Suriye iç savaşı başladığından bu yana yaşanan trajediye sessiz kalmayan, görmezden gelmeyen ve devletler arasında en fazla mağdur olmasına rağmen mazlumlara kucak açan bunu yaparken de asla 'Ne kazanabiliriz?' derdine düşmeden 'Savaş mağduru insanlara nasıl sahip çıkabiliriz?' diye düşünen tek devlettir Türkiye Cumhuriyeti. Bu noktada bazı zamanlarda kendi vatandaşlarının mağdur olmasına, bazen kendi vatandaşlarından daha ayrıcalıklı algılanmasına rağmen Suriyeli mültecilerin sıkıntılarını gidermeye çalıştı. İş artık işinden çıkılmaz noktaya geldiğinde, sınırlarından atılan füzelerle vatandaşlarının hayatını kaybettiği terörü ensemizde hissettiğimiz andan itibaren ise dünyaya bir 'One Munite' çekerek daha önce masa başında cetvelle çizilen, şimdi kan, göz yaşı ve zulümle çizilmeye çalışılan üstelik bu yapılırken de bölgede yaşayan halkları birbirine kırdırarak gerçekleştirilen operasyonlara karşılık Cumhuriyet tarihinin en büyük harekatlarını yaptı. Önce Fırat Kalkanı ardından Zeydin Dalı Harekatları ile bölgede barış koridoru oluşturdu ve bu bölgeleri gerçek sahiplerine, Suriyelilere teslim etti. Zaman zaman bazı istenmeyen olaylar yaşansa da o bölgede yaşayan Suriyeliler endişe duymaksızın kendi topraklarında geçiriyorlar ömürlerini..
Şimdi yeni bir operasyonun gölgesindeyiz. Belki de siz bu satırları okuduğunuzda başladığına şahitlik edeceğimiz ve adının Barış Pınarları olacağı düşünülen operasyon bizi PKK/PYD belasından kurtaracak, Suriyeli kardeşlerimizi de kendi vatanlarında yaşama imkanına kavuşturacak. Burada bir kez daha dikkat etmemiz gereken iki konu var.
* Birincisi bu operasyonda hedeflenen bölgelere baktığımızda da yine emperyal-sömürgeci bir zihniyet ile bu operasyonu yapmadığımız, petrol bölgelerinin yine PKK/PYD (dolayısıyla ABD) kontrolünde kalacağını rahat bir şekilde görebiliriz.
* İkincisi ve en önemlisi ise (sözüm ona savaş karşıtlığını bahane eden) bir kaç çürük yumurtanın dışında operasyona neredeyse karşı çıkan yok. Hele de dünyanın başına bela olan bir delinin tehditlerinin ardından daha çok sarıldık birbirimize ancak şunu unutmamalıyız; Bu operasyon öncesinde güya müttefikimiz ve dostumuz büyük şeytan Amerika teröristleri bize karşı savaşmaları için yıllarca eğitti ve bize parasıyla vermediği silahları, tankları, tüfekleri on binlerce tırla birlikte teröristlere verdi. Dolayısıyla bu operasyon diğerlerine göre daha sancılı olacak ve daha çok şehit haberleri alabileceğiz. İşte bu noktada bize düşen bütün bunlara hazırlıklı olmak ve şehit haberleri karşısında dirayetimizi koruyarak iktidarı, muhalefeti ve her türlü düşünceden vatandaşıyla aynı dili kullanmaktır. Terörün kökünü ancak böyle kuruturuz.
Bu noktadan sonra benim şöyle bir teklifim de var; Dost ve müttefik dediğimiz ancak Osmanlı'dan tutunda bugüne kadar her zaman bizim destek olduğumuz ancak hiç bir hayrını görmediğimiz Amerika ile ekonomik ve askeri ilişkileri askıya almalı ve hatta tamamen sonlandırmalıyız. Bunun devlet yönetiminde pek mümkün olmayacağının farkındayım aslında ama en azından buna yönelik bir adım atmalı mesela Adana'daki bela üssü, 15 Temmuz'un da komuta merkezi İncirlik'i hem de operasyonun başladığı gün Amerikalılara kapatmalı ve buradaki tüm personeli istenmeyen adam ilan ederek ülkelerine postalamalıyız.
İşte o zaman harekatı daha ilk günden psikolojik olarak kazanmış oluruz.
3. ULUSLARARASI LEZZET FESTİVALİ'NİN ARDINDAN
Adana Valisi Mahmut Demirtaş'ın şehrimize belki de en güzel hediyesi oldu Lezzet Festivali. Bu yıl 3. gerçekleştirildi ve uluslararası bir boyut kazandı. Hal böyle olunca Türkiye'nin ve dünyanın pek çok bölgesinden turistler Adana'ya akın etti. Otellerde yer kalmadı, restoranlar doldu taştı, şehrin ekonomisi canlandı.
Sadece diğer şehir ve ülkelerden gelenler mi alanı doldurdu? Adana adeta Merkez Parka akın etti. Öyle bir teveccüh vardı ki festivale gece yarılarına kadar vatandaşlar organizasyon alanında çoluk çocuğuyla birlikte düzenlenen etkinlikleri takip etti.
Eksiklikler yok muydu? Elbette vardı ve elbette olmaya devam edecek ama önemli olan artılarının eksilerini göstermeyecek kadar çok olmasıydı. En güzeli de neydi biliyor musunuz? Şehrin atanmış ve seçilmiş bürokratlarının birbirine sahip çıkarak, birbirini desteklemesi.. Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar'ın Valimiz Mahmut Demirtaş ile ilgili organizasyon hakkında söylediklerine bakın ne demek istediğimi anlarsınız. Adana'ya da bu lazım. Şehrin imajını kurtarmak istiyorsak bu birlik ve beraberliği korumamız gerekir işte bu yüzden de sadece toplumun bir kesimine değil her kesimine hitap etmemiz, buna göre çalışmalar yürütmeli ve organizasyonlar, fuarlar, festivaller düzenlememiz gerekir.
Bugün birlik ve beraberlik içinde olanlar yarın daha önce 'Dünya Rakı Günü' diyerek başlatılan ardından dönemin valisinin ve sivil toplum kuruluşlarının yoğun tepkisi sonrasında adı 'Kebap ve Şalgam Festivali'ne dönen ancak adından başka hiç bir şeyi değişmeyen Adana için çok önemli ve kutsal mekanların olduğu bir yerde gerçekleştirilen bu festivalin de Adana'ya Adanalıya yakışır bir şekilde adındaki gibi gerçekten Kebap ve Şalgam Festivali olarak kutlanması ve tüm Adanalıların Lezzet Festivali'nde olduğu gibi çocuklarıyla birlikte bu festivale katılabilmesi sağlanmalıdır. Yoksa bugün yaşanan birlik görüntüsü yarın tartışma ve kavga görüntüleri arasında eriyebilir.
BİR DELİNİN GÜNLÜĞÜ
Bak! deli. Seni kim bilgilendiriyor, akıl hocan kim/ler bilmiyorum ama günlüğüne bazen saçma sapan şeyler yazıyorsun. Ben sadece bizimle ilgili olan bir kaç tanesini düzelteyim;
* Kürtler kardeşimizdir ve biz tarihin hiç bir döneminde Kürtlerle savaşmadık. Bizim savaşımız Kürtleri de mağdur eden teröristlerledir.
* Bizi ekonomik anlamda tehdit etmen boşa. Zaten büyük çoğunluğumuz öyle aman aman hayatlar yaşamıyoruz. Ekonomimiz de son 200 yıldır bazı dönemleri saymazsak hiç bir zaman harika olmadı. Bir ekmek daha az yeriz ve sen yine amacına ulaşamazsın.
* Bu ülkede yaşayan halklar kendi kaderini hep kendileri tayin etti. Sen istesen de istemesen de bu bundan sonra da böyle olacak.
Bunları yazıyorum ama biliyorum deli konuşmaya devam edecek. O zaman biz susalım deli konuşsun. Konuş deli..
BİLİYOR MUSUNUZ?
* Tekirdağ'ın Hayrabolu ilçesinde her işiyle halka dokunan Adanalı bir Kaymakam olduğunu ve özel bir yazıyı hak ettiğini...
* Yetim çocuklarla ilgili şehrimizde çok önemli çalışmaların yapıldığını...
* Eğitim camiasında yakında yeni fırtınaların kopacağını ve bazı belgelerin ortaya çıkacağını...