Son zamanlarda yazılarımın küçük bir kısmında üç yılı aşkın bir süredir Adana Büyükşehir Belediye Başkanı olarak görev yapan Zeydan Karalar'ı eleştirince bir takım zevat bana; "Zeydan Bey olmasa yazacak bir şey bulamayacaksın" diyor. Halbuki yazılarımı okumuş olsalar bunu söylemeye utanırlar ama utanmak bizim toplumun bir kısmının artık unuttuğu bir eylem. Kaldı ki gazete yönetimimiz bu köşede yazmama müsaade ettiği müddetçe kimi, neyi yazacağıma da her halde ben karar veririm.
Allah var. Zeydan Bey eğer hiç başka konu olmasa bile gazeteciler için bulunmaz bir maden. Gerek yaptıkları, gerek yapması gerekirken yapmadıkları gerekse yapamadıkları nedeniyle benim gibi haftada iki gün yazan birisi için değil her gün yazan birisi için de bulunmaz bir maden.
Örneğin ben, Başkan Karalar'ı övmek istersem yaptığı açıklamaları okurum. "Allah'ına kurban. İşte Adana gibi Başkan" der, yazarım bir sayfa... Yok, diyelim ki muhalefet etmek istersem de aynı açıklamaları okuduktan sonra; "Allah'ına kurban! Dün ne diyordun bugün ne diyorsun? Adana gibi geri kalmış Başkan" der yine bir sayfa yazarım.
Nihayetinde ben bir gazeteciyim. "Adana Büyükşehir Belediyesi dünyanın en doğru işini bile yapsa bizim bu Büyükşehir'i alkışlayacak halimiz yok" diyemem elbette. Tabii ki, olumlu bulduklarımı yazmakla birlikte daha çok eksik kalan yerleri görüp, eleştirip o eksikliklerin giderilmesini isteyeceğim. Bunu da kendi adıma değil bu şehirde yaşayan her insan için yapıyorum. Yapmaya da devam edeceğim.
Bakın, üç buçuk yıllık görev süresince Başkan Zeydan Karalar'ın başrolünde olduğu tartışmalı konuları sadece başlıklar halinde yazsam bile bu köşeyi doldurabilirim.
Örneğin, göreve başlar başlamaz işten çıkardığı binlerce insanı... Şimdi birileri atlayacak; "Onlar şöyleydi, böyleydi. Bankamatikçiydi. Siyaset yapıyordu vs." Haklılar mı? Kısmen olabilir. Peki, işten çıkarılanlar içinde atadan, aile boyu CHP'li olanlar neden işten çıkarıldı? Hadi onu da geçtik; Seyhan Belediye Başkanı Akif Kemal Akay'ın göreve başladığı ilk günlerde bankamatikçi diye işten çıkardıklarını Seyhan Belediyesi'nde işe kim almıştı.? Herhalde Akay'dan önce Belediye Başkanı ben değildim. Şu an Adana Büyükşehir Belediyesi'nde hiç bankamatikçi olmadığına gerçekten inanan saf yurdum insanı var mı?
Başkan Karalar'ın meclis tartışmalarını nereye koyalım? Karşısındaki koca koca insanları çocuk gibi azarladığı, bağırıp çağırdığı görüntüleri unutmadınız değil mi?
Peki, pandemi döneminin ilk başlangıcında Büyükşehir'in sahra hastanesi açtığına dair haberler çıktığını ve sonradan fuardan arta kalan bölümlere bir iki yatak, bir de stetoskop koyularak CHP Genel Başkanı'nın dahi yanlış bilgilendirildiğini unuttunuz mu?
5 kuruşa belediye ekmeği satma meselesi vardı bir de. "Bana; 'Ekmeği bedava veremezsin' dediler. Ben de 5 kuruşa sattım" dedi bir televizyonun canlı yayınında. Kim diyebilir koskoca Büyükşehir Belediye Başkanı'na bunu? Olsa olsa şehrin valisi değil mi? Herkes de böyle anlayınca Başkan Karalar bir gün sonra kameralar karşısına geçip; "Vali Bey; 'Ben sana böyle bir şey dedim mi?' dedi. Ben de 'Demediniz' dedim" şeklinde bir açıklama yapmıştı. Hatırlıyorsunuz değil mi? O zaman kim dedi ekmeği bedava veremezsin diye? Yoksa demedi mi kimse?
"Hafıza i beşer nisyan ile maluldür" der atalar. Bazı şeyleri elbet unutabilirsiniz ama koskoca Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı makamının haczedildiğini yerine kahvehane masası konulduğunu unuttuğunuzu da söylemeyin rica edeceğim.
Bir de Adana Büyükşehir Belediyesi'nin şehrin dört bir yanındaki billboardlara yazdıklarıyla ilgili bir tartışma yaşanmıştı. Bir meclis üyesi; '1.3 milyon ton sıcak asfalt' reklamına itiraz ederek; "Nereye döktünüz bu asfaltı?" diye sormuştu. Büyükşehir; "Asfalt döktük" yazmamış ki; '1.3 milyon ton sıcak asfalt' yazmış. İstese 5.5 milyar ton da yazar. Kim ne diyebilir? Bence reklamdaki bir cümle de çok manidar; "Üstelik hizmet görememiş köyler dahil." Vallahi doğru. Sadece merkez değil, köyler dahi hizmet görememiş.
Hadi, "İlk icraatım suya yüzde 30 indirim olacak" dedikten sonra suya indirim yapmamak için meclisteki ayak diretmelerini de saymayayım.
Dahası var. Özellikle son günlerde iki konu öne çıkıyor ama yerim dar (!) olduğu için onları bir sonraki yazıda yazayım. Yazıyı da Özcan ağabey gibi bitireyim; Kalın sağlıcakla.