Akşam yatıp sabah kalkıyoruz. Bir de bakıyoruz ki aklın almayacağı yasaklar getirilmiş ülkemin insanlarına, kurumlarına, kuruluşlarına.
Ekmek kaygısına düşmüş insanlara bir de yasak getiriyorsunuz. Bu yasak ile ekonomisi dibe vurmuş insana ‘ne halin var ise gör’ diyorsunuz adeta. Aslında bütün bunlara neden olan, izin veren bizleriz! Yetkiyi veriyoruz ki onların bizlere rezillik yaşatması için imkân doğsun diye…
Sonra da oturup bizim aklımızla alay ediyorlar KARAR VEREN yetkiye sahip olanlar…
Onlarında bizim aklımızla alay etmesine biz izin vermiş oluyoruz!
Yıllarca basın sektöründe çalışıyorum. Bu meslekten emekli olan bir kişiyim. Zorluğu, sıkıntıyı görerek bu günlere kadar geldik. Şükür olsun yiyecek bir ekmeği buluyoruz. Kimseye muhtaç değiliz. Lakin bu gidişle sanırım “Yek ekmeğe muhtaç” hale getirecekler biz basın çalışanlarını.
Bütün gözlerini basın kuruluşlarına çevirmişler siyasetçiler. Onlardan vazgeçemiyorlar, onsuz yapamıyorlar. Ancak bütün eziyeti de onlara yaşatıyorlar.
Basın sektöründeki yıpranma payına göz diktiler. Budayarak kel bir ağaç gibi bıraktılar yıpranmayı.
Emeklilikte katsayı çarpanlarını 2000 yılına kadar olanı ayrı, 2008 yılına kadar olanı ayrı ve sonrasını da ayrı çarparak az maaş vermenin yolunu seçtiler.
Basın sektörünü yok etmek adına her torba yasası döneminde maddeler ekleyerek basın çalışanlarını yalvarıp yakaracak duruma getirerek “Bu yasayı torba yasadan çıkarın” diye kendilerine el avuç açmalarını istediler.
Ve gelinen son aşamada yayınlanan tasarruf genelgesi ile gazetelerin aboneliklerine, reklam ve ilan konusundaki gelir kaynaklarına adeta sekte vurdular.
Yazıktır, günahtır. Bu şehirde siyaset yapanlar kıllarını kıpardartmıyor. Açıklama yaparak basın kuruluşlarının haber merkezlerine gönderiyorlar. Sanki hiçbir şey olmamış gibi!
Haberi halkına ulaştırmakla görevli olan basına karşı böylesine yok edici tavır içinde olunmasının ne anlamı var? Bunu inanın anlamış değilim. Tasarrufu yapamadıkları, yapmadıkları kalemlere kafalarını çevirmiş olsalar aslında bizim halimizi daha iyi anlayacaklar.
Bunu yapan AK Parti Hükümeti, Ziraat Bankası, Halk Bank, Vakıflar Bankası gibi devlet bankalarının ilanlarını yandaş televizyon ve gazetelere oluk oluk akıtarak sanki yasak tanımıyorlar. Yıllarca televizyonlarda “Şu banka sundu, şu banka sunar” anonsu ile yandaş kanallara aktarılan paraların milyonda birini gazete aboneliği ile zar zor alabilen basına yönelik bu tavrın hiç hoş olmadığını buradan söylemekte sıkıntı görmüyorum.
Bu yanlıştan acilen dönülmesi gerektiğinin altını çiziyorum. Keser döner sap döner, bir gün hesap döner…
Bugün yasak getirdiğiniz bu basın yarın size de lazım olur.
Tıpkı adaletin lazım olacağı gibi…
Bir tek kafamızı koparmadığınız kaldı. Bakalım onu ne zaman koparacaksınız.