Bu noktada sorulacak bir sonraki soru, bunun mevcut parti yapısı içerisinde başarılmasının mümkün olup olmadığı... Bu retorik sorunun cevabı tabii ki açıkça hayır: Hali hazırdaki parti örgütü mimarisi, kastlaşmış üye yapısı, bu üyeler üzerinden kadro tefeciliği yapan yerel derebeyleri ile genel merkezde oluşan oligark yapı, elbirliğiyle ve aralarındaki çıkar ilişkisinin doğal ve kaçınılmaz bir sonucu olarak, iktidarı imkansız kılan statükoyu değiştirmeye giden yolu açacak fikri tartışmaları daha başlamadan boğuyor.
CHP'ye oy veren milyonlarca insan üyelik ve delegelikle ilgilenmediği için, bu sistem içinden geçinen bir kaç bin kişinin kontrolüne girmiş CHP'nin içinde bulunduğu durumu, CHP üye ve delege yapısını yakından izlemeyenler için en gerçekçi şekilde örnekleyecek olursak, oy toplamları yüzde biri bile bulmayan Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, Gültekin Uysal ve Temel Karamollaoğlu dörtlüsünün, CHP listelerinden kazanılacak 37 milletvekilliğini -deyim yerindeyse- gasp etmeleriyle aynı anlama denk geldiğini söyleyebiliriz.
Bu itibarla, geçmişte olduğu gibi bugün de parti kadrolarının belirlendiği kongreleri daha şimdiden değişim ve yenilenmeye örnek göstererek kutsayanları buradan uyarmak da benim görevim olsun: Toplumun ihtiyaçlarına göre politik bir hatta oturması gereken kongreler, örgüt fetişistliği ile kutsanmaya devam edilip gerçekler göz ardı edilirse, partinin yarın, yine, yeniden, bir kez daha bu köhnemiş düzenin yedek lastiği haline geldiği gerçeği ile karşılaşıldığında mahçup olabilirsiniz!
Halen yaşanmakta olan CHP kongre ve kurultay süreci, halkın sorunlarını çözme iradesi yaratacak politikalar üret(e)mez. Parti içi hiyerarşide bugün dost ve ahbapları milletvekili, belediye başkanı yapmaya çalışanların oturdukları koltuklara yarın farklı isimlerin yerleşmesi, dün olduğu gibi yarın da sonucu değiştirmeyecektir. Ne yapılan kongrelerdeki tartışmalarda, ne de bu kongrelerdeki hakim kadro yapsında kimsenin ülkenin içinde bulunduğu çıkmaza müdahale edecek entelektüel bir şiddet üretme arayışında olmadığı görülüyor.
Peki, Cumhuriyet Halk Partisi içerisinde, toplumun talep ve beklentilerini siyaset diline dönüştürebilecek, siyasi iklimi şekillendirebilecek bir fikri zemin oluşturulabilir mi?
Genel anlamda siyasetin ve özelde CHP yönetimlerinin fikren beslendiği entelektüel/aydın kesimin ve akademinin, alışılagelmiş paradigmaların ötesinde, bu gerekliliği karşılayabilecek, yeni ve özgün düşünsel çerçeveler sunabilen bir zihinsel egzersize ne derece açık olduğu sorusunun yanıtı, üzülerek ifade etmeliyim ki, yine olumsuz. Partinin içerisinde bu türden bir sentezi gerçekleştirebilme potansiyeli oluşturabilmek için, sadece (neo) liberal değerler ve dille sınırlı kalmayan, yeni bir değer sistemini tartışabilecek bir ortamın oluşturulması gereklidir. Eğer bu zemin oluşturulabilirse, bu tartışma sadece parti içi düşünsel arenayı zenginleştirmekle kalmaz, aynı zamanda ülkenin siyasi atmosferine, halkın taleplerini gündemde tutma ve çözüm arama yönünde olumlu bir katkı sağlama potansiyeline de sahiptir.
Yukarıda sıraladığım faktörlerin yardımıyla CHP, kendini sınırlayan neoliberal paradigmaların bağımlılık zincirlerinden kurtulabilir ve bu sayede ülkenin gereksinimlerini yeniden yapılandırma yolunda etkin bir siyasi zemin oluşturabilir. Eğer bu mümkün olabilirse, parti, sadece içsel ihtiyaçları karşılamaktan öte, yenilikçi bir yönetim anlayışıyla ülkenin yeniden yapılanma sürecine öncülük edebilir. Sonuç olarak, ülkemizin siyasi ikliminin şekillenmesinde büyük rol oynayan ve CHP'nin de içine hapsolduğu bağımlılık ilişkisinin sonlandırılması gerektiği inancındayım. Bunun için yapılması gereken müdahaleyi, pandemi döneminde sıkça duyduğumuz, hastanın ciğerlerindeki oksijen ve karbondioksit seviyelerini sağlıklı bir düzeye getirmeye yarayan "entübe" işlemine benzetiyorum.
Hastanın, yani CHP ya da Türkiye siyasetinin, ayağa kalkabilmesi ve yeni bir mimariyle yeniden inşa edilebilmesi için entübe edilerek oksijen niyetine yeni fikirlerle beslenmesi gerekiyor. Aksi takdirde, entübe edilecek seviyeye ulaştığı halde gelişme gösteremeyen hastaların durumu malum... (SON)