Sanal ortamda bazı siteler var..
Haber sitesi görünümlü bu sitelerde 2000'li yılların başından beri inanılmaz bir MHP düşmanlığı yapılıyor..
Hani neredeyse, Bahçeli, İstanbul Boğazı'ndan yürüyerek karşıya geçse, "Bahçeli yüzme bilmiyor" diye haber yapacak kadar sıkı bir MHP düşmanlığı yapıyorlar..
Bugüne kadar ne merhum Türkeş'in ne de Bahçeli'nin hiç bir yaptığını beğenmediler..
Sürekli eleştiri, hatta eleştiri ötesi hakarete varan haber görünümlü yazılar yazdılar..
Yeri geldi, MHP'yi CHP ve HDP'ye eklemlemeye uğraştılar..
MHP içerisinde, gözünü türlü nedenlerle Bahçeli düşmanlığı bürümüş az sayıdaki MHP'liler de bu haser görünümlü trol sitelere büyük önem verdiler..
Hatta, bazılarının Bahçeli ve MHP'ye eleştirirken bu tür haber siteleri ile bu sitelerin kerameti kendinden menkul sahip ve yazarlarını referans gösterdiklerine tanık oldum..
İlginçtir, yaşamlarını MHP, Türkeş ve Bahçeli düşmanlığıyla geçiren, fikir yapıları MHP düşmanlığı üzerine kurulu, iflah olmaz MHP karşıtlığıyla tanımdığmıız bu kişiler, hala sayfalarının, yazılarının ağırlığını hala MHP ve Bahçeli ile dolduruyorlar..
Buluttan nem kapsalar, "MHP ve Bahçeli yüzünden havamız bozuldu" diye yazacak bu kişilere MHP ve Bahçeli'yi beğendirme olanağı aslı yok..
Bu kişilerin yazdıklarında tek fark, eskiden sadece MHP ve Bahçeli'yi eleştirirlerdi, şimdi arkasına ufak bir İP ve Meral Akşener övgüsü eklemeyi ihmal etmiyorlar..
Fakat, artık inandırıcılıklarını yitirdiler..
Yazdıkları çizdikleri, genel merkez yönetimine karşı isyan etmesini istedikleri MHP tabanında artık sadece bir mizah olarak görülüyor, öyle okunuyor..
"Bakalım ne avarmışlar, zeybeği sarı mı yoksa kızıl mı oynamışlar" denilerek internet sitelerindeki yazılar açılıyor…
*****************
Eski hükümlüler sistemin oyuncağı oldu
Evet, eski hükümlüler malesef sistemin oyuncağı oldu…
Daha düne kadar, kamu ve özel işverenlere "eski hükümlü çalıştıracaksınız, yoksa ceza keserim" diyen devlet, şimdi, aynı işverenlere "eski hükümlü çalıştırmayacaksınız" diyor..
Kamuda taşeron firmalarda çalışan işçilerin kadroya anılmasıyla eski hükümlüler büyük bir mağduriyete uğradılar..
Özellikle, belediyelerin taşeronlarında çalışanlar, güvenlik soruşturmasıyla kadroya anılmalarının engellenmesiyle, Nisan ayı başı itibariyle işlerinden oldular, evlerine ekmek götüremez hale geldiler..
O kişiler şimdi MHP ve CHP örgütlerinde yeniden işlerine kavuşmak içiqn çare arıyorlar…
Halleri ne olur bilemem, ama aynı devlet, daha önce de belediyelere eski hükümlü çalıştırmaya zorluyordu..
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 21 Ekim 1998 tarihli 4382 sayılı yasayla, kamu ya da özel tüm işyerlerine özürlü ve eski hükümlü çalıştırma yükümlülüğü getirmişti..
Çalıştırmayanlara da pera cezası kesiyordu..
Bakın, dvnemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, günümüzün İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 2016 yılında, CHP Niğde Milletvekili ve Kİt komisyonu üşyesi Ömer Fethi Gürer'in bir sonu önergesine verdiği yanıtta, 2012 yılından 2006 yılının Haziran ayına kadar, engelli ve eski hükümlü çalıştırmaya yükümlülüğünü yerine getirmeyen işverenlerden 110 milyon 722 bin 288 lira ceza tahsil edildiğini açıklıyordu..
Yani eski parayla 112 trilyon 722 milyar lira, eski hükümlü çalıştırmayan işverenlerden ceza olarak alınmış İŞKUR'a aktarılmıştı..
Şimid aynı Türkiye Cumhuriyeti'nin hükümeti, belediyelerin eski hükümlü çalıştıramayacağını dolaylı yollardan söylüyor, taşeronhda çalışanların belediyelerin bünyesine geçmelerine adli sicil ve güvenlik soruşturması ile engel koyuyor..
İki uygulamayı yapan aynı devlet..
Şimdi, sayın bakanlar söylesinler, halen yürürlükte olan eski yasaya karşın, eski hükümlüler neden işlerinden oldular?..
Eski hükümlülerin bir an önce sistemin elinde oyuncak olmaktan kurtarılması için adım atılacak mı?..
***************
Köy Enstitüleri 78 yaşında
Bugün, Türk eğitim tarihinin en büyük devriminin 78'inci yıldönümü..
Köy Enstitülerinin kurulduğu gün..
Hani, yoksul köy çocukların aydın bir insana dönüştüren, Türk halkını üretime yönlendiren; Türkiye'deki ağalarla birlikte ABD başta olmak üzere emperyaliztlerin tepkisini çeken eğitim kurumlarımız vardı ya, işte onların yıldönümü..
Atatürk döneminde hazırlıkları başlayan Köy Enstitüleri, 17 Nisan 1940 tarihinde dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve döneminin büyük eğitimcisi İsmail Hakkı Tonguç tarafından açılmıştı..
Nüfusun yüzde 80'nini köylerde yaşadığı, halkın yüzde 85'inin okuma yazma bilmediği bir dönemde açılmıştı..
O okullarda yetişenler, döndükleri köylerinde halkı aydınlatmışlar, çeşitli alanlarda üretim yapmalarını sağlamışlardı..
Haliyle de önce Türkiye'deki toprak ağalarının, sonra da ABD ve batılı emperyalist devletlerin tepkisini çekmişlerdi..
Kapatılmaları için yoğun kampanyaları açılmıştı..
okullarda din düşmanlığı yapıldığını söyleyenleri mi ararsınız, binaların haça benzediğini iddia edenleri mi..
En iğrenci de kız öğrencilerin okul tuvaletlerinde çocuk düşürdükleri şeklindekilerdi..
Bu kadar iğrenç iftiraların ve kampanyanın nedenini derslere bakınca zaten anlıyorsunuz..
Tarih, Coğrafya, Ev İdaresi, Resim, Beden eğitimi, Matematik, Fizik, Kimya, Yabancı dil, Çocuk bakımı, Müzik, Askerlik, kooperatifçilik, Sağlık bilgisi, Ruhbilim, Özel Öğretim metodları, Eğitbilim, Eğitbilim tarihi, Toplumbilim, Tarla tarımı, Zootekni, Tarım teknolojisi, Tarım İşletme Ekonomisi, Köy Enstitülerinde okutulan dersler arasındaydı..
Her öğrenci mutlaka bir müzik enstrümanı çalmasını öğreniyordu..
Tarım,ev idaresi gibi dersler uygulamalı yapılıyordu..
Öğrenciler tarla tarımı, bahçe tarımı, hayvancılık, giysi dikimi konularda okulu bitirdiklerinde birer uzman oluyorlardı..
Sonra da gidip köylerinde halka öğrendiklerini bir bir öğretiyorlardı..
Atalarımız, hiç bir iyilik cezasız kalmaz demişler, Köy Enstitülerinin cezası da, ABD ile Filbright anlaşmasını imzalayan İsmet İnönü ile Türkiye'yi BM ve NATO'ya sokma sevdasınaı düşen Anadolulu ttüccarların partisi DP'nin lideri Adnan Menderes tarafından elbirliği ile tarih sahnesine gömüldü..
Köy Enstitülerinin egemen sınıflarda yarattığı rahatsızlığı sonraki yıllarda AP'den milletvekili de olan Kinyas Kartal'ın bir röportajda söyledikleri çok güzel bir şekilde açıklıyor..
Röportajın bir bölümünde şöyle diyor Kinyas Kartal:
"Ben kapattırdım köy enstitülerini. Ben toprak ağasıyım. 200’e yakın köyüm var.
Bu köylerdeki halk bana tapar. Ne işi varsa bana sorar. Evlenecek, boşanacak, askere gidecek, mahkemesi nesi varsa gelir bana danışırdı. Ama Köy Enstitüleri açıldıktan sonra 5 köyüme KÖY ENSTİTÜSÜ MEZUNU GELDİ ve bu köylerden artık KİMSE BANA GELİP DANIŞMAMAYA BAŞLADI. Ben düşündüm 200 köyümün hepsine köy enstitüsü mezunu gelirse BENİM AĞALIĞIM NE OLUR, SIFIRA DÜŞER!
Böyleyse benim harekete geçmem gerekir dedim ve DOĞUDAKİ BÜTÜN AĞALARA telefon ettim onları topladım. Bir de Batı’dan buldumESKİŞEHİR’den EMİN SAZAK. Sonra MENDERES’LE PAZARLIĞA GİTTİK. (Yıl 1950 seçimlerin olacağı zaman) Dedik ki;
“Köy Enstitülerini KAPATIRSAN şu gördüğün doğudaki tüm toprak ağaları ve batıdan Emin Sazak’ın oyları sana. KAPATMAZSAN OY YOK” ve Menderes’te 1950’de iktidara gelir gelmez köy enstitülerinin temelini sarsmaya başladı."