Tüm dünyayı etkisi altına alan korona virüs artık yanı başımızda. Daha önce televizyonlarda görüp, gazetelerde okuduğumuz hastalık kiminle konuşsam ya kendisinde ya da birinci göbekten akrabasında var.
İş çok daha ciddi boyutlarda ve önlemlere uymazsak maalesef daha kötüye doğru gidecek.
Bu lanet virüsü dünyanın başına bela eden Çin zafer naraları atıp biz virüsten kurtulduk derken virüs her geçen gün dünyanın başına daha büyük felaketler getirmeye devam ediyor.
Maalesef ben de bu virüsle yakından tanıştım. Gözümüzün nuru annem bundan yaklaşık yirmi gün önce korona virüs şüphesiyle tedavi altına alındı. Bizim tedavimiz evimizde oldu. Ben bu süreçte yaşadığımız olayları ve tecrübelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum ki Allah korusun ama başınıza gelirse en azından aklınızda bulunacak önemli olduğunu düşündüğüm tavsiyeler belki size ışık tutabilir.
Annemde yüksek ateş hiç bir zaman olmadı. Tat alamama ve nefes darlığı gibi sorunlar yaşamadı.
Eğer virüse yakalandığınız ile ilgili ciddi şüpheleriniz varsa mutlaka en yakın hastaneye başvurun ancak eğer sadece baş ağrısı, burun akıntısı, kısmi halsizlik gibi durumlar varsa asla aile hekiminizden başka bir doktora gitmeyin.
Çünkü eğer virüse yakalanmamış ve sadece mevsimsel bir grip geçiriyorsanız hastanelerde korona virüs testi yapılan ortamlarda bulunmanız virüse yakalanma ihtimalinizi arttıracaktır.
Hastaneye gittiğinizde durumunuzu doktorlara net anlatın.
Korona virüs ile ilgili test yaptırdınız ve pozitif çıkmış ise paniğe kapılmayın. Doktorlar durumunuza göre sizi eve gönderebilir.
Eğer eve gitmenizi istemişlerse kesinlikle itiraz etmeyin. Emin olun eviniz daha güvenli. Eğer durumunuz gerçekten çok kötüyse zaten siz istemeseniz de sizi hastaneye yatıracaklardır.
Diyelim ki evinizdesiniz ve ilaç tedavisine başlayacaksınız. İşte sizin için asıl iş buradan sonra başlıyor. Çünkü yoğun bir tedavi sürecine giriyorsunuz. Bir nevi evde yoğun bakım gibi düşünün.
40 ilacı 5 günde bitirmenizi isteyecekler. Annem, ilk gün sabah 8 akşam 8 olmak üzere 16 ilaç içti. Bir de kronik hastalıkları nedeniyle kullandığı ilaçlar vardı. Bir günde 25'ten fazla ilaç içmiş oldu.
Bu evde yoğun bakımlar sırasında ilaçların yan etkilerini görmeniz mümkün. Bunların arasında halisünasyonlar, el ve ayaklarda yanmalar, baş dönmeleri, mide bulantısı en çok görülenler.
Bunları aşmak için de benim sizlere tavsiyelerim şunlar;
Her şeyden önce psikolojik dayanıklılığınızı ve motivasyonunuzu yüksek tutun.
Aklınıza daha kötü şeyler getirmeyin. Şunu unutmayın; bu virüse yakalananların ölüm oranlarına baktığımızda korona hala gripten daha fazla ölüme sebebiyet vermiyor.
Hastanız mümkün olduğu kadar çok su içsin. Öyle bir-iki litreden bahsetmiyorum. Çok çok daha fazla…
Sabah, öğle ve akşam vakitlerinde asla öğün atlamadan hastanıza yemeklerini yedirin. Zaten halsiz olduğu için çok fazla yiyemeyecektir ancak bir kaç kaşık da olsa mutlaka yemek yemesini sağlayın.
5 gün boyunca yemeklerde pirinç, makarna vb. yiyecekler ile beyaz ekmek yedirmeyin.
Bu süreçte şekerli ve işlenmiş gıdalardan da uzak durun.
Hastanıza bol bol lifli gıdalar yedirin. Fasulye, bulgur pilavı, ıspanak, kabak gibi fayda sağlayacak besinleri sofranızdan eksik etmeyin.
Bunları yerken üzerlerine de zencefil ve zerdeçal ekleyin.
Ara öğünlerinizde kefir, yoğurt, taze meyve (mümkünse kabuğunu soymadan), kuru meyve ve çiğ kuruyemiş mutlaka olsun.
Hastalıkla mücadelede en önemli şey bağışıklık sisteminizi diri tutmanızdır. Bu yüzden hastanızın bağışıklık sistemini güçlendirin.
Hastanızın rezene veya papatya ile ilgili bir sorunu yoksa yatmadan önce bir kupa bardağına karışım şeklinde hazırlayarak içmesini sağlayın. Bu, geceyi daha huzurlu geçirmesini sağlayabilir.
Gece boyunca bir kaç kez hastanızı gözlemleyin. Nefes alış-verişi nasıl? Ateşi var mı? Anormal bir durum söz konusu mu?
Hastanızın durumu daha kötüye giderse mutlaka acil çağrı numarasını arayarak ambulans isteyin.
Annemin hastalığı sürecinde Sağlık Bakanlığı ve aile hekimliğinin personelleri her gün aradı ve telefon ile bilgi aldı ancak bu süreçte aile hekimi de dâhil hiç bir doktor ile muhatap olamadık. Hiç kimse evimize gelmedi. Hâlbuki Kahramanmaraş'ta aynı hastalığı yaşayan akrabalarım, evlerine her gün bir doktor ile sağlık ekibinin geldiğini söylediler.
Biz 14 günlük karantina sürecini çok şükür başarı ile atlattık.
Annem hastalık boyunca ağrıları sırasında adeta kemiklerinin kazındığını, etlerinin döküldüğünü hissettiğini ifade ediyordu ve şöyle dua ediyordu; "Allah'ım böyle bir acıyı düşmanıma bile verme."
Hâlbuki o acıya vesile olanlar zaten insanlığın düşmanlarıydı ve çok daha ağır acıları hak ediyorlardı.
Yazıyı, Osmanlıyı bir cihan imparatorluğu haline getiren batılıların bile 'Muhteşem' olarak adlandırdığı Kanuni Sultan Süleyman'ın Muhibbi mahlasıyla yazdığı şu dizeleri ile bitirelim;
"Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi."
Herkese sağlıklı bir ömür dilerim.