Dünya Çalışan Kadınlar Günü bize çok önemli olan bir konuyu da hatırlatmış oldu. ‘Tarımı kadınlar kurtaracak…’
Ben bu ifadeyi önemsiyorum. Çünkü kadınlar Türk tarımının olmaz ise olmazıdır. Eşinin yanında, çocuklarının başında tarlada çalışır. Evinde hayvancılık yapar. Üretime katkı sağlar. Yetmez, tarımda işçi olarak hizmet verir. Yani kadın tarımın her şeyidir.
Kadın, doğa ile uyumlu bir üretim felsefesinin uygulayıcısıdır. Hayvancılık yaparken bile çiftlikteki sürüdeki inekler, ırk seçimi, onların yiyeceğinin üretilmesi, doğayla uyumlu bir yaşam felsefesini yaratmak için kadınlarımız çırpınır durur.
Tarlada yine günün değişen koşullarına göre ziraat yapmasını bilir. Narenciye de nasırlı elleriyle ürünün yetişmesinde olmaz ise olmazdır…
Kadınlarımız işini tutku ile yaparlar.
Bugün sizlere hayvancılık sektöründe büyük mesafe kat etmiş olan kadınlarımızla yaptığı görüşmeler sonrasında onlardan gelen önerileri aktarıp bunları sizlerle paylaşacağım.
Hayvancılık ile uğraşan kadınlarımızın kurduğu şu cümle çok önemliydi benim açımdan. “Ülkemizde hayvancılık sorunsalının temelindeki sorun bizi köylülük üzerinden cezalandırıp ezen kapitalist sistem ve buna teşvikleriyle suni yön veren devlet sistemleridir.”
Köylülük üzerinden cezalandırmak… Kapitalist sistem ve bunu teşvik eden devlet sistemi…
Aslında hayvancılık ile uğraşan kadınlarımız her şeyi bu cümle ile özetlemişler.
Ve hayvancılık yapan kadınlarımız konuyu şöyle özetliyorlar. “2000 yılından beri hep aynı döngüyü üzülerek izliyoruz. Eminim 2000 öncesi de vardı, devam da edecek. Reçete şöyle;
1- Cazip teşvik çıkart.
2- Sermayesi olanlara yatırım yaptır.
3- İnşaat, damızlık, traktör, ekipman ve benzeri işler yapan firmalar kazansın.
4- Sürece katılan üreticiler arz talep dengesinde ihracat şansı olmayan, iç piyasada da gelebileceği yeri belli üretime katkı yapsınlar.
5- Arz artsın, fiyat düşsün. Düşmüyorsa üretici ithalat ile cezalandırılsın.
6- İflaslar başlasın, inekler kesilsin.
7- Madde 1’e geri dön ve zinciri tekrarla.”
Çukurova’da hayvancılık ile uğraşan ve aslında ilim irfan sahibi olarak okumuş, tahsilli bir yapıya sahip olan kadınlarımıza geleceğin çiftçileri, çiftlikleri nasıl olacak? Sorusunu sordum ve aldığım yanıt ise şöyle oldu.
“Büyükler çok büyüyecekler. Küçükler de kendine yeten ya da kooperatif algısıyla çalışan, armağan ekonomisini benimseyen, takas yapan çiftlikler olacaklar. Gece olmadan gündüz olamaz.”
Tarım konusunda aileleri ile birlikte soğuk, sıcak demeden çalışan kadınlarımızın da beklentilerini özetleyecek düşüncelerini almak istedim. Hepsinin ortak noktası ‘ürettiğimiz para etmiyor’ diye başlayan cümlelerde saklı aslında düşünceleri…
“Maliyet yüksek, tarım arazisini ekip, biçip hasat edebilmek adına elimizde sermaye yok. Borç ile ekiyoruz. Hasat zamanı paramız kalmıyor. Maliyet hesaplarını hiç hesaba katmadan her şeye aşırı zam yapıyorlar. Mazot, gübre, ilaç, işçilik derken zamsız günümüz geçmiyor. Ürün para etmiyor…”
Sıkıntı ortak, çözüm yolu ise yok gibi…
Bu vesile ile Dünya Çalışan Kadınlar Gününde tarım ve hayvancılık sektöründeki sıkıntıları kadınların ağzından duyarak sizlere aktarmak istedim. İnşallah birileri çiftçilerimizin ve hayvan besleyenlerimizin sesini duyarlar.