Akit Gazetesi'nin efsane Genel Yayın Yönetmeni rahmetli Hasan Karakaya (bugün hükümet yalakası gibi görünse de) 28 Şubat postmodern darbe döneminde necis ağzından adeta salyalarını akıtarak başörtülü kızlara ve toplumun mütedeyyin insanlarına kin kusan ve ağza alınmayacak hakaretler eden bir müptezele hak ettiği karşılığı anladığı dilden köşesinden yazdığı bir yazı ile vermiş ve şaşıran okuyucularına o müptezele küfür etmediğini bir durum tespitinde bulunduğunu yazmıştı.
Bugün ben de buna benzer bir durum tespiti yapmak istiyorum.
Bir hayat kadınının çocuğu olmak o çocuğun suçu değildir ama bir hayat kadınının çocuğu olduğunu bilip buna göz yummak ve hiç bir şey yokmuş gibi yaşamak, davranmak toplumsal anlamda en basit tabiriyle ahlaksızlığa göz yummaktır. Son yıllarda ülkemizde böyle 'bit yavruları'nın sayısında çok artış oldu maalesef..
Bir tanesi de yaşadığımız bu güzel şehirde, kendisini 'Allah'ın adamı' olarak tanımlayanların şehri Adana' da, 80 yaşındaki bir kadına tecavüz etmeye çalışırken geçtiğimiz günlerde ortaya çıktı..
Bu ahlaksız düşkün, (nasıl bir yokluktaysa artık) nenesi yaşındaki bir kadına tecavüz etmek isterken kadın kendisine karşı koymaya çalışınca bir de kadını darp etmiş. İşin garibi bütün bu olaylardan sonra da sorgulanıp salıverilmiş. (Demek ki burada yaşlı kadının beyanı yeterli olmamış. Oysaki çok ocakları yıkan malum kanun işletilse o ahlaksızın yaptığı yanına kar kalmayacaktı). Allah'tan yazılı ve görsel medya ile sosyal mecralarda konu gündeme geldi de o müptezel tutuklandı. (Merak ediyorum bir kanun basına yansıyınca farklı, yansımayınca farklı yorumlanabiliyor mu?)
Şimdi biz bu yaratığa hangi saiklerle insan diyeceğiz? Onu anarken hangi güzel anısı ile analım? Askerde bir deyim vardır; "Buradan giderken ya anınla anılırsın ya da ..." derler. (cümlenin gerisini zaten bilen okuyucularım doldurmuştur)
Kimse yanlış anlamasın analar bizim için kutsaldır.. Kimsenin anasına laf edecek değiliz bu 'bit yavrusu' nun anasının da suçu yok elbette ama bir tespitte bulunmanız lazım..
Dedik ya bir hayat kadınının çocuğu olarak doğmak farklıdır oysa bir hayat kadınının çocuğu olduğunu bildiği halde buna göz yumarak yaşamak farklı bir karakter(sizlik) örneğidir. İşte ikinci guruba giren bu müptezele de eminim hapishanedeki günlerinde Adanalılık ruhunu aşılayacak koğuş arkadaşları çıkacaktır ve ona yaptığının çok yanlış ve ayıp bir şey olduğunu 'kal' diliyle değil de 'hal' diliyle anlatacaktır.
Aksi halde o yaşlı teyzemizi dünyada hala vicdanın, insanlığın, adaletin olduğuna dair nasıl ikna edeceğiz?
İKİ GÜZEL ADAM
Siyasetçilerle ilgili yazı yazarken iki kere değil belki 52 kere düşünmem gerekiyor. Zira (çok garip gelecek belki ama) bazen bir taziye mesajı yazacak bile olsam tepki görebiliyorum.
Meselenin bir de başka bir boyutu var.. Bizde genelde herşey sonuna kadardır.. Destek verirken de köstek olurken de haklıyı haksızı düşünmez 'benden mi değil mi' ona bakarız. O yüzden bugün övdüklerimizi yarın eleştirecek olsak "Dün ne yazıyordun bugün ne yazıyorsun şeklinde tepkilerle karşılaşıyoruz. Yine de elli iki kere düşündüm ve bugün iki güzel adamdan bahsetmeye karar verdim.
O iki güzel adamdan biri Yüreğir Belediye Başkanı Fatih Mehmet Kocaispir diğeri de Pozantı Belediye Başkanı Mustafa Çay.
Özellikle son dönemde yaptığı reklamlarla adından söz ettiren Fatih Mehmet Kocaispir, Yüreğir'de faaliyet gösteren yaklaşık 200 okulun ihtiyaçlarının giderilmesi için harika bir kampanya başlattı. #EğitimeDokun hastagi ile projeyi kamuoyuyla paylaşan Başkan Kocaispir'in bu kampanyasına eminim Türkiye'nin dört bir yanından destek yağacak ve sadece Yüreğir'deki değil Adana'nın tamamındaki okulların ihtiyaçları kısa süre içerisinde giderilecek. Bu, uzun zamandan beri yitirdiğimiz yardımlaşma ve dayanışma ruhumuzu da yeniden canlandıracak bir proje. Öyleyse hadi hep birlikte çocuklarımızın geleceği, ülkemizin parlak yarınları için '#EğitimeDokun'alım..
*
Pozantı Belediye Başkanı Mustafa Çay da ilçenin kıt imkânlarıyla elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor. Üstelik şikâyet etmiyor, ağlamıyor.
Akköprü Mesire Alanı'nın ardından kısa süre sonra Belemedik'te harika bir piknik alanı ve restoran yaptı. Çok yakında bölgeyi sonbahardaki kartpostallık manzarasına hazırlamak için gönüllüler eliyle temizleyecekler. Akçatekir' de yine bir Mesire alanı yapıyor. Hepsinden önemlisi ise uzun uğraşlar sonucu Şekerpınarı Doğal SİT alanını kesin korunacak hassas alan olarak tescil ettirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan imzayı attı ve artık bölge kesin korunacak alanlar içerisinde.
Bölge halkının refahı için dar zamanında durmadan, usanmadan sürdürdüğü bu üstün gayretleri için Başkan Çay'a büyük bir teşekkür borcumuz var..
DAVUTOĞLU'NUN İSTİFASI AK PARTİ'DEN NE GÖTÜRÜR?
Ahmet Davutoğlu, genel başkanı olduğu ve başında bulunduğu dönemde yüzde 49.5 oy alarak başbakanlık yaptığı Ak Parti'den istifa etti.
Konuyla ilgili herkes bir şeyler yazdı çizdi. O yüzden çok ayrıntısına girmeye gerek yok. Ben aklıma takılan bir kaç soruyu sormak istiyorum;
1) Ahmet Davutoğlu'nun istifası kime, hangi partiye/ittifaka yarar?
2) İstifa etmese partiden atılacak olan Ahmet Davutoğlu, televizyonların bir çoğunun yayınla(ya) madığı basın toplantısında sarf ettiği sözlerin hangisinde haksız?
3) Ahmet Davutoğlu'nun genel başkanlığı/başbakanlığı döneminde adına türküler yakan trollerin bugün arkasından teneke bağlaması ne ile izah edilebilir?
4) Erdoğan, parlamenter sistem döneminde adı yolsuzlukla anılan arkadaşlarını bile sırf vefa adına korurken, bir oyun dahi önemli olduğu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde bunca özgül ağırlığı olan isimleri bu kadar kolay bir şekilde nasıl harcayabiliyor?
5) Ak Parti içinde partinin 5 yıl sonrasını öngörebilen biri/leri var mı?
Son söz olarak şunu söylemek lazım; yola çıkarken dostun olanlar bugün düşmanın olmuşsa, dün düşmanın olanlar bugün dost gibi davranıyorsa durup bulunduğun konumu bir gözden geçirme zamanın gelmiş demektir.
Türkiye'de bir çok devrime imza atan ve ülkeyi kısa zamanda adeta yeniden ayağa kaldıran Ak Parti kadrolarının o eski halinden eser yok şimdi..
GELECEK YAZIDA...
* Gençlerin yaşadığı dini problemlere kendi aralarında bile çözüm bulamayanları...
* Usulsüz yollarla tapu kayıtlarını değiştirip yandaşlarının kredi çekmesini sağlayan devlet memurlarını...
* Kamuya ait bir misafirhane/otelin odalarının birileri tarafından hukuksuz yere, ücretsiz bir şekilde nasıl kullanıldığını yazacağım..
Takipte kalın.