Tüm bunlara rağmen, birinci turda Erdoğan'ın kazanabileceğini düşünürken ve bunu da birden çok kez gerekçeleriyle yazmışken, şimdi birinci tur sonucu doğru analiz edilirse, ikinci turda tam aksi bir sonucun ortaya çıkabileceğini düşünmemin ise iki nedeni var.
Birincisi, girdiği her seçimi kazanma tecrübesiyle namlanan Erdoğan'ın, 'Ne yapar eder yine seçimi alır, koltuğu devretmez' ikliminde girilen 14 Mayıs seçimlerinde bu kez bunu gerçekleştiremediği gerçeği. Erdoğan'ın ipi göğüslemesi için 0.50'lik bir seçmenin oyuna ihtiyacı varsa da, evet, o oyu alamadı ve kazanamadı. Kılıçdaroğlu'nun ikinci turda seçilme şansını arttıran ve aslında bence ilk kez kazanma şansını yaratan şey ise, daha seçim takvimi başlamadan çok önce katsayı, bayram ikramiyesi, eğitim harçlarının faizlerinin silinmesi, işçi, memur ve emekliler başta olmak üzere toplumun yoksul kesimine girenlerin maaşlarında yapılan artışlar ile EYT'liler olarak bilinen kümenin taleplerinin karşılanması ve daha bir çok konuda 'Kılıçdaroğlu öneriyor Erdoğan yapıyor' algısının ortaya çıkmasına neden olan adımlarla yayılan ve derinleşen yoksulluğu gidermek yerine veren el olarak kahramanlaştırılmaya çalışılmasının, kitleleri kazanacak ölçüde ikna etmeye yetmediği gerçeği. Bunun, Erdoğan'ın tüm bu 'bahşettiklerine' karşın iktidarının pamuk ipliğine bağlı olduğunu gösterdiğini ve eğer Kılıçdaroğlu üstü örtülen gerçeği görünür kılarsa seçimi kazanabileceğini düşünüyorum.
Elbette para dağıtarak oy toplama stratejisi Erdoğa'a kaybettirmedi, ama kazandır(a)madığını da ortaya çıkardı. Bu sebeple bence ikinci turun anahtarı, Erdoğan'ın neden yenilmediği sorusuna aranacak yanıtta değil, muhalefet neden kazanamadı sorusuna verilecek yanıtta. Bu itibarla muhalefet, yalnızca Sinan Oğan'ın nezdinde kümelenen seçmenin iradesini oluşturduğunu varsaydığı sorunları gündemine alarak daha görünür olmasını sağlayıp bundan muzdarip olanların kendisine oy vereceğine dönük bir seçim stratejisi ile yine beklediği sonuca ulaşamayabilir. Kılıçdaroğlu eğer seçim kazanmak istiyorsa, ne kendisinin ne de Erdoğan'ın şimdiye kadar ağzına al(a)madığı, her ikisinin de söylemeye dilinin var(a)madığı, böylelikle de sonuçta hangisi kazanmış olursa olsun aslında değişmeyecek olan meselelerin özüne dönük bir politik aks inşasına gidebilmesi gerekiyor.
Bunun kolay ve belki de hemen sonuç alabilinecek bir şey olmadığını elbette biliyorum ama başka bir seçeneğin de mümkün olmadığını düşünüyorum. Kaldı ki birinci turun sonuçları, seçmenin hala alternatif ve doğru bir siyasi iradeyi beklediğini, bunun işaretleri için kulak kabarttığını bas bas bağırıyor.
Geniş halk kitlelerinin yaşam kalitesini etkileyen/belirleyen sorunların kaynağının tartışılıp konuşulması yerine 'Kılıçdaroğlu öneriyor Erdoğan yapıyor' denilen, her seçim öncesinde ulufe dağıtır gibi para dağıtıp, kangren olmuş yaraya pansuman etkisinde çözümler aramanın seçmeni ikna etmeye yetmediği ortada. Bu pansuman işe yarıyor olsa, Erdoğan'ın bu seçimi birinci turda kazanması gerekirdi. Yetmiyor, çünkü, asıl olarak yaşanılan sorunların nedenleri üzerine tartışıp konuşabilmek gerekiyor. Muhalefet bunu bir türlü yap(a)madığı, aksi gibi Erdoğan'ın negatif propagandasına gerek açıklamaları, gerek kadrolarıyla malzeme üstüne malzeme verdiği için geldiğimiz noktaya gelmiş bulunuyoruz.
Sorun bu kadar ortada ve yanıtı da çok net iken, ne partilerinin programlarında, ne seçim meydanlarında, ne de televizyon programlarında bu yıkımın asıl nedeni olan şeyin ne olduğu sorusu sorulmuyor, bunun yanıtı aranmıyor ya da yanıt verilmiyor. Bunun sebebi ise unutkanlık ya da konunun önemsiz olması değil.
İktidar ve muhalefetçe elbirliği ile ülkenin kangreni haline getirilmiş kimlik temelli milliyetçilik ve herkesin üzerinde tepindiği mezhep tartışmalarıyla zihinler lime lime edilirken, insanların duymak istediği sığınmacı problemi birinci turda milliyetçi damarı kaşıyanlar dışında seçimin ana gündemine gerçek anlamıyla giremedi. Bugün ikinci tura girilirken ise bu problemler sanki birden yoktan var olmuş gibi siyasetin merkezine taşındı. Kaçak yollardan ya da başka bir ifade ile iktidarın rızasıyla ülkeye sokulanların toplumda yarattığı öfkenin ortaya çıkardığı seçmenin, başka kimse kendisini dinliyor görünmediği için mecburen aktığı kanallar bugün kral yapıcı olarak adlandırılır oldu. Bu seçmenin talibi olmak bugün popüler bir seçenek gibi görünebilir. İkinci turu aşmak için o oya ihtiyacı olduğuna inandırıldığı anlaşılan Kılıçdaroğlu da birinci turda bu mesele üzerinde daha yumşak tonda konuşurken, belli ki ikna edilmiş ve daha sert bir çizgi izleyeceğini vaadederek, derhal çözüm aşamasına taşınmış görünüyor. (DEVAMI VAR)