Bugün bir değişiklik yapalım.. Sizlerle birlikte bir siyasi okuma yapmaya çalışalım..
Size bir öykü anlatacağım.. Bu öykü üzerinden nasıl bir siyasi okuma yapılmalı diye hep birlikte kafa yoralım.. Ökyünün sonunda, siyasi okuma konumsunda kendi fikrimi yazayım, sizlerde o öyküyü nasıl okuduğunuzu bize iletin… Öykümüz şöyle..
Evvel zaman içinde, kulbur saman içinde, pireler berber iken, evrende bir ülke, o ülkede ateş gibi yanan bir kent ve o kentin siyasetçileri ve gazetecileri varmış..
Gazeteicilerle siyasetçiler arasında çok duygusal ilişkiler varmış.. Birbirine taban taban zıt siyasi görüşteki gazeteciler ve siyasetçiler arasında çoooook duygusal bağlar kurulurmuş..
O kentin siyasetçileri ve gazetecileri, her ülkede olduğu gibi çok değişik siyasi görüşlere sahipmiş..
Tıpkı Türkiye'de olduğu gibi, milliyetçisi de varmış, sosyal demokratı da, dincisi de varmış liberali de..
Ve bir milliyetçi siyasetçi ile sosyal demokrat bir gazeteci çok duygusal olarak birbirlirine bağlanabiliyorlarmış.. Örneğin, milliyetçiliği etnik bölücülük olarak niteleyen, milliyetçi partinin liderini Amerika devlet başkanının torunu olarak gören, milliyetçi partinin kurucusunu faşist ilan bir gazeteci; yıllar yılı, tüm sosyal ve ebedi etkinliklerini, milliyetçi bir siyasetçi olan bir belediye başkanının parasal desteğiyle gerçekleştiriyormuş..
Cem Yılmaz ve babası vari çok duygusal ilişkiler sosyal demokrat gazeteci ile milliyetçi siyasetçi arasında aile boyu nitelik bile kazanabilmiş..
Milliyetçi belediye başkanı, daha büyük bir yere belediye başkanı olduğunda da, milliyetçiliğe karşıtlığı ile bilinen gazetecinin etkinliklerine sponsor olmayı sürdürmüş..
Hatta işin boyutu biraz daha büyümüş.. Başka ülkelerden gelen milliyetçi siyasetçiler, yazar çizer takımı, o gazeteciye emanet edilmiş.. O garibanlar da, bu gazeteciyi milliyetçi sanmışlar haliyle..
Gazetecinin toplantıları için milliyetçi başkanın belediyesi maddi kaynak aktardığı gibi binasının kapılarını da sonuna kadar açmış..
Etkinliklerin baş konuğu da milliyetçi başkan oluyormuş.. gel zaman git zaman, ne oldu bilinmez ama, gazeteci, 9-10 yıl gibi uzun bir aradan sonra ilk kez bir etkinliğini milliyetçi başkan olmadan gerçekleştirmiş.. Etkinlik yeri olarak, mililyetçi başkanının belediyesinin binasını değil, memlekette solun-sosyal demokratların kalesi olarak bilinen bir resmi kurumun binasını tercih etmiş..
Ödülleri de yine ilk kez milliyetçi başkan yerine, kentin sosyal demokrat partisinin il başkanına falan verdirmiş.. Hatta ödül takdim edenlerin neredeyse tamamı sosyal demokrat ya da sol tandanslı siyasetçilermiyş.. Yaklaşan seçimlerde milliyetçi başkanın en büyük rakipleri arasında kabul edilen, ilk seçimlerde milliyetçi başkanı devireceklerini her yerde söyleyen isimlermiş..
Öykümüz böyle.. Şimdi bu öyküyü siyasi olarak nasıl okumamız lazım..
Milliyetçi başkan, sonunda partisi ve lideri hakkındaki görüşlerin farkına varıp, duygusal ilişkiye son verip araya mesafe mi koydu?… Milliyetçi başkan, bir kişiye 9-10 yıl sponsor olmaktan bıktı mı?..
Sosyal demokrat gazeteci aslına mı dönüş yaptı?.. Yoksa, sosyal demokrat gazeteci, yaklaşan seçimlerde belediyenin el değişeceğini mi düşünüyor?.. Ve de, fare gemi benzetmesi bir kez daha mı hayata geçiyor?..
Sizce, öyküddeki bir duruma Adana'da da tanık olursak, nasıl okumalıyız?…
Benim siyasi bilgim böyle bir öykü üzerinden siyasi okuma yapmaya yetmedi, ya sizin?….
***
Alkışlar Emirdağ Belediye Başkanı Kargın'a
Evet, Emirdağ'ın MHP'li Belediye Başkanı sayın Serdar Kargın'ı ayakta alkışlıyorum..
4 çay 2 kola işaretlerinin kanser gibi yayıldığı, günlük siyasete bulaşmış en koyu Türk Mililyetçilerini bile etkisi altına alan sözde osmanlıca, gerçekte arapça çılgınlığının tavan yaptığı bir dönemde ilçesine Türk'ün asıl yazısı olan Köktürk abecesini getirdi..
MHP'li Başkan Serdar Kargın, ilçesinin muhtelif yerlerine dikdiği "Emirdağ" yazısını hem bugünkü harflerle hem de Köktürk tamgaları ile yazdı..
Serdar Kargın gibi başkanlar ve siyasetçiler, MHP'den ümidimizi sonuna kadar kesmemizi önlüyor..
MHP'nin bir gün gerçek yoluna Turan ülküsüne döneceğine olan ümidimizi korumamıza yardımcı oluyor.. İnsan, MHP'li Emirdağ Belediye Başkanı Serdar Kargın'ın Köktürk tamgası hassasiyetini görünce, "demek ki her MHP'li belediye aynı değil.
Köktürk tamgalı kolyeli seyyar satıcı kardeşimizi hastanelik edene kadar dövenler yanında, Köktürk tamgalarına sahip çıkanları da var" diye düşünmekten kendini alamıyor..
Yüreğine sağlık Serdar Kargın başkan…
Ümidimiz odur ki, bin gün aynı hassasiyeti tüm MHP'li beledilerde görürüz, örneğin Adana'da Köktürk tamgalarının Emirdağ'da olduğu gibi mevcut harflerle birlikte hak ettiği yeri aldığına tanık oluruz..
Serdar Kargın başkanın attığı adım bir çoban ateşi.. Umarım en kısa zamanda bütün Türk dünyasını aydınlatır...