Vahşi kapitalizmin, ya da birçok insan adını koyamasa bile onun yarattığı günümüz dünyasının kitleler nezdinde nefretle anılmasının küçük ama baş ağrıtıcı sebeplerinden birisi de yediğimiz, içtiğimiz, kullandığımız her ama her şeyin kalitesinin giderek azalması. Eskiden on yıl giyilebilen kıyafetler altı ayda paramparça oluyor, yirmi yıl kullanılan buzdolapları iki yılda teslim bayrağını çekiyor, hayatımız büyük bir kalitesizlikle doldu taşıyor. Kısılan kaliteyle yaratılan bütçe ise sürekli maruz kaldığımız pazarlama bombardımanını ve reklamları finanse ediyor. Artık günümüz pazarlamanın, marka yaratmanın devri. Tüketicinin kalite istemesi önemli değil, önemli olan satış rakamları ve kalitesiz ama iyi pazarlanmış ürün daha çok gelir demek.
6'lı masanın geçtiğimiz hafta gerçekleşen liderler toplantısı sonrası yapılan ortak açıklama metinini okurken 6'lı masa yerine Millet İttifakı ibaresinin kullanıldığını görünce bu düşüncelerle ister istemez kendi kendime gülümsedim.
Masanın toplum nezdinde ne kadar hoşnutsuzlukla anıldığının farkına varılıp bir yeniden markalandırma girişimi yapılmış gibi görünüyor. Küçük gibi görünebilir ama önemli bir detay olduğunu ve üzerine tartışıldığını düşünüyorum. 6'lı masanın yarattığı hoşnutsuzluğu görüp bu öneriyi yapan kişinin bir pazarlama geçmişi olmalı. Var olan hoşnutsuzluğu gidermeyecek olsa da bu kişiyi işini iyi yaptığı için tebrik etmek gerekiyor tabii ama asıl ironik olan, 6'lı masa pazarlamaya odaklandığı kadar ürünün içeriğine odaklansa zaten bu kadar makyaja gerek kalmayacağı gerçeği.
Neyse, bu kısa hoşbeşten sonra asıl konuya gelelim: Bu yazının yayımlanacağı 30 Ocak'ta, 6'lı masanın 9 ana başlık ve 75 alt başlıktan oluşan Ortak Politikalar Mutabakat Metni açıklanacak. Değil 9, 99 başlık da açıklansa aralarında tek önem arz eden ise ekonomi başlığı olacaktır. Daha önce yapılan açıklamalara, vizyon toplantılarına, yol haritalarına baktığımız zaman buradan da az çok ne çıkacağını tahmin edebiliyoruz.
Bugün bu köşede biraz hayal kurup kazanacak bir aday üzerinde uzlaşıldığı, 2023 seçimlerinin 6'lı masa, Millet İttifakı ya da seçim günü adına her ne diyorsak o 'muhalif' grup tarafından kazanıldığı, kavga dövüş olmadan milletvekili ve bakanlık paylaşımlarının yapıldığı, masanın ufak ama gürültülü bileşenlerinin daha seçimden önce dahi tehdit ettikleri üzere kriz çıkartmadıkları; güçlendirilmiş parlamenter sistem içerisinde güçlü kurumları, bağımsız merkez bankası ve yatırımcı dostu ekonomi yönetimiyle herkesin uyumlu bir şekilde çalıştığı bir Türkiye'ye ışınlanacağım.
Üzülerek söylemek isterim ki, ışınlandığım bu (kimilerine göre) ideal paralel evrende dahi Türkiye'nin ekonomik sorunları çözülmüyor, zira daha önce CHP'nin vizyon toplantısında açıklanan, masanın diğer bileşenlerince de desteklenen ekonomik model bu paralel evrende de çalışmıyor.
Madem bilimkurguya daldık ve paralel evrenlerde geziyoruz, bir an bizlerin haksız, Babacangillerin ise haklı olduğunu ve önerdikleri sıcak parayla büyüme modelinin geçmişte işe yaradığını, belki doğru uygulansa bugünün Türkiye'sinde de işe yarayabileceğini hayal edelim. (Bu sürecin Turgut Özal döneminde başlatıldığını, AKP tarafından yıllarca uygulandığını ve nihayetinde hüsranla sonuçlandığını falan da unutalım bir an, paralel evrendeyiz.)
Türkiye gibi sermaye fakiri ülkelerin dış yatırım ve sıcak para çekerek büyümesi görüşü (bize kutsal kitap metni gibi sunulsa da yalnızca bir görüştür), ekonominin kontrolünün devletten alınarak tamamen piyasaya bırakıldığı bir dönemin kalıntısı. Bir takım vizyonerlerimiz bir şeylerin değiştiğini fark etti tabii, bunları bize artık yeşil dönüşüm, dijital ekonomi olarak pazarlamaya çalışıyorlar ancak makyajı sildiğinizde önerilen şey aynı. Bir değişim yaşandığı doğru ancak yaşanan değişimin tam olarak bize dayatılan bu sistemin sonu demek olduğunu idrak edebilmiş görünmüyorlar.
Sermayenin özgürce dünyayı dolaştığı, ulus devletlerin ekonomiler üzerinde hiçbir tahakkümünün olmadığı, uluslar üstü kurumların hüküm sürdüğü, kurallara dayalı uluslararası düzen olarak adlandırılan bu devir kapandı. Bu devri kapatan ise bizzat bu düzenin kurucusu olan ABD'den başkası değil. (Devamı yarın)