler derken, belediye olanaklarını "ikra" edenlerden de haberim vardır..
Oku emrini "okutma" olarak anlayanları da yaptıkları işlerden tanıyorum..
Ama, ülkemizin ve kentimizin hızla değişkenlik gösteren yoğun gündeminden fırsat bulup yazamadığım bu tür çok konular var..
Ancak bu tür bilgiler toplumu henüz çok yakından ilgilendiren, toplum aleyhine girişimler olmadığın düşündüğümü için şimdilik üzerinde durmadığım konular…
İlerleyen süreçte daha ne bilgililere ulaşırım bilemiyorum..
Tanrı izin verirse, kimleri ne kadar tanıdığımı da bir gün paylaşmaya başlarım…
**********************
Oruç ve mahalle baskısı
Dün sabah evden çok erken çıkmıştım, biraz kitap okumak için İnönü Parkı civarındaki ofise geçtim..
Biraz kitap okuduktan sonra saat 07.50 gibi aşağıya indim, gazeteye gelmeden İnönü Parkı'nda biraz oturup, o saatlerde çalışmaya başlayan Büyükşehir'in park ve bahçeler emekçilerinin beton yığınına dönen parkta çok az kalan yeşil bölgelerde yaptıkları çalışmaları izlemek istedim..
O sırada, yan tarafıma 50-55 yaşlarında bir kişi de gelip oturdu...
Karşımızda ise lise 1 öğrencisi olduğunu tahmin ettiğim üç genç oturmuş simit ayranla okula gitmeden önce kahvaltılarını yapıyorlardı..
Gençlerden biri simit ayranını bitirince elindeki artıkları atmak için yerinden kalktıp çöp tenekesine gitti.
Yerine dönerken, yan tarafımda oturan adam, o genci yanına çağırdı..
İlk sözü, sert bir şekilde niye oruç tutmadığı oldu..
Sonra, anan baban yok mu? Deden nenen yok mu" diye sorular sormaya başladı..
"Ben bu yaşımda tutuyorum ve zorlanmıyorum. Sizler bu yaşta çok rahat tutarsınız. Bak havalar da serin. Zorlanmazsın. Kendin için tutmuyorsan, ana baban, eben denen için tut" konuşmasını uzattıkça uzattı..
Genç kalkıp arkadaşlarının yanına gitmek isteğinde elinden tutarak oruç tutması yönünde baskısını sürdürdü..
O genci, adeta esir alan adam, herhalde kendisini Tanrı tarafından tebliğ görevi verilmiş bir zannediyordu..
Durumdan vazife çıkarmış, kendi kendine tebliğ görevi üstlenmişti..
Hiç tanımadığı gençlere oruç tutmaları için kendince baskı yaparken, inandığı dinin, ibadetleri yerine getirip getirmemeyi kişilerin kendisine bıraktığından haberi bile yoktu..
Eğer bilse, "günahı da sevabı da kendine" diyen bir din adına ibadet için baskı yapma hakkını kendinde görmezdi..
Üstelik, bu mahalle baskısı nedense hep sünni müslümanların oruç tuttuğu dönemlerde oluyor..
Kurumlardan öğle yemeklerini kaldıranlar, insanları oruç tutmaya zorlayanlar, oruç tutmayanlara baskı yapanlar hep Ramazan'da ortaya çıkıyor..
31 Ağustos'ta Kızılbaş kardeşlerimizin Muharrem Orucu başlayacak..
Muharrem Orucu döneminde, kimsenin kimseye oruç tutması için zorladığını, öğle yemeklerinin kaldırıldığını, parklarda oruç tutamayan gençleri kenar çekip oruç tut diye baskı yapıldığını görmeyeceğiz..
Hatta, toplumun kimlerin oruçlu, kimlerin oruç tutmadığının farkında bile olmayacak..
Tutanlar günahı ve sevabı kendisine sessiz sedasız inancının gereğini yerine getirecek..
Kimseye, sen neden tutmuyorsun demeyecek..