Bu sorunun cevabı iki kelime tek cümle;
Evet! Asalım.
Bu yazıyı yazarken hiç sinirli değilim. En ufak bir öfkem yok. Son dönemde yaşanan terör, taciz yada tecavüz olaylarından birisine konu olan dost-akrabam da yok çok şükür. Ancak bir dakika kardeşim.
Öyle veya böyle, gece veya gündüz, mini etekle yada kara çarşafla dolaşırken tacize-tecavüze uğrayan insanların hepsi benim de bacım.
Daha çocuk yaşında ortadan kaybolan, sakat bırakılan, katledilen çocuklar benim de evladım.
Hayatının baharında saçma sapan bir ideoloji ve kör bir ırkçılık yüzünden teröre karşı kurban verdiğimiz insanların hepsi benim de kardeşim.
Üç kuruş para, beş karış toprak için evlatları (!) tarafından katledilen insanlar benim de anam-babam.
Yok yere yaşamı sona eren, hayatı kararan, vücudundan bir parça eksilen o insan, aynı zamanda benim.
Neymiş efendim?
"Her insanın yaşamaya hakkı var"mış. "Arsız, hırsız, tecavüzcü, terörist bile olsa."
Bunu söyleyen insanlara merhum Erbakan'ın sözlerini hatırlatalım; Hadi be oradan! Domuz uşağı seni.
Tuzun kuru tabi işkembeden sallıyorsun hümanizm ayaklarına.
Çiçek, böcek, kelebek edebiyatı yapıyorsun iki alkış uğruna.
Ülkede adalet yokmuş o yüzden idam istemiyormuş. Bak bak bak! Sözde hümanist mendebura bak! Bırak insan haklarından bahsetmeyi.
Senin için zor olacak biliyorum ama iki dakika insan taklidi yap. İki dakika kendini o öldürülen insanların ve ailelerin yerine koy. Ergen deyimiyle; "Senin anana bacına da bunları yapsalar hoşuna gider mi? "Gene de savunur musun idamın olmamasını?
Neymiş efendim? "Pişman olabilirmiş."
Benim canım yittikten, anam-babam, evladım-kardeşim gittikten sonra o, pişman olsa ne?
Benim yakınım bir kez ölmüş, ben her gün ölüyorum ama o katil, ahlaksız, namussuz gününü gün ediyor. Nasıl? Pişman olarak mı?
Doğru ya, belki pişman olur zamanla. Sonra senin ideolojine uygun kitaplar okumaya, videolar izlemeye başlar. Sen de bir eleman yetiştirmiş olursun kör ideoloji uğruna. "Vur" deyince vuracak, "öl" deyince ölecek bir dallama.
Öyle ya. Ölen bebekmiş, çocukmuş, masummuş? Kimin umurunda?
Düşünsenize; çoğu sivil 40 bin insanın katilini en güzel yemeklerle en rahat yataklarda besliyoruz biz. Hem de her gün milyonlarca lira para harcayarak. Abartmıyorum. 2002'de (yani 18 yıl önce) açıklanan rakam bile günlük 1.8 milyon liraydı.
Kim veriyor o koruma paralarını?
Kim olacak? Vergilerini bir gün bile aksatmayan şehit aileleri...
Düşünsenize; 15 Temmuz Şehitleri'nin, Mehmet Selim Kiraz'ın, Fethi Sekin'in, Eren Bülbül'ün, Yasin Börü'nün katillerini/katledilmelerine ortak olanları en alâ şekilde besliyoruz biz.
Kim veriyor onların yemek paralarını?
Kim olacak? Mehmet Selim Kiraz'ın babası, Fethi Sekin'in eşi, Eren Bülbül'ün annesi, Yasin Börü'nün ablası...
Düşünsenize; Münevver Karabulut'un, Özgecan Aslan'ın, Emine Bulut'un katillerini/katline yardım ve yataklık edenleri en güzel şekilde besliyoruz biz?
Kim veriyor onların yatak paralarını?
Kim olacak? O katledilen gariban kadınların anaları- babaları...
Düşünsenize; hunharca katledilen, kimine tecavüz de edilen; 4 yaşındaki Leyla Aydemir'in, 8 yaşındaki Eylül Yağlıkara'nın, 10 yaşındaki Ceylin Atik'in katillerini 12 yaşında, aralarında asker, memur, korucu, muhtar gibi birçok kamu görevlisinin de bulunduğu N.Ç'ye tecavüz eden 26 kişiyi devlet (bazılarına ceza bile verilmedi. Çoğu hala aramızda) nasıl besliyor?
Nasıl olacak?
O çocukların ailelerinin ve senin ve benim yani acıyı bal eylemiş namuslu, dürüst insanların vergileriyle.
Allah var! Yukarıda adını saydığımız bazı tecavüz ve cinayetlerin ardından devlet dünyevi adaleti sağlayamayınca cezaevindeki bazı mahkumlar ilahi adaleti sağladılar. İşte buna gerek olmamalı. Adaleti devlet sağlamalı ancak devlet, bir süre daha bu konuda çevrimdışı.
Hadi başta söylediğimizi sonda bir daha söyleyelim.
Kısasta insan için hayır vardır.
Herhangi bir haksız nedenle kasten bir insanın canına kıyan herkes için tek seçenek var;
Beslemeyelim, asalım.
İdam istiyoruz!