Siyaset ne görünmeyeni görmek ya da göstermek için çaba harcıyor, ne zaman mekan ilişkisini sorguluyor, ne de mekana (Türkiye ya da dünya) bir gelecek yazma iddiasında. Böyle olunca donmuş, statik ve aynı tekrarların yaşandığı, "Bugün aslında dündü" filminde olduğu gibi zorlama bir mekanı dayatıyor. Bunu da dinin, mezheplerin kutsallığı, ırkların üstünlüğü ve var olan düzenin değişmezliğinin kabulü ile sağlamaya çalışıyor. Aristoteles retoriği bu durumu, “belli bir durumda, elde var olan inandırma yollarını kullanma yetisi” olarak tanımlar. Bunu da 2023 Türkiyesine dönerek cisimleştirip bağlayalım:
Muhalif seçmen, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu'nun son çıkışlarına itiraz ediyor, homurdanıyor, diş biliyor. Bunun sonuçlarının ne olacağını ise hepimiz biliyoruz. Verdun'da ve Somme'da milyonlarca gencin anlamsız bir inat uğruna öğütülmesi gibi, muhalif bloğun iradesinin ve ülkedeki iktidar değişim enerjisinin öğütüldüğü mekan olarak 6'lı masa, siyasi iradenin eylemsizliği üzerine tüm bir ülkeyi zaman ve mekanda rehin tutuyor.
Tüm muhalif bloğun iradesine ipotek koymak, muhalif seçmende toplumsal karşılığı olan bir çok örgüt ve gerçeklik orta yerde duruyorken Deva, Gelecek, Demokrat Parti gibi partileri masaya oturtarak onlara toplumsal bir meşruiyet kazandırmaya çalışmak, dolayısıyla tüm muhalif iradenin birleştiği mekanı AKP artıklarının ve mevcut durumun sebebi anlayışın kuluçka merkezi yapmak, yetmezmiş gibi bu cendereden ülkeyi çıkartabilecek tüm diğer akıntıların önüne set çekmeye çalışmanın elbette ki sonuçları olacak.
Toplumda var olan değişim arzusunun kıyma makinesi olarak tasarlanmış olan bu mekan, sonuç olarak kendi kendisini öğütmesine sebep olacak bir 'arıza' sürecinden geçiyor. 'Arızanın' çözümü basit, ancak bu çözümü uygulamak, bu aparatın (kıyma makinesinin) varoluş sebebine aykırı olacağından buna yanaşılmıyor.
Hangi parti ya da ittifakın kazanacağı ya da kaybedeceğine dayalı ürettikleri, tartıştırttıkları senaryolar havalarda uçuşsa da ispatlamaya çalıştıkları tek sonuç var: düzenin değişmeyeceği, değişmezliği iddiası.
Bunun garantisi olarak oluşturulan ve işleyen 6'lı masa, seçimi zora sokmak için her yolu deniyor gibi görünüyor. Olur da bir şekilde seçim kazanılsa dahi 6'lı masa, uygulamayı vaat ettiği politikalarla düzenin değişmemesini garanti altına almış durumda. Kaldı ki devamı garantilenen bu sistemin yaratacağı çöküş, 2023 seçimlerinin kazanılması halinde dahi parlak bir gelecek vaat etmekten çok uzak.
Zaten de, Erdoğan 2023'te seçilmesi için gerekli parametrelere ulaşamazsa, altındakilerin açgözlülüğünü de bir süre dizginleyebilirse, AKP Genel Başkanı olarak milletvekili seçimlerine katılıp ana muhalefet liderliğine de geçebilir; dönülecek olan parlamenter sistemin kendisine sağlayacağı avantajları, 6'lı masanın kaçınılmaz olarak uygulamaya devam edeceği ve sistemin de kaçınılmaz olarak yaratacağı ekonomik ve sosyolojik alt üst oluşla birleştirerek çok vakit kaybetmeden başbakan olarak yürütmenin başına geçme imkanına dahi kavuşabilecektir.
Hangi senaryo gerçekleşecek şimdilik bilmiyoruz ama, yapılan mülksüzleştirme ve servet transferleri dolayısıyla oluşan yoksulluğun yükü, yine, yeniden, her zaman olduğu gibi halkın sırtına bindirilip, biriken öfkenin de aynı şimdi yapılmaya çalışıldığı gibi patlamadan, yeni bir mekan büzüşmesiyle, yeni partilerle yeni ittifaklarla yeni seçimlerin önü açılmaya çalışılacaktır.
Bize düşen ise, bu düzen içinde, iktidar erkini hangi aparat (parti) kullanırsa kullansın, milyonlarca insanın öğütüldüğü kıyma makinesinin parçalanabileceğini ve sonunda, her defasında, başlanılan yere geri dönmek zorunda kalınamayabileceği inancını yaşatmak ve yükseltmektir.