Okullar yapıyoruz şık ve donanımlı. Eğitim araç ve gereçlerini yeniliyoruz günün koşullarına göre. Öğrencilerin önüne ders kitaplarını ücretsiz koyuyoruz ama neticede eğitimdeki seviyeye bakıyoruz koca bir hiç!
İnsan olarak da buna üzülüyoruz elbette. Yüz kişi mezun etmiş olan bir ilçedeki liseden 6 öğrenci üniversite kazanıyor!
Buyurun artık siz karar verin eğitimdeki seviyeye.
Eskiden dershaneler sorun edilirdi. Dershaneye gitmeyen öğrenci okul kazanamıyor denilirdi. Dershaneler de para basarlardı!
Şimdi onlar da yok ortada.
Okulda gösterilen derslerden sorular çıkıyor ve öğrencilerin başarısız olması için görünürde bir neden yok.
Asıl sıkıntı kaliteli öğretmen ve müfredata gelip dayanıyor. Öğrencilerin de genel seviyelerinin aşağıya düşmesine etken olan çevresel etkenlere biraz kabahat bulmak gerekiyor.
Adana’nın eğitimdeki seviyesinin de her geçen gün yükselmesini bekler iken yerinde sayar gibi bir grafiğin ortaya çıkması da kimseyi mutlu etmiyor.
Okul sayısını, derslik sayısını artırıyoruz. Derslerdeki başarı oranını ve genel eğitim seviyesinin artışını bir türlü temin edemiyoruz.
Eğiticilerde bir sorun var gibi gözüküyor buradan bakınca. Ne kadar başarılı öğretmenlerimiz var? Ne kadar başarılı idarecilerimiz var? Okul ve sınıflar akıl koymuyor insana…
Bütünü ile ele almak gerekiyor elbette. Koşullar iyi olmalı, dersler iyi anlatılıp öğrencinin başarısı için yöntemler denenip kuralları aksatmadan, yazboz tahtası gibi her yıl değişen eğitim yöntemlerinden uzak, kalıcı yöntemler ile eğitim ve öğretime devam edilmelidir.
Bizim öğrencilik yaptığımız yıllarda okul müdürü denilince ağırlığı olan, uzaktan gelirken dahi ses getiren bir yapısıyla öğrenciler üzerinde etkin olan kişiler vardı. Öğretmenlerimiz bu kişilerden oluşurdu. İsmini, genel yapısını, idareciliğini de yıllar geçmiş olsa dahi söyler, konuşur ve yeri gelince de anlatırdık.
Şimdileri öğrencilerin bu şekilde anlattıkları öğretmenleri de, okul müdürleri veya idarecileri de az kaldı! Parmakla sayılacak kadar az…
Hal böyle olunca okulda disiplini sağlamakta pek mümkün olmuyor.
Okulun duvarına yazı yazan öğrencilere her gün kızıyorlar, ceza verileceği söyleniyor. Ama ertesi gün bakıyorsunuz yine okul duvarında yazılar mevcut. İdare boyuyor üzerini, kapatıyor. Ertesi gün daha büyük harflerle yazılmış yazılmak istenilen.
Nasıl öğrenciliktir anlayamadım gitti…
Özel güvenlik konusunda da söyleyecek sözlerimiz var. Okullarda görev yapan özel güvenlik görevlileri hademe gibi çalıştırılıyorlar. Kapı bekliyorlar, çiçek suluyorlar.
Güvenlik işinden daha çok hangi işler var ise onu yaptırıyorlar.
Okullardaki hademelerde, kâtipler de tarih oldu…
Tıpkı okullardaki eğitimin kalitesinin tarih olduğu gibi…
Biz toplumdan gelen sese kulak vererek ortada duran sıkıntıları dile getirir çözüm yollarının bulunması adına da yetkililer ile yurttaş arasında köprü olmaya çalışırız. Bugün de eğitimle ilgili bazı tespitlerde bulunmak istedik.
Sanırım derdimizi anlatabildik…
Biz anlattık anlatmasına anlayanlar var mı? Orası da artık Milli Eğitim Bakanlığı’nın yetkililerinde.
Adana’da eğitimin hangi aşamada olduğunu oturup konuşabileceğiniz bir yetkili var mı?
Geriye dönük hafızamı yokluyorum. Milli Eğitim Müdürlerini şöyle kafamda bir kurguluyorum. En son olarak basınla ilişkileri oldukça üst seviyede olan hangi müdür Adana’da görev yaptı diye soracak olursam kendi kendime AbdulgaffurBüyükfırat der orada kalırım.
Sonrasındaki müdürleri de tanımam…
Bu bizim ayıbımız mı? Yoksa karşı tarafın mı? Onu da bilmiyorum.
Ortada bir eksikliğin olduğu aşikâr…
Milli Eğitimin basın bürosu var mı? Var ise ne işe yarar? Hangi gazete ile hangi vakit bir araya gelmişlerdir? Hangi müdürün bir toplantısı olup Adana’ya dair, eğitime dair tespitlerini dile getiren açıklamaları olmuştur.
Bu sorular çoğaltılabilir.
Kapılı devre sizin anlayacağınız…
Adana’nın Pozantı ilçesindeki okuldan mezun olan 100 öğrenciden 6 kişi üniversite kazanıyor ise bunu kim bana nasıl izah edecektir? Onu da merak ediyorum.
Bir adet tespitte bulunduk. Beğenen olur, beğenmeyen olur. Ama hakikati kimse gizleyemez…