Galatasaray, Beşiktaş ve Fenerbahçe gibi futbol kulüpleri birer semt takımı olarak doğup futbol endüstrisinin devasa oyuncuları haline dönüşerek ülkenin her köşesinden milyonlarca kişiyi renklerine bağlamış olsalar da, şahsen ben artık Adana Demirspor'un maçları hariç hiçbir Türkiye Süper Ligi maçı seyretmiyorum. Bunun iki nedeni var: Birincisi, Türkiye'de diğer her şey gibi futbolun da kısır çekişmelerle harcanarak kalitesinin yerlerde sürünür hale gelmesi, futbol oyunun verdiği hazzı ise İngiltere Premier Ligi'nin ve Türk takımlarının düşen kalite sonucu yolunu unuttuğu Şampiyonlar Ligi'nin fazlasıyla karşılıyor olması; ikincisi ise, Demirspor'un bir futbol takımından ötesi olması...
Seçimlere bir aydan az bir zaman kala, haftalık yazı gününde, yazıya futbolla başlamama şaşıranınız olmuştur, ama meseleyi nihayetinde her şeyin politik olduğuna inanan birisi olarak oraya bağlayacağımı çoğunuzun tahmin ettiğine de inanıyorum.
Bir şehirde yaşayanların neredeyse tamamının üzerinde birleştiği dünyada başka kaç tane örneği vardır bilmiyorum ama, ülkemizde, bu alandaki en değerli markalardan birisi, sanıyorum, Adana Demirspor.
(Şehirde rekabeti arttıran Adanaspor adlı başka bir futbol kulübü olsa da, zamanın hükümetini ve Belediye Başkanlarını korkutarak borsaya kayıtlı ve dönemin yıldız şirketlerinden elektrik üretimi yapan ÇEAŞ'a (Çukurova Elektrik Anonim Şirketi) Uzan ailesinin mafyavari yöntemlerle el koyma sürecinde Adanalıların bu çökmelere sessiz kalarak rıza göstermesi amacıyla, dönemin teknik direktörü ve taraftar derneği başkanları gibi birkaç kişiyi kullanarak Uzan ailesinin kulübü de ele geçirmesi ve bir anonim şirkete dönüştürmesi ile Adanaspor ile Adanalıların gönül bağı da kopmuştu. Şimdilerde birçok iyi niyetli sporseverin bir araya gelerek Adanaspor'un A.Ş statüsünden çıkarılıp yeniden şehrin takımı olması için çalıştığını da kaydetmeliyim.)
Demirspor'u sıradan bir futbol takımından ötesine taşıyarak armasında tüm bir şehri birleştiren hikayeye gelecek olursak:
Adana'da neredeyse her çocuk Demirsporlu doğar ve elbette ki bunun nedeni genetik değil, şehrin ortak hafızasına kazılı mücadele bilincidir. Bu bilincin mayası kulübün kurucusu demiryolu işçilerine ait olsa da, benim de ilkokul çağlarımdan itibaren başlayarak günümüzde halen milyonlarcası Adana'da ve ülkenin her tarafında kök budak salmış on milyonlarca kişi için de Demirspor, örgütlülük, dayanışma ve mücadelenin simgeleştiği bir değerler bütünü.
Bu değerler bütünü ne yoktan var oldu, ne de yalnızca kulübün kuruluşu sebebiyle kazanılmış değil. Kulübün kuruluşu 28 Aralık 1940 yılını işaret ediyor ve TCDD (Demir Yolları İşletmesi) tarafından organize edildiği için de ilk önceleri sıradan bir müessese takımı görünümünde. Demirspor'un simgeleşmesini sağlayan süreç ise 1950'li yıllardan itibaren başlıyor; Paktaş, Güney Sanayi, Bossa, Milli Mensucat, Özbucak ve sonraları Çukobirlik ile TEKEL gibi fabrikalarda çalışmak için on binlerce kişinin Adana'ya akın ettiği sürece denk geliyor. Her fabrikada, üç vardiyada binlerce işçi çalışıyor ve bu fabrikaların çevresinde de yerden biter gibi yeni yerleşim alanları oluşuyordu. Bu gecekondular, fabrikalarda omuz omuza çalışan işçilerin, birbirlerinin evlerini inşa etmede dayanışması neticesinde kısa sürede işçi mahallelerine dönüştü.
Bu dayanışma iklimi, işçilerin alın terlerinin karşılığını alma ve bunu da korumak için zaman zaman omuz omuza mücadele vermeleri gerektiğinden zamanla gelişerek, bir yandan politikleşti, diğer yandan da ortak sosyal davranışlar geliştirmelerine yol açtı. Bu politikleşme ve sosyalleşme iklimi, şehri, daha nüfusu bir kaç yüz bin iken bile, ülkedeki en çok sinema salonu, en çok tiyatro sahnesi olan bir kentlileşme sürecine taşıdı. Birlikte çalışma, birlikte yaşama, birlikte eğlenme ve birlikte davranma kültürü, kentlilik bilincinin de gelişip, yerleşip, kökleşmesini sağladı. Birlikte çalışan, birlikte yaşayan, birlikte hak arayan ve kazanımlarını da birlikte koruyan bu insanların, örgütlenmenin mücadelelerini güçlendirdiğini fark etmeleriyle, davranış ve tercihleri de bireysel olmaktan çıkıp kolektif ve örgütlü hale geldi. (DEVAMI YARIN)