Aşağıda sizlerle bir belge paylaşıyorum. Bu belge aslında toplum olarak kokuşmuşluğumuzun da bir belgesi… Ağzını açtığında din, devlet, vatan, namus, Türklük, Atatürk, Cumhuriyet vb. kavramlarla övünen bir kısım insanların bu kavramları bir ticaret aracı haline getirere milletin parasını nasıl heba ettiklerinin, üstelik bunu bireysel olarak da değil örgütlü bir şekilde yaparak haksız kazanç elde ettiklerinin bir belgesi adeta.
İddialar eğer doğruysa ortağı Kemal Atatürk olan kredi kooperatifleri adeta birilerinin çiftliğine dönmüş durumda. Milletin parasını sahte belgeler düzenleyerek iç etmek isteyen bir takım insanlar kredi kooperatiflerindeki örgüt arkadaşları (!) ile birlikte hareket ederek kanunsuz işlere imza atmış ve henüz bedelini bilemediğimiz miktarlarda parayı hesaplarına geçirmiş olabilirler.
İş yargıya intikal ettiği için konu üzerinde daha fazla görüş bildirmemiz doğru olmaz ama şunu ifade ederek bitireyim bu bahsi; Şikâyet gerçekten vatanını milletini seven bir savcıya düşmüş gibi görünüyor. Zira sayın savcı öğrendiğim kadarıyla konunun bir-kaç kişi arasında olmadığını düşünüyor ve işin içerisinde kim varsa hepsini orta çıkarmak için geniş çaplı bir davaya hazırlanıyor.
Biz de takipçisi olacağız. Bakalım sonuç ne olacak?
GENÇLERİN DİNİ PROBLEMLERİNE BÖYLE Mİ ÇARE BULUNACAK?
Geçtiğimiz hafta Adana’da Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ev sahipliğinde "Günümüz Gençlerinin Dini Sorunları ve Çözüm arayışları Sempozyumu" düzenlendi.
Türkiye’nin dört bir yanından gelen yaklaşık 200 İlahiyatçı sempozyuma katıldı.
Sempozyumdan önce gözüme çarpan bazı gariplikleri yazayım;
* Oraya gelen neredeyse herkes birbirini tanıyan insanlardı. (Yani kimin ne söyleyebileceğini iyi kötü tahmin ediyorlardı)
* Sempozyum halka kapalı olduğu için zaten birçok ortamda bir araya gelen insanlar bir de Adana’da buluşmuş ve aynı fikirleri birbirlerine bir kez daha tebliğ etmiş oldu.
* Çukurova Üniversite Rektörü Mustafa Kibar’ın o gün herhalde çok daha önemli işleri vardı ki Türkiye’nin dört bir yanından gelen ilim insanlarının olduğu ve Çukurova Üniversitesi'nin ev sahipliğini yaptığı böyle bir programda yer almamıştı.
Yukarıda yazdıklarımın dışında bir de sempozyum ile ilgili yazmam gerekenler var;
* 2 gün süren sempozyum acaba onca katılımcıya ya da vatandaşa nasıl bir katkı sağladı?
* Günümüz gençlerinin yaşadığı dini sorunları konuşup bu sorunlara çözüm arayan insanlar daha kendi aralarında anlaşacak ortak bir payda bulamamışlardı. Herkes bir önceki konuşanın sözlerine atıfta bulunarak ‘doğrusu şöyle olmalı’ diyerek birbirini (kendince) düzeltiyordu.
* Konuşmaların ya da sunumların büyük kısmı salonda bulunanları sıktı. Anlatanlar tek düze ve çoğu zaman örneklerden kaçınarak konuşunca bir de oteldeki ses sistemi çok kötü olunca ortamda bulunanların sayısı çoktu ama dinleyenlerin sayısı azdı.
* Üniversitelerin, akademisyenlerin halktan ne kadar kopuk olduklarını ve bundan bi haber olduklarını ancak bu sorunu da çok fazla kafaya takmadıklarını da bu sempozyum vesilesi ile bir kez daha görmüş olduk.
Sorunlar elbette konuşulacak ve çözümler elbette aranacak. Bunu yaparken de konuya taraf olan tüm kesimler bu programlarda yer alacak ki sonuç alınabilsin.
Tüm olumsuzluklara rağmen böyle bir çözüm arayışı içerisine girilmiş olması bile önemli. Tebrikler.
BİLİYOR MUSUNUZ?
* Adana İl Müftüsü Hasan Çınar’ın her seher vaktinde insanlara aydınlatıcı mesajlar yazdığını?
* Adana Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Aytaç Durak’ın son nefesine kadar siyasetin içinde olacağını?
* Seçimlerden önce sıkça bahsedilen Adana’ya devlet yatırımlarının neden konuşulmaz olduğunu?
SİZ DE SIKILMADINIZ MI?
* Adana’da trafik sorununun bir türlü çözülememesinden
* Şehirde icraat yapmaktan çok bir birine laf atmayı seven siyasetçilerden
* Metronun bitmeyen borcundan