Adana ile ilgili bir skandal ortaya çıktığında konuyla ilgili yazdığım yazılarda bir yere dikkat çekmeye çalışıyorum. Merkezde olan her ne varsa daha fazlası kırsalda var.
Kırsal derken de bir iki ilçeden bahsetmiyorum. Çünkü, oralarda kirli işler daha kolay dönüyor. Malum gözden ayrı olunca gönülden de ayrı oluyorlar. Böyle olunca da herkes merkeze yönelmişken kırsaldaki iş bilirler (!) "Kuşa bak!" diyerek işi götürüyorlar.
Örnek mi; Ceyhan ve Yumurtalık. Kişilerden bağımsız olarak yazıyorum; Geçtiğimiz haftalarda Ceyhan Belediyesi özelinde yaşanan yolsuzluk operasyonları bir siyasi hesaplaşmadan çok bölgede yıllarca gerçekleştirilen yolsuzlukların küçük bir cüzü.
Ceyhan’da yaşananları yakından takip eden meslektaşlarımızla da Yumurtalık'taki meslektaşlarımızla da ya da bu iki ilçedeki vatandaşlarla görüştüğümde de hep aynı şeyi duyuyorum; Müthiş bir yolsuzluk çarkı kurulmuş ve birileri sömürdükçe sömürüyor, semirdikçe semiriyor.
Ceyhan ve Yumurtalık, Türkiye için bir enerji üssü olduktan sonra terör örgütlerinin de gözü doymaz bir takım siyasetçilerin de iş insanı görünümlü akbabaların da iştahını kabartıyor. İşte bu yüzden oralarda filler sessizce tepişiyor.
Eski Ceyhan Belediye Başkanı Alemdar Öztürk’ü hatırlıyor musunuz? Öztürk, üzerine atılı hiçbir suçtan ceza almadı. Peki, işin aslı neydi? Öztürk, değişik partilerden siyasetçilerin ve para babalarının baskılarına boyun eğmedi ve özellikle bazı FETÖ'cülerle açık bir savaşa girişti. Sonra kendisini FETÖ'cü olmakla suçladılar ama o çamur tutmadı.
Yine eski Belediye Başkanı daha sonra Adana Büyükşehir’i de yöneten Hüseyin Sözlü ile ilgili mahkeme sürecini biliyorsunuz.
Ceyhan’da özellikle Enerji İhtisas Bölgesi'ne gözleri bir çevirin de orada arsası olanları, ne zaman aldığını, kimin sattığını, satış fiyatını, bugünkü bedelini bir araştırın ne dediğimi anlarsınız.
*
Yumurtalık'ta da durum çok farklı değil. İlçe her ne kadar son zamanlar siyasi çekişmelerle anılıyor olsa da skandallar art arda patlak veriyor.
İlçede çok yakından tanıdığım bir büyüğüm ortaya çıkanların buzdağının görünen yüzü olduğunu ve örtbas edilen çok büyük yolsuzlukların yaşandığını söylüyor.
Mesela bir devlet kurumuna ait denize sıfır bir alanın kimler tarafından 'işgal' edildiği, otopark, düğün salonu, plaj kirası gibi çeşitli bahanelerle halkın cebindeki paraları nasıl hukuksuz bir şekilde aldıklarını duyunca ağzım açık kaldı. Eminim bu kişilerin kim olduğu ve kimlerle işbirliği yaptığı araştırılırsa yolsuzluğun boyutları ortaya çıkar. O zaman en yüksen en aşağıya atanmış ya da seçilmiş birçok ismin bugün oturduğu koltukları kaybetmeleri işten bile değil.
Bir de Yumurtalık'taki arazi ve imar yolsuzlukları konusuna değinmek istiyorum. Deniz kenarında küçük arazisi olan ve ilçede ya da Ankara’da sırtını yaslayacak 'dayısı' olmayan garibanların arazilerinin nasıl dağ başlarına taşındığını, dağ başında arazisi olan kodamanların arazilerinin ise bir sabah ansızın nasıl deniz dibine taşıdığı araştırılırsa yazdıklarımın doğruluğu net bir şekilde anlaşılır.
Bir kez daha söyleyelim; merkezden gözlerimizi biraz daha kırsala çevirirsek eminim her geçen gün daha da fazla kan kaybeden Adana’yı daha rahat bir şekilde yeniden kendine getirebiliriz.
HERKES KÖŞE KAPMA DERDİNE DÜŞTÜ
Geçen hafta yazdığım ve büyük ses getiren "Büyükşehir Belediye Başkan Adayları Kim Olacak?" başlıklı iki yazımın ardından yaşananlar haklılığımı bir kez daha ortaya koydu.
Cumhur İttifakı partilerinde yer alan isimlerle ilgili yazdığım yazıdan sonra yazıda adı geçen Başkanların medyaya yansıyan görüşmeleri kendilerine nasıl yeni pozisyonlar aldıklarını gösteriyor.
Millet İttifakı içerisinde yer alan partilere mensup Başkanlar ise görevleri boyunca hiç yapmadıkları işleri ilk kez yaptılar. Mesela Akif Kemal Akay'ın meclisteki çıkışı.
Bir de zamanı gelince yazacağım medyaya yansımayanlar var tabi. Zamanı gelince yazacağım. Durun bakalım daha neler göreceğiz.