CHP ile İP arasında yerel seçimlerde kurulan ittifak meğer sadece iki partinin ittifakı değilmiş..
Aynı zamanda, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Genel Merkez'in intikam aracıymış..
Kılıçdaroğlu ve kurmayları, ittifakı 24 Haıziran sonrası olağanüstü kurultay için imza veren illeri cezalandırmak için bir yöntem olarak görmüşler..
CHP tabanının içine sinmeyen hatta isyanlara yol açan ittifakın amacı başkaymış..
Kazanmaktan çok cezalandırmaya yönelik bir anlaşma olduğu yeni yeni ortaya çıkıyor..
CHP'nin bir tabela partisine 10 ili bırakmasının sebebi önce anlaşılamamıştı ama, o illeri masayana yatıran CHP'liler Kıılıçdaroğlu ve ekibinin amacını çabuk çözdüler..
Bilindiği üzere, bitti denilen bir ittifak, Kemal Kılıçdaroğlu'nun akılalmaz ödün ve ikramıyla sonuçlanmıştı..
CHP, Balıkesir, Denizli, Manisa, Kocaeli, Konya, Samsun, Trabzon, Kayseri, Sakarya ve Gaziantep'te aday çıkarmayarak İP'in adaylarını destekleme kararı almıştı..
Karamanının koyununu oyunu yine sonra çıktı..
CHP yönetimi, fırsat bu fırsat diyerek 24 Hizarin seçimleri sonrasında olağanüstü kurultay için imza verenlere incecik bir bir iple ayar çekmiş..
"Madem olağanüstü kurultay için imza attınız, o zaman yerel seçimlerde size adaylık yok" demişler..
24 Haziran sonrasında, Manisa'nın 18 delegesinin tamamı, Sakarya'nın 14 delegesinin 14'ü, Denizli'nin 14 delegesinden 13'ü, Konya'nın 25 delegesinden 20'si, Kocaeli'nin 22 delegesinden 15'i, Gaziantep'in 24 gelegesinden 17'si, Samsun'un 17 delegesinden 15'i, Trabzon'un 11 delegesinden 10'u, Kayseri'nin 17 delegesinden 10'u ve Balıkesir'in 15 delegesinden 9'u olağganüstü kurultay yapılması için imza vermişler..
Yani bu illerin tamamı Muharrem İnce'ye açık destek vermişler, CHP'de bir değişim yapılması gerektiğini görüşünü savunmuşlar..
O zaman çeşitli baskılarla olağanüstü kurultayı engelleyen CHP yönetimi, ittifak görüşmelerini parti içi hesaplaşma için fırsata çevirmiş..
CHP Genel Merkezi'nin "Ali Cengiz Oyunu" tutar mı derseniz..
İşte orada, CHP'nin kurmaylarının hesabı şaşacak..
Parti içi muhalefeti oyuna düşürüp etkisiz hale getirmek için atılan ip ayaklarına dolanacak..
CHP tabanından intikam için İP'e bıraktıkları illerin yanısıra, Eskişehir, İzmir gibi kale olarak gördükleri yerlerde hezimeye uğrayacaklar ve 31 Mart gecesi genel merkezdeki odalarındaki eşyaları toplamaya başlayacaklardır…
*************
Eski ve yeni ülkücü arasındaki fark
MHP'li siyasetçilerin belediyeleri kazanmasından sonra, yaptıkları icraatlar, parti tabanının ve kendini "ülkücü" olarak tanımlayanların tutum ve davranışları karşısında hep düşünmüşümdür eski ile yeni ülkücünün arasındaki fark nedir diye..
Yeni nesil ülkücüler, yani günümüzün bazı ülkücülerin görüş dünüşce ve yaşam tarzları ile eski ülkücülerinkinin arasında dağlar kadar fark var..
Bugün, birçok MHP'li ve çeşitli nedenlerle İP'e geçen eski MHP'li belediyelerde yaşananları görünce ülkücülüğün tanımını konusunda da ikileme düşmemek mümkün değil..
Yeni nesil ülkücülerin bir bölümünün klasik neoliberal düşüncedekilerden farkları yok..
İlkelerini ilke edindikleri kişiler Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Atsız, Türkeş, Galip erdem, Arvasi gibi fikir ve eylem insanları değil, Makyavel'in ta kendisi..
O nedenle, MHP'li bazı belediyelerin olduğu yerlerde imar yolsuzlukları, ihale konuları, bankamatikçiler gibi konular sıradan hale geliyor..
Milliyetçi belediyecilik yerine bal tutan parmağını yalar gibi oportünist bir yaklaşım sergileyinor..
Gerçi, merhum Seyit Ahmet Arvasi, bugünleri 30 -40 yıl öncesinden görmüş, "Ülkücüden geçinenler, ülkücülükten geçinenler ve ülkücü olanlar" diye bir ülkücü tasnifi yapmıştı..
Eski ülkücüler ile yeni nesil ülkücülerin arasındaki düşünce farkını en güzel anlatan örneklerden birisi de ülkücü şehit Alpaslan Gümüş'ün şehadetinden önce nişanlısına yazdığı şiirdir..
Alpaslan Gümüş kim diye soracak yeni nesil ülkücülerin merakını hemen giderip, onun nişanlısına yazdığı şiiri paylaşayım.
Alpaslan Gümüş 12 Eylül öncesinde toprağa düşen 5 bin ülkücü şehitten biri..
Gazi Eğitim Enstitüsü Matematik Bölümü 2'inci sınıfında okurken 3 Kasım 1975 tarihinde okulun duvarının arkasında pusu kurmuş militanlar tarafından yaylım ateşine tutularak katledilmişti..
Gelelim nişanlısına yazdığı şiire..
GERİ DUR DEME…
Ateş hattındayız güzelim
Varlık – yokluk arasında
Bana:
‘Geri dur’ deme.
Bükme boynunu öyle
‘Ne olur’ deme
Kahrolan binlerce soydaşımın
Ağıtları dudaklarımda
Kan istiyorlar kanlarına
Hayber’de, Caber’de,Tiyanşan’da
Bağlama kollarımı benim
‘Geri dur’ deme.
Bak otuz dört şehit toprağa düştüler.
Allah! Sesleriyle
Ardında Bozkurtlarla
Allah’a yükseldiler
‘Geri dur’ deme.
Sana Altaylardan bir tuğ
Çin’den şal getireceğim
Kızıl kurşun vurursa beni
Kanıma batırıp mendilimi
Al, al getireceğim
‘Geri dur’ deme.
Bak Giray hanın torunları tutsak
Ötükenim yasta
Kerkük kan ağlıyor güzelim
Rodoplarım hasta
Kanımı adadım yollarına ilaç olsun diye
‘Geri dur ‘deme.
İmanımı zincirlemek istiyorlar
Kahrolacak onlar
Demir pençelerimle
Geri dönmek yok tarihimizde
‘Geri dur’ deme.
Kaşların yay,kirpiklerin ok gibi ama
Bana gerçek ok lazım.
Kılıç gibi bakışlarınla del bağrımı
Tutma kollarımı benim
‘Geri dur’ deme.
Benim sevda manileri yazmak
İçin vaktim yok
Ağıtlar dökülüyor dudaklarımdan,
Haber sor bana Önkuzu’dan
Kılıçkıran’dan,
Onların düştüğü yola kurbanım
‘Geri dur’ deme.
Elbette kutsalsın benim için
Gelinliğin ap ak olmalı lakin
Kardeşlerin kara yasta iken
O günün hatrı için
‘Geri dur ‘deme.
Senin deniz mavisi gözlerin
Aral’ı hatırlatır bana
Sonra tutsak kardeşlerimi
Yanar yanar kahrolurum
‘Geri dur’ deme.
Saçlarında Selenge’nin kıvrılışı var.
Tutsak Selenge’nin
Başında Tanrı Dağları kadar
Dik olmalı senin
Bükme boynunu öyle
‘Geri dur’ deme.
Senin namusun kadar
Mübarek yurdumda
Kızıl çizmeler sarı çıyanlar var
Tutsak kardaşlar
Dokuz tuğla gök bayrağı bekliyorlar
‘Geri dur’ deme.
Sen alnında tutsak kardeşlerinin
Lekesi varken
Ap ak gelinlik giyemezsin
Börteçine, Asena zincirliyken
‘Geri dur’diyemezsin
‘Geri dur’ deme.
Senin alnın ap ak hürsün
Şafaklar senin için müjdeci
Tutsak gardaşların her şafakta ölürler
Benimle beraber
‘Geri dur’ deme.
Sen güzelsin damarlarında Türk kanı
Kalbinde kardeş sevgisi taşıyorsan
Allah’a inanıyor
Ve beni seviyorsan
‘Geri dur’ deme.
Gardaşların tutsak, gardaşların yaralı
Onlara sıkılan kurşun beni yaralar
Son Türk’te hür olana kadar
Sakın bana
‘Geri dur’ deme
Eğer bir çığ gibi büyüyorsak
Eğer bir ölüp bin diriliyorsak
Bu ülkü aşkından güzelim
Şahadet aşkından
Çok görme bana
‘Geri dur’ deme.
Eğer demir perdeyi eritecek gözyaşı ise
Ağlasın anam ağlasın bacım
Sen gök gözlüm gök eşarplım
Seninde gözyaşın karışsın sele
Sakın bana
‘Geri dur’ deme
Ben bir savaşçıyım
Ağlamak için doğmadım
Tutsak Türk ellerinin hürriyeti amacım
Daha oralarda Moskofu
Kovmadan geri dur deme
Damarlarımda Bilge Kağan’ın kanı
Gönlümde Hira’dan kopan nur var
Dokuz tuğlu sancak ile kurmadan
Turanı
Sakın bana
‘Geri dur’ deme.
Ben karanlıkla savaştayım
Düşman kahpe düşman namert
Daha dün düştü Alparslan’ım
Daha kurumadı kanı
‘Geri dur’ deme.
Dokuz tuğ göndere çıkana kadar
Bozkurtlar Turan’a akana kadar
Son Türk’te hür olana kadar
‘Geri dur’ deme…
Onlar, Turan, diyordu..
Ötüken, Kerkük, Rodoplardaki Türklerin dertlerini dert edinmişlerdi..
Bırakın, rant peşinde koşmayı nişanlılarına sevda manileri bire yazmayı düşünmüyorlardı..
Gün döndü devran değişti, ülkücüler yerine ülkücülükten ve ülkücülerden geçinenlere bıraktı..
Onların da derdi doğal olarak Turan, Ötüken, Kearkük, Doğu Türkistan, Balkanlar değil, belediye olanaklarından nasıl nemalanırım ya da belediye olanaklarını nasıl kendime ve eşe dosta aktarabilirim oldu..
Bisiklete binerken jeepe binmenin yollarını araştırır oldular..
Yani, en yalın deyimiyle eski ülkücüler ile yeni nesil ülkücülerin dertleri değişti..
Turan, Kerkük, Ötüken, Tarıdağı, Doğu Türkistan, Rodoplar gitti çıkar ve para geldi..