Adana’da son zamanlarda A'dan Z'ye bir değişim yaşanıyor. Farkında mısınız bilmiyorum ama sessiz ve derinden bir değişim hatta temizlik hareketi bu.
Adana’daki ilk değişim yerel seçimlerle başladı. Büyükşehir Belediyesi el değiştirdi önce.
İktidar partisi (dolayısıyla Cumhur İttifakı) Seyhan’da büyük bir hezimet yaşayınca iktidar partisinin de il başkanı değişti.
Ardından bürokratik değişimler başladı. Ne kadar ilgisi var bir vatandaş olarak bilmemin imkânı yok elbette ama iktidar partisi il başkanı değiştikten sonra şehrin en üst makamından tutunda altına kadar birçok değişim ardı ardına yaşanmaya başladı.
İl müdürleri ile ilgili değişimler de dikkat çekici ancak Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü değişiminde yaşanan olaylar, iktidar partisi milletvekillerinin bir biriyle yaşadığı yüksek düzeyli soğuk savaş ve 4 günde 3 kişinin vekâlet ettiği başkanlık kente darbe vurunca (istisnası İl Sağlık Müdürlüğü’nde yaşansa da)bürokratlarşehir dışından atanmaya başlandı.
Bir istisna da Çukurova Üniversitesi’nde yaşandı. Üniversiteye ilk kez bir kadın rektör atandı ve salı günü koltuğuna oturdu. Yurt dışından 'ithal' ettiğimiz yeni rektör bakalım üniversiteyi farklı bir vizyona bürüyebilecek ve şehrin dinamikleriyle ortak hareket eden ve kente katma değer sunan bir hale dönüştürecek mi yoksa o alışılageldik kapalı kutu görüntü devam edecek mi? Yakında hep birlikte göreceğiz.
Anlaşılan o ki değişim bir müddet daha devam edecek. Bu değişimin olumlu mu olacağını yoksa kentte olumsuz bir etki mi bırakacağını zamanla göreceğiz ama değişim genelde iyidir. Yalnız gelenin gideni aratmaması gerekir.
Hepimiz biliyoruz ki Adana bürokrasisindeki değişimin temeli elzem bir ihtiyaçtan doğdu ancak hala değişmesi gereken bazı makamlar var. Yolsuzluğu, arsızlığı, hırsızlığı gözümüzün içine baka baka yapan bir takım kimselerin koltuklarını bunca değişime rağmen koruyor olması da şaşırtıcı ve üzücü.
TÜRKİYE’DEKİ DEĞİŞİMİN FARKINDA MISINIZ?
Bundan yaklaşık çeyrek asır önce adına gelişmiş denilen açgözlü sömürgeci ülkeler ülkemizle ilgili açıklamalar yaparken veya yöneticilerimiz hakkında konuşurken aşağılık cümleler sarf eder ve idarecilerimizi adeta emir eri gibi gördüklerini ima eden tavır ve davranışlar sergilerlerdi.
Biz de vatandaş olarak bu duruma alışmıştık. Bize 'stratejik müttefik, ortak, dost' vb. ön yakıştırmalarla gelen ancak ülkemizi kendi çıkarları uğruna darbeden darbeye sürükleyen o ülkeler ve onların başındaki insanlar da artık bazı şeylerin değiştiğini görüyorlar. İşte bu yüzden artık onlar da hareketlerinde ve konuşmalarında hatta özellikle Ortadoğu’daki gelişmelerle ilgili bir adım atacaklarında ülkemizin düşüncelerimizi hesaba katma zorundalar. Hatta kendi ülkelerindeki seçimlerde bile.
Düşünün bundan 20 yıl önce ABD gibi bir ülkede seçim yapılacaksa Türkiye’nin adı bile anılmazdı. Bugünse seçimin iki adayı da kendi taraftarlarına seslenirken ülkemizdeki yönetimin kendi hesabına çalışacak şekilde ‘düzeltileceğinden’ ya da mevcut hükümet ile ABD çıkarlarına göre ilişki kurulacağından bahsediyor.
Bu kapsamda bir ABD başkan adayının bir televizyon programında söylediklerini zamandan bağımsız bir şekilde değerlendirmek gerekiyor.
Bizim gençliğimizde ülkesini seven duyarlı insanlar arasındaşöyle bir düşünce vardı; "ABD ülkemizle ilgili bir şeyi istiyorsa o iş asla bizim çıkarımıza değildir.” Bu söz günümüzde de geçerliliğini korumalı. Gerek iktidar yanlıları gerek muhalefet şunu iyi bilmeli; Bizim bizden başka dostumuz yok. Buradaki biz kavramını sadece ülke olarak kullanmıyorum. O 'biz'in anlamını eminim az biraz aklını kullananlar çözdüler bile.
Burada asıl konuşulması gereken şey; muhalefetin tavrı. Meseleyi zamanla ilişkilendirerek stratejik bir hata yapıyorlar. ABD başkan adayının 7 ay önce söylediklerinin bugün geçerliliğini yitirdiğini, düşüncelerinin değiştiğini kim iddia edebilir?
O zaman cevap verilmesi gereken asıl soru şu; Ülkemizdeki muhalefet neden milli bir meselede dahi milli bir tavır almaktan bu kadar kaçınıyor?Hâlbuki'7 ay önce verilen bir demeç' diye başlayan toplu twitler atacaklarına; "Dün ya da bugün hatta yarın bunu düşünen adam ile ülkemizin işi ol(a)maz" diyebilseler halktan daha çok destek görürlerdi.
Milli ve yerli duruş sadece iktidarın değil, muhalefetin de çok kullandığı bir cümle olmalı. Sadece cümle olarak kullanmayıp bunu aktif siyasi hayatında da uygulamalı. Olur mu? Biraz zor ama bekleyip göreceğiz. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi nice olmazları oldurdu kısa sürede. Bakalım daha neleri olduracak?
ADANA DEMİRSPOR SÜPER LİGE ÇIKAR MI?
Ligler tescil edildiği için Adnaa Demirspor’un Süper Lig’e çıkma ihtimalinin kalmadığını söyleyenler var ama ben buna pek katılmıyorum. Çünkü,TFF Genel Kurula gidiyor ve gündem maddelerinde çok ilginç bir madde var. O maddede şu yazıyor; “TFF Statüsü'nde değişiklik yapılmasının görüşülerek kabulü veya reddi…”
Gerek tanıdığımız insanlardan, gerek sosyal medyadan araştırdım ancak bu değişikliğin ne olduğuna dair bir şey bulamadım. Bilenler de ser verip sır vermedi ve söylemek istemediler.
Biraz ‘şeytanın avukatlığı’ gibi olacak ama işte bu yüzden ben hala Adana Demirspor’un Süper Lig’e çıkabilme ihtimali olduğunu düşünüyorum.
YENİ PARTİLER İLK SEÇİMDE NE YAPAR?
Mevcut yapılarıyla hiç birisinin beklenen etkiyi yapamayacağını düşünüyorum çünkü çoğunun yola çıktıkları kadro ya yetersiz ya da yanlış isimlerden oluşuyor.
Halk üzerinde de bir heyecan oluşturamadılar. Yeni sisteme göre 50 +1 önemli olduğu için herkes kendince "O, +1 benim" havasında. Yani ülkemizdeki klasik muhalefet anlayışı burada da kendisini göstermiş. İktidar olmak için, ülkeyi yönetmek için değil de makam ve mevki kapmak için bir yarış içerisinde gibiler.
Vatandaşa çıkın sorun. 100 kişiden 50'si yeni partilerin ve genel başkanların isimlerini bilsinler hatta 100 kişiden 2’si Adana İl Başkanlarının isimlerini bilsin ben yazmayı bırakırım.