MHP'li belediyelerde, Demokrat Partililere olan muhabbet artarak devam ediyor.. Öyle arttı ki, Büyükşehir'den başlayan bu büyük aşk Sarıçam'ı da sardı..
MHP'li belediyelerin kırat aşkı önce Büyükşehir'de başlamıştı… MHP tabanının "Atkurt" diye adlandırdığı bir üst düzey görevlisi, kadrolarda önceliği Demokrat Partililere vermişti.. Her ne hikmetse, kimi bankamatikçi, kimi fiili çalışan işe aldırdığı, referans olduğu kişiler hep "baba dostlarının" mahdumları oluyordu.. Kimi bir baba dostunun gelini.. Kimi bir başka baba dostunun kızı…
Kimi kıratın çaycısı, kimi sekreteri.. Bazısı kadın kollarının aktif üyesi.. MHP'lilerin atkurt dediği zatı muhterem kadrolara bir hayli hepsi de kıratçı baba dostları ile doldurmuştu.. Atkurt bir yandan, diğer bazı yetkililerin akraba-ı taallutundan belediyeyi tıklım tıklım doldurmalarından mağdur olanlar ise MHP'liler ve Ülkücü gençler olmuştu.. Baba dostları, çaycılar, sekreterler derken, ülkücüler belediyenin önünden geçemez olmuşlardı. Yıllar geçtikçe, doğanın kanunu işler, bu aşk durulur diye beklerken, tam tersi oldu.. Doğa kanunları da yanıldı, bizlerde.. Büyükşehir'de başlayan DP aşkı azalmak ya da durağanlaşmak şöyle dursun Sarıçam'a da yayıldı.. Son olarak kıratın yedekten gik üyesinin kızı Sarıçam Belediyesi'nin medya bölümünü şeferlendirdi.. Ne diyelim; atkurtlarla yokkurtlara kıratla aşklarında mutluluklar dilemekten başka!….
MHP-AK Parti flörtü bitmeli
Ankara'da devlet kurumlarına olmayan bir devlet bayrağının çekilmesi, başkanlık sistemine evet diyen MHP yöneticileri için bir erken uyarı oldu.. Tabanından evet oyu isterken, AK Parti iktidarının MHP'nin savunduğu görüşlere geldiğini iddia ediyorlardı.. AK Parti'nin kürtçülük hareketlerine artık geçit vermeyeceğini ileri sürüyorlardı.. Açılım sürecinden, Habur olaylarından sonra AK Parti'nin değiştiğini, MHP'nin çizgisine geldiğini savunuyorlardı.. Ve referandumda evet çıkmasının bölücü terörü bitireceğini söylüyorlardı..
AK Parti ile aynı ağızdan konuşuyorlardı.. Ancak, Amerika'nın şımarık çocuğunu Barzani'nin Ankara ziyareti, AK Parti'nin tüm foyasını ortaya döküverdi.. Tabii, MHP'nin evet gerekçelerinin de yalan üzerine kurulu olduğunu dosta düşmana gösteriverdi.. Şimdi MHP Genel Merkezi ve tabanından evet oyu isteyen Genel Başkan Devlet Bahçeli, Ankara'da devlet kurumlarında göndere çekilen sözde Kürdistan bayrağı yüzünden evetçi ortaklarına ateş püskürüyorlar.. Bu kadar ateş püskürmelerine gerek yok aslında.. AK Parti'nin bakış açısı başından beri ortadaydı… Aslında şu bayrak olayına dua etmeliler.. Onun sayesinde AK Parti'nin değişmediğini, evet için Türk Milliyetçisi göründüğünü anladılar.. AK Parti'nin hala Açılım sürecinde, Habur'da kaldığını gördüler.. Yol yakınken, iş işten geçmemişken, Türk Milliyetçilerinden, MHP tabanından özür dileyip hayır için çalışmaları imkanı buldular.. Tabanlarını aldatmaktan kurtulma şansı yakaladılar.. Bu fırsatı kaçırmayın.. Türk halkının gönlünde yeniden taht kurun…
16 Nisan'dan sonra bu fırsat bir daha ele geçmez, asılan sözde devlet bayraklarını dizlerinizi döverek, iç ekerek, ben ne yaptım diye mırıldanarak izlersiniz! Türküler susmaz!… Tarih boyunca hep böyle olmuştur, türküler asla susmamıştır.. Orta Asya'da şamanlar, baksılar türküleriyle, sazlarıyla Türk halkının hislerine tercüman olmuşlardı.. Anadolu'da aynısı olmuştu.. Nice baskılara rağmen, Pir Sultanlar, Dadaloğlular türkülerini söylemişlerdi.. O türkülerle, Osmanlı'nın yörüklere, Türkmenlere yaptığı zulümlerin anısı ve acısı bugünlere taşınmıştı.. Gevheri'nin yüzyıllar öncesinden soykırıma uğramaktan kurtulmaları için Türkmenlere yaptığı "Dağlara gel" seslenişi hala yörük obalarında ses bulmuştu... Osmanlı'nın Adana'da Kozan'da yaptığı zulüm ve kıyımın acısı Dadaloğlu ile bugünlere ulaşmıştı.. Kalkıp göçerken, atalarımızın haykırdığı "Ferman padişahınsa, dağlar bizimdir" sözleri kulaklarımızda hala yankılanıyordu...
Karacaoğlan'ın sesinden büyük aşkların tanığı olmuştuk.. Bugün de türküler susmuyor.. Türküler söyleniyor.. İyi ki türküler var, iyi ki Gevheriler, Pir Sultanlar, Dadaloğlular, Karacaoğlanlar o türküleri yakmışlar… Anlayış farkı… Anlaylış farkı çok önemli.. Ülkenin, kentin, işletmelerin hatta spor kulüplerinin yönetimine etkileyen bir olgu.. Kimi siyasetçi, hayatında bir kez olsun yurt dışına çıkmaz..
Dünyayaı sadece kendi ülkesinden sanar.. Kimi spor adamı, başında olduğu kulübün dışındaki kulüpler nhasıl yönetiliyor niye kafasını kaldırıp bakmaz.. ama bazın aykırı insanlar çıkıyor.. Yapılması gerekeni yapılıyor.. antalyaspor Başkanı Ali Şafak Öztürk gibi.. Ali Şafak Öztürk, Avrupa'yı dolaşıyor.. Gezmek için değil elbette, bilgi ve birikim sağlamak için.. İtalya'nın dünya çapındaki kulüpleri İnter, Milan, Juventus ve atalanta kulüplerini ziyaret ediyor.. onların başkanlarından kulüplerini nasıl yönettikleri hakkında bilgi alıyor.. Sonra da geliyor Antalyaspor'da uyguluyor.. onun için, sezon başında banko küme düşecek takım gözüyle bakılan Antalyaspor zirveyi zorluyor… Bizimkiler mi…. Bulundukları yerlerden belli değil mi?….