Pandemi nedeniyle ertelenen Ak Parti kongreleri yeniden başlıyor. Adana’da, 11 Ocak'ta Ceyhan ve Yüreğir, 12 Ocak’ta Seyhan, İlçe teşkilatları yeniden kongrelere gidiyor. 5 Şubatta da İl Kongresi'nin yapılacağı net olmasa da alınan kararlar arasında.
Önce, Ak Parti Genel Merkezi'nden yapılan atamalar sonrasında oluşturulan yönetim kadroları hakkında konuşulanları yazalım.
Partililer arasında Yüreğir yönetimi Seyhan ve Ceyhan’a nazaran daha olumlu bulunmuş. Genel bir benimseme söz konusu.
Seyhan ve Ceyhan için ise bunları söylemek güç. Recep Tayyip Erdoğan’ın sürekli vurguladığı 'Dava Bilinci'ne sahip isimlerin neredeyse yok denecek kadar azaldığıhatta yönetimlerde 'bankamatikçi' denilen insanların dahi olduğu konuşuluyor.
Seyhan yönetiminin İl Yönetiminde yer alan iki kişi tarafından belirlendiği bundan dolayı da partinin tabanında da tavanın da dertli olduğu ifade ediliyor.
Tepkilerden dolayı kongrelerde şimdiki isimlerden bazılarının değişme ihtimali yüksek. Önemli olan değişmesi değil değişenin yerine gelecek kişilerin duruşu.
Benim en çok dikkatimi çeken Seyhan Teşkilatı'nın seçimleri bir düğün salonunda yapacak olması. Türkiye’nin en büyük ilçelerinden birisinde İktidar Partisi’nin İlçe Yönetimi bir kongre yapacaksa düğün salonunda yapmamalıydı. Daha uygun bir salon bulunabilirdi.
Şimdilik bunlarla yetinelim. Yeni yılda yeni bilgiler ile bu konuyu daha fazla açarız.
SÜLEYMAN ÇALIŞKAN İLE ÖZEL BİR ANI
Salı bir işim için Adana Şehir Hastanesi'nin Cenaze İşleri Binası'ndaydım. O sırada bir kaç saat önce vefat eden Süleyman Çalışkan ağabeyimizin cenazesini almak için bazı gençler de oradaydı.
O heybetli, yüreği kadar koca vücudunu bir tabut içinde görmek beni çok üzdü. Üstelik çok da zayıflamıştı sanki.
Üç-beş genç tabutu yüklenip cenaze aracına doğru yürürlerken aklıma Süleyman Çalışkan ile bir anım geldi.
O zamanlar yayın yönetmenliğini yaptığım radyoya yanılmıyorsam Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Üyesi sıfatıyla konuk olarak gelmişti. Hem ticaretten, hem siyasetten, hem de Adana'dan bahsettiğimiz çok güzel bir programı geride bıraktık.
Bana döndü; "Kurtuluş kardeşim kaç çocuğun var?" diye sordu. Bende; "Elinizden öper. Bir oğlum bir de kızım var" deyince okuyup okumadıklarını sordu. Kızımın iki yaşına daha yeni girdiğini, oğlumun da 4 yaşında olduğunu söyledim.
"Oğlanı bizim oraya gönder" dedi. "Hafız yapalım onu. Okula bir-iki yıl geç başlasın" dedi güldü.
O gülünce ben de şaka yaptığını sandım. Anladı herhalde, "Kurtuluş, şaka yapmıyorum. Bak! Benim çocukların hepsi hafız. Bizim bir hafızlık okulumuz var. Her şey resmi. Sorun olmaz. Sen hafız babası olur, övünürsün biz de o çocuk Kur'an okudukça sevap kazanırız" dedi.
Ben de; "Süleyman Amca! Benim açımdan yaptığım iş doğruysa, o işte Allah'ın rızası varsa işin resmi olup olmamasına bakmam. Bu teklifinizi ailem ile değerlendireceğim. İnşallah olur" dedim. Nedenini hala bilmiyorum ama hiç bir olumsuzluk olmamasına rağmen o iş olmadı. Yani, şimdilik.
Oğlum şu an bir İmam-Hatip Ortaokulu öğrencisi. Henüz hafız da değil. Süleyman ağabeyin okuluna gönderme fırsatım olmasa da şunu biliyorum, Süleyman Çalışkan, yetiştirdiği yüzlerce hafız ile ardında bıraktığı hayırsever çocuklarıyla ve arkasından dua eden binlerce personeli ve aileleriyle zaten kapanmayacak bir defterin sahibi olarak göçtü bu dünyadan.
Vefatını ilk öğrendiğimde derin bir hüzün çöktü yüreğime. Sonra O'nun için dua ettim.
Şahidim. O Allah'ı severdi. Allah da O'nu seviyor olmalı ki; Hem makam, mevki, para verdi hem de imani anlamda duruşunu bozmayacak bir hayat nasip etti.
Süleyman Çalışkan ağabeyimize Allah'tan rahmet, O'nun adını hayırla yaşatacağına emin olduğum
Çalışkan ailesine de başsağlığı diliyorum.
Tüm geçmişlerimizin mekânı cennet, makamı ali olsun.