Bir yerde yönetici olacaksanız ya siyasi olacaksınız. Ya da liyakatli olacaksınız. Siyasi iseniz liyakatsizine bakmazlar önce siyasi yanınıza bakarlar. Siyasi değilsiniz ama liyakatlisiniz. Belki diyorum bir şekilde göze çarpar bir yerlere yönetici olursunuz.
Garip ama gerçek… Çok da ilginç bir yönetim tarzı değil mi? Bu acı gerçeği maalesef yaşıyoruz.
Son birkaç aydır Kozan’dan yükselen seslere bakınca liyakat ile siyaset arasında çok da ayırt edemediğim noktada iki siyasi şahsiyetin bir yere yönetici olmadaki başarısından söz etmek istedim bugün sizlere.
Kozanlı Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili Bey, bilgi ve birikim adına donanımlı bir isim. Kozan’ın bağrından yetişip son olarak Milli Eğitim Bakan Yardımcısı görevine getirildi. Uzun solukla Bakan Yardımcılığı yapamadı. Yaptırılmadı.
Bakan değişti, Emre Bilgili’nin Bakan Yardımcılığı da son buldu.
Örneğimize konu ikinci isim ise Kozan İlçe Milli Eğitim Müdürü olan Faruk Sönmez’dir. Kozan İlçe Milli Eğitim Müdürü iken Milli Eğitim Bakanlığı Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Daire Başkanlığı görevine atandı. İki ay sürmedi bu görevi. Görevden alınıp Kozan’a dönmek zorunda kaldı.
Her iki isimde AK Parti iktidarının bir yerlere getirdiği isim. Liyakat sahibi oldukları için veya siyasi kimliklerinden dolayı bu görevlere getirildi diye oturup tartışmam. Ancak müdahil olacağım konu, bir idarecinin bu kadar kolay bir yere getirilip sonrasında da harcanmaması olur. Yani idareciyi adeta değirmenden geçirip gibi un haline getiriyoruz!
Emre Bilgili Bey Kozan’a dönmedi ama Faruk Sönmez Bey Kozan’a dönüyor. Hem de Kozan Belediyesi’ne Başkan Yardımcısı olarak. Saadet Partili ve eski AK Partili Kazım Özgan tarafından belediye başkan yardımcılığı görevine getiriliyor Sayın Sönmez…
Kozan’a ne kadar faydalı olur bilemem. Her iki isime de geçmiş olsun ve yeni görevleri hayırlı, uğurlu olsun diyorum.
Yazımın başında liyakat mi, siyaset mi? Sorusunu sorarken Adana’daki bürokraside de durumun bundan farklı olmadığını her zeminde söyleyen bir kişi olarak bazı yöneticileri siyasi iktidarın Adana’da unuttuğunu söyleyebilirim.
Bir hastanenin baştabibine bakıyorsunuz. Falanca milletvekilinin amcasının oğlu. Kimse dokunamıyor. Bir diğer daire müdürüne bakıyorsunuz. Bilmem kim milletvekili var arkasında. Yönetici olmak için öncelikle siyasetçi olmak gerekiyor. Arkanızı siyasete dayamanız, sizi oraya getirenlere karşı da görevinizi layığı ile yapmanız gerekiyor.
Becerenlere iyi yönetici deniliyor. Beceremeyenler de iki ay sonra yukarıda isimlerini verdiğim Kozanlılar gibi geldikleri yere geri dönüyorlar.
Böyle mi olmalı?
Bence hayır… Ancak kim ne söyler ise söylesin AK Parti’nin yönetim anlayışına bu hastalık yerleşti. Yerleştirildi…
Bu uygulamadaki yanlışlıklar düzelir mi? Çok zor… Bir dönemin kapanıp diğer dönemin açılabilmesi için uzun bir zamanın geçmesi gerekiyor. Her dönem kendi ekibini oluşturmak adına aynı yanlışı yapıyor. Önceki dönemden ders almadan.
Diyeceksiniz ki bizim yönetici ile ne işimiz var?
Hem de çok işimiz var. Bir yere gelip takılıyorsunuz ve arkasından tanıdık aramaya başlıyorsunuz. Bürokrasi hazretleri böyle işliyor.
Siz siz olun kesinlikle kimseye gebe kalacak noktaya gelmeyin. Kendinizi de böyle hissetmeyin. Koltuk uğruna da olsa…