Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz gün Ak Parti Genel Başkanı sıfatıyla parti grup toplantısında yaptığı konuşmada çok önemli bir cümle kurdu. Dedi ki; "Genel Kurul’da, yoklamalarda benim milletvekili arkadaşlarım bulunmazsa, bu millet hakkını sizlere helal etmez. Eğer kim gelmediyse ben de onlara hakkımı helal etmiyorum. Çünkü bu sıradan bir olay değil. Eğer milletvekili olmuşsan, burada görevini hakkıyla yerine getireceksin. Eğer hakkıyla görevini yerine getirmiyorsan bu millet sana hakkını helal etmez ve aldığınız maaşlar haramdır, haram. Bunu da böyle bilin"
Bu konuşmanın ardından aklıma gelen bir kaç husus var onları sizinle paylaşmak isterim.
Ak Parti hemen her seçimde milletvekili listelerinde ciddi değişiklikler yapıyor. Tam da seçimler öncesinde Genel Başkan böyle bir açıklama yapıyorsa bu seçimde bambaşka bir liste görebileceğimize dair bir işarettir bu konuşma.
İttifak içerisinde yer alacak BBP'nin yanı sıra muhtemel müttefikler HüdaPar ve Yeniden Refah listelerine de alan açmak anlamına gelebilir.
Seçimlere az bir zaman kala Ak Parti'ye oy veren ve milletvekillerinin büyük kısmından rahatsız olduğu düşünülen vatandaşların duygularına tercüman olarak seçmene yanlışların farkında olduğunun mesajı da olabilir.
Böyle ise eğer aklımıza o vakit şu soru gelir; Bu milletvekillerini belirlemede tek yetkili kişi kimdi? Recep Tayyip Erdoğan değil mi? Ancak listelerin oluşmasında bölgelerde partinin 'ağabeyi' konumundaki isimler etkili oldu. O zaman mesaj o 'ağabeylere'; "Beni siz yanılttınız" mesajıdır. Öyleyse bu seçimde partinin bölgelerdeki 'ağır toplarının' da üzeri çizilebilir.
Bütün hepsi bir yana bence asıl soru şu; 2018 seçimlerinde Erdoğan adalet vurgusu yaparak; "Bana Ömerleri bulun" demişti. O sözlerin ardından yapılan listelerde yer alan isimler şimdi milletvekili ancak onlara da hem Genel Başkanları hem de bu millet hakkını helal etmiyor.
'Ömer' denilerek listeye eklenen insanları bizzat belirleyen Genel Başkanları bile eleştirmeye başlamışsa işte o zaman bu insanların şapkalarını önüne koyup düşünmesi gerekmez mi?
DİL
Toplum olarak dilimizin nasıl değiştiğinin siz de farkındasınız değil mi?
Siyasetçilerden başlayarak, Tv ve radyolarda program yapanlara, gazetelerde yazılar yazanlara kadar, sanatçılardan, iş adamlarına toplumun önündeki hemen herkes dil erozyonuna uğramış durumda.
Adına influencer ya da sosyal medya fenomeni denilenleri saymıyorum bile.
İyi de bize ne oldu?
Çocukluğumda bir komşuya gideceğimiz zaman; "Müsaitseniz annemler akşam size misafirliğe gelecek" diyerek izin istediğimi hatırlıyorum.
Nezakete bakar mısınız? Gerçekten neden/nasıl bu hale geldik?
Ya siyasetçiler? Gerek Meclis kürsüsünden gerekse (şu an bir hayal gibi geliyor ama) birlikte çıktıkları televizyon programlarında birbirlerine her türlü eleştiriyi yapan ancak nezaketten hiç taviz vermeyen liderlerden bugün birisinin seçim meydanlarında diğerinin annesine küfredebildiği, diğerinin meclis kürsüsünde ağza alınmayacak hakaretleri sıraladığı, bir başkasının açılış töreninde rakiplerine çakmaktan bahsettiği günlere evrildik.
Şimdi size bir iş adamının bu millete küfür ettiğini (emniyet raporunda millet derken kendi rakiplerini kastettiği iddia ediliyor olsa bile) hatırlatsam eminim kim olduğunu bir çırpıda söylersiniz.
Sürekli yeni bir anayasa hazırlanmasından bahsediyor ya siyasetçilerimiz. Yeni anayasaya 'DİL'i gerçekten koruyacak bir madde eklense, Millî Eğitim Bakanlığı okullarımızda adab-ı muaşeret, güzel konuşma, hitabet gibi dersleri zorunlu kılsa daha güzel olmaz mı?