Atanmış ve/veya seçilmiş birçok insanın görev süresini yatarak geçirdiğini gördüğümüz bu kentte son dönemlerde özellikle Valilik makamına gelen insanları Adana'nın bir talihi olarak görüyorum. Aksi olsa ve seçilmişlerle kavga eden, her gün bir başka skandal haberin öznesinde olan, gününü sadece 'zamanı tamamlamak' için harcayan insanlar başımızda olsa şehrin makûs talihi çok daha hızlı bir şekilde bilinmeze doğru gidebilirdi.
Bu anlamda Adana Valisi Mahmut Demirtaş'ın şehrimiz için büyük bir kazanım olduğunu düşünüyorum. Zira şahit olduğum birçok husus var ki Demirtaş hep tavrını vatandan ve vatandaştan yana koymuştur. Bazı önemli projelere önayak olmuş önceki dönemlerde başlayan bazı önemli projelerin de bitmesi için büyük destek olmuştur. Üstelik bunu yaparken de destek olduğu kişi, kurum veya kuruluşların başında bulunan şahısların siyasi düşüncelerini düşünmemiştir.
Çok yakında 3.sü başlayacak olan Adana Lezzet Festivali'nin hazırlıkları da yine Mahmut Demirtaş'ın büyük gayret ve çabalarıyla başarılı bir şekilde devam ediyor.
4-5-6 Ekim tarihlerinde Merkez Park'ta gerçekleştirilecek olan festival yine yüz binlerce kişiyi alana toplayacak. Üstelik bunların büyük kısmı da şehir dışından misafirlerimiz olacak..
Şimdiden Adana Lezzetleri ile dolu bir festival olacağına inanıyorum ama bir noktaya da özellikle dikkat çekmek istiyorum.
Geçtiğimiz senelerde en çok tartışılan iki konuya dikkat çekmek istiyorum.
Bunlardan ilki fiyat politikası... Festival dediğiniz alanlarda satılan ürünler daha cazip fiyatlarla satılmalı ve insanların daha fazla lezzeti tatmalarına olanak sağlanmalı.. Unutulmamalı ki ülkemizin en çok işsizlik sorunu yaşayan ve her geçen gün daha da fakirleşen şehirlerinden birinde yaşıyoruz.
Diğer bir konu da hijyen ve yiyeceklerin kalitesi. Geçtiğimiz yıl düzenlenen festivalde yetkililerin hijyen konusunu çok önemsediğini biliyorum ancak başarılı olduklarını söyleyemem. Bazı satış noktalarında satılan ürünlerin kalitesi büyük bir skandaldı. Ortada öyle bir konu yokken "Birisi kokoreç mi dedi" diyerek canının kokoreç istediğini ima eden ve her gün yese bıkmayacak kızım geçen seneki festivalde yediği kokoreçten sonra bir daha kokoreç lafı etmedi. Kokoreç istemedi, biz teklif etsek de yemedi. Böyle çok örnek var maalesef. Umarım bu hususlara dikkat edilir.
GAZETECİLER BASIN BÜLTENİ BASMAKLA YÜKÜMLÜ PERSONELİNİZ DEĞİLDİR
3. Adana Lezzet Festivali öncesinde geçtiğimiz günlerde Pozantı'da önemli bir organizasyon vardı.
TÜRSAB tarafından organize edilen ve TCDD 6. Bölge Müdürlüğü'nce tahsis edilen trenle gerçekleştirilen "Doğu Akdeniz Lezzet Turu" kapsamında hazırlanan Gastronomi Treni, ilk seyahatini Adana'nın Pozantı ilçesine gerçekleştirdi.
Pozantı Belediye Başkanı Mustafa Çay mükemmel bir ev sahipliği ile misafirlerine Adana lezzetlerini tattırdı.
Peki, Adana Valiliği'nin uhdesinde olan bu organizasyona davetli gazeteci var mıydı?
*
İkinci organizasyonun ev sahibi ise Adana Büyükşehir Belediyesi'ydi.
UNESCO tarafından gastronomi alanında "Yaratıcı Şehirler Ağı"na dâhil edilen Hatay'ın lezzetleri "Gastronomik Lezzetler Tadım Günleri" etkinlikleri kapsamında Adana'da sergilendi.
Etkinlikte, Hatay'ın yöresel lezzetleri katılımcılara tattırıldı. Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş ve Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer'in de katıldığı organizasyon için de gazetecilere bir çağrı yapılmamıştı.
*
Yine İstanbul'da Adana Kültür ve Dayanışma Derneği'nin öncülüğünde, Adana Büyükşehir Belediyesi ve Beşiktaş Belediyesi'nin katkılarıyla bu yıl ikincisi düzenlenen AdanaFest Tanıtım Günleri Etiler Sanatçılar Parkında düzenlendi. Bu organizasyon için de Adana'dan Gazeteciler yoktu.
Bu üç organizasyona da maalesef bağımsız basın mensupları davet edilmedi. Valiliğin veya Büyükşehir'in basın bürolarındaki görevlilerin katıldığı organizasyonlar o bürolarda çalışanlar tarafından servis edildi. Gazeteciler de böylece haberdar oldu ve hepsi servis edilen haberi kullandı. Özgün bir başlık, yorum veya haber yoktu maalesef..
Neden böyle merak ediyorum? Gazetecilerden neden korkuluyor? Neden işini yapmak isteyen insanlara müsaade edilmiyor?
Ben gazete, radyo, tv sahibi veya yayın yönetmeni olsaydım bu tarz haberleri asla yayınlamazdım.
Kötü bir dönemdeyiz. Etkili ve yetkililer eskiden gazetecileri benden ya da değil diye akredite ederdi. Şimdi ise bununla beraber bir de tüm gazetecilerin yok sayıldığı, bertaraf edildiği bir süreç başladı.
Bakalım daha neler göreceğiz?
BU BİR TEKZİP YAZISI DEĞİLDİR
Perşembe günü yayınlanan ve eğitim camiasını yakından ilgilendiren iddiaların yer aldığı EVİNDE YATAN RAPORLU MEMURA ÜSTÜN BAŞARI BELGESİ VERMİŞLER yazım yine çok ses getirdi. Özellikle eğitimciler yazıda geçen iddiaların muhataplarını ve yaşanan gelişmeleri araştırmaya başladı..
O yazıda bir İlçe Milli Eğitim Müdürü'nün başka bir İlçe Milli Eğitim Müdürü'nün eşine başarı belgesi verilmesi için teklifte bulunduğunu yazmıştım. Yazıda başarı belgesi verilmesi teklif edilen eşin raporlu olduğunu belirtmiştim. Ben isim vermesem de iddiaların odağındaki İlçe Milli Eğitim Müdürü (kendisi olduğunu nasıl anladıysa) bana konuyu yanlış anladığımı ve eşinin rapor almadığını ama başarı belgesi için eşinin adının kaymakamın önündeki dosyada olduğunu söyledi.
Yani raporlu olduğu halde başarı belgesi teklif edilen kişi İlçe Milli Eğitim Müdürü'nün eşi değilmiş. Evet, geçtiğimiz dönemde eğitim süresi içerisinde rapor alan ve buna rağmen başarı belgesi teklif edilen bir eğitimci var. Bir de İlçe Milli Eğitim Müdürü'nün eşi için de başarı belgesi teklif edilmiş ama ben bu iki ayrı kişiyi tek bir kişi olarak anlayıp yazının bir bölümünü bu bilgiye göre şekillendirmişim.
Bu noktada bir yanlış anlaşılma söz konusu. Ben her ne kadar isim kullanmamış olsam da muhatapları bana ulaşıp konuyu düzeltmemi rica ettiler. Ben de yanlış bir zanna sebep olmamak için bu satırları yazmayı uygun gördüm.
Diğer taraftan eğitim camiası ile ilgili vahim bilgi ve belgeler de gelmeye devam ediyor. Buna adı geçmeyen ama kendini bilen şahıslar da dahil. O bilgileri ve belgeleri sonraki yazılarda paylaşırız ama bugün yeni eğitim ve öğretim sezonunun ilk günü. O yüzden biz tüm eğitim camiası, veliler ve öğrenciler için yeni dönemin hayırlı olmasını dileyerek bu bölümü noktalayalım.
YENİDEN DE SEVEBİLİRİZ
Gezdiğimiz gördüğümüz bir şehre gitmeyi...
10 yıl önce her gün dinlediğimiz ama uzun yıllardır dinlemediğimiz bir şarkıyı...
Çocukluğumuzda severek okuduğumuz ama artık unutmak üzere olduğumuz bir hikâyeyi...