Türkiye’nin ekonomik koşullarında imkânsızlıkları yaşayan gençlerin yurt dışı hayallerini bilmeyeniniz yoktur. Okulu bitirip meslek sahibi olan her genç, ülkesinde iş imkânı bulamayınca yurt dışına gitmeye heveslenir.
İmkân bulursa bunu da değerlendirip yurt dışına gider. Orada kalıp geri dönmek de istemez.
Son yapılan bir araştırmada gençlerin yüzde 85’inden fazlası yurt dışına gidip geri dönmemek istediklerini ortaya koymuşlar. Daha iyi bir iş ortamı kazanç elde etme adına yurt dışını verimli gören gençler ile aslında genç beyinleri de yurt dışına transfer etmiş oluyoruz.
Türkiye’de üst seviyedeki üniversitelerin sayısı 5’i geçmiyor. Bu okullardan mezun olan gençler iş imkânını daha kolay buluyorlar. Çünkü bu okullara yüzdelik dilim olarak üst seviyedeki öğrenciler girebiliyor. Mezun olmaları da kolay olmuyor elbette.
Küçük ilçelere varana değin açılan üniversiteler maalesef lise seviyesine kadar düşen eğitim veriyorlar. Çoğu üniversitenin adı var, öğretim elemanı yok. Ya dışarıdan görevlendirme ve sözleşme ile öğretim elemanı buluyorlar. Ya da başka okullardan haftanın belirli günlerinde öğretim elemanları gelerek ders veriyor.
Bu da verimsizliği beraberinde getiriyor.
Üniversitelere öğretim elemanı almak da artık torpile dayandı. Açılan sınavları kazananlara bakın, üniversitede bağı olan kişilerin yakın hısım ve akrabaları olduklarını görürsünüz. Gençler bu konuda da oldukça şikâyetçi. Yüksek lisans yapamıyorlar, doktorasını tamamlayamıyorlar.
Sonuçta iyi eğitim alanlar iş imkânı buluyor. Diğerleri de yurt dışına kaçıp burada iş bularak mesleklerini veya başkaca bir işi yaparak para kazanmanın gayretine düşüyorlar.
Giden de geri dönmüyor, gelmiyor. Yurt dışında elbette yaşamak kolay değil. Ağır şartlar altında çalışılıyor ve kazanılan paranın da ayrıca bir kıymeti oluyor bu şekilde kazanıldığı için.
Oldukça fazla mezun veren üniversitelerin çeşitli branşlarındaki öğrenciler ile yüksek okul mezunu gençlerin iş bulmakta daha da zorlandıklarını biliyoruz. Bu konuda neler yapılabilir? Sorusuna da başta YÖK olmak üzere devletin yetkilileri olan büyüklerimizin karar vermesi, uygulamaya koyması gerekiyor.
Üniversite açmak, buralardan öğrencileri mezun etmek asıl olan değil. Asıl olan, mezun ettiğiniz o genç beyinlerden faydalanmaktır. Onlara iş imkânı yaratmaktır. Üretime katmaktır.
Etrafımızda üniversiteyi bitirerek günlük yevmiye ile iş bulup çalışan onlarca arkadaşımız var. Hepsinin de ortak kaygısı mezun olduktan sonra aldıkları kredileri ödemek, ailelerine yük olmamak.
Kara kara düşünmek yani…
Çoğu ilçelerdeki üniversitelerin kendilerine ait binaları yok. Kiralık binalarda eğitim vermeyi sürdürüyorlar. Okul dışından gelen hocaların kalitesi de tartışılır!
Böyle bir Türkiye gerçeği ile yüz yüzeyiz. Bunun ortadan kalkması, eğitim düzeyinin kalitesinin artırılması, mezun olan gençlerin üretime katılmalarının sağlanması temin edilmediği sürece her yıl yeni mezunlar veren bu okullar ile sorun daha da büyüyecektir.
Aslında bizim bu ortaya koyduğumuz sıkıntıları bilmeyen yok. Devleti yönetenler, mecliste yasa yapanlar, YÖK, üniversitelerin öğretim elemanları başta olmak üzere herkesin dertlendiği ve ortak noktada buluşup ‘çözüm yolu bulunsun’ diyerek kafa yormak zorunda olan kişiler bunlar.
Lakin son 20 yıldır kimsenin bu konuda bir çalışma yaptığı yok…
Biz gençler Allah’a emanet yaşamaya çalışıyoruz. Ailelerin ellerine bakarak, ezilerek, büzülerek, aldığımız diplomaları kitapların arasına katlayıp koyarak…
Diplomasını gururla çerçeveletip duvara asamayacak duruma geldik…
Neden mi?
Bir işe yaramayan diplomayı gururla duvara asmış olsan ne olur? Asmamış olsan ne olur?
İş istiyor bu gençler iş…
Muhalefet partileri şimdileri iktidarı eleştirip kendileri iktidar olduklarında gençlerin önünü açacaklarını ve onlara iş imkânı vereceklerini söylüyorlar.
Bir genç olarak inanıyor muyum?
Hayır…
İnanmak istiyorum aslında…
Sözler hoşumuza gidiyor ama inanmıyoruz…
Olay bu maalesef…