Ne çok duyuyoruz şu 'makûs talih' lafını.
Hele de Adana gibi kentler için.
Sağdan, soldan, önden, arkadan, yukardan, aşağıdan,
Kim, nereden gelirse gelsin bir müddet sonra,
Oturduğu koltuğun cazibesinden midir?
Yoksa o makamlarda bir büyü falan mı var nedir?
Ne umutlarla makamlara getirdiğimiz insanlar
(Hadi atanmışların çoğundan çoktan vazgeçtik)
Bir müddet sonra hep birbirine benziyorlar.
O makûs talihi bir türlü yenemiyoruz.
Hâlbuki bir ara 'Adana Lobisi' falan denilince,
Üzerine bir de süslü laflar edilince
"Tamam" demiştik. "Artık bu iş bitti."
Hâlbuki bir, iki derken üçüncü görüşme bile ol(a)madan bitti 'lobi' işi.
Hobi olarak bile kalmadı.
Gene herkes kendi (partisinin) çıkarlarına göre davranmaya başladı.
Neredeyse 500 gün geçti yerel seçimlerin üzerinden.
Adana şehir merkezi özelinde konuşalım;
Var mı tartışmadan başka aklınızda kalan bir şey?
Şehir hastanesi mi, sahra mı?
Yollar mı, parklar mı?
Denizler mi, dağlar mı?
Merkez mi kırsal mı derken
Var mı hizmeti konuşan?
Hepimizin ağzındaki tek sakız; o öyle söylemiş, bu böyle yapmış, şu şöyle konuşmuş.
Başka?
Başkası yok.
Tartışmadan başkası yok.
Yahu aynı şehirde değil, aynı ilçede değil,
Aynı mahallede değil, aynı sokakta oturan iki insan,
Sinek konusunda bile ayrı düşünür mü?
Birisi, boy boy fotoğraf çekiyor, video atıyor sosyal medyaya.
Diyor ki; "Sinekten öldük. Nerede bu başkan, hani ilaçlar?"
Bir diğeri de; "İnanmayın" diyor. "Sinek minek yok. Onlar yalan söylüyor.
Birisi gelsin, benim evimde sinek göstersin Küçüksaat'te eşek gibi anırırım."
Düşünebiliyor musunuz?
İdeolojik saplantılarımız yüzünden bu konuda bile anlaşamıyoruz.
Kimi çok iyi hizmet gördüğünü söylüyor,
Kimi hizmet göremediğini...
Bizimse dilimizde tüy bitti;
"Günlük siyaseti bırakın. Allah için, şu şehri hak ettiği yere getirecek çalışmalar yapın" diye diye.
Daha önce Adana'nın yanında adını anmayı utanç kabul ettiğimiz şehirler,
Yanımızdan geçip gitmiş, fezaya ulaşmış,
Biz hala sinek derdindeyiz.
Şehirde sosyal ve kültürel anlamda bir şey kalmamış,
Sanat bitmiş, sanayi bitmiş, tarım bitmiş, hayvancılık bitmiş.
Ne yolumuz yol, ne şehrimiz şehir.
Şehir, bitmiş şehir.
Biz hala sinek derdindeyiz.
Yine de hakkını yemeyelim.
Şehirdeki her şey de kötü değil.
Mesela Allah var 'düzenimiz' süper.
Biz de memnunuz halimizden.
Biz böyle olduğumuz sürece de,
Bir düzen gider, başka bir düzen gelir.
Öyle olmasa yıllarca bu düzen,
Hep böyle mi gider?
HAKKIMIZ HELAL OLMASIN
Tek tek gidiyorlar.
Gençlik dönemimizin kudretli paşaları.
Bir dediği iki edilmeyen dönemin ilahları.
Bir sözüyle hükümeti değiştiren, dönüştüren,
Cunta heveslisi birilerinin (başka türlü iktidara gelme şansları olmadığı için) tapınma derecesinde sahip çıktığı darbe sevdalısı komutanlar.
Darbeyi seçilmiş iktidarlara değil aslında millete yaptıklarını bildiği halde,
Zulümle abad olacağını sananlar...
Milyonlarca insanın hakkına girenler,
Helallik bile alamadan,
Yüzlerindeki kara lekeyi temizleyemeden,
Birer birer düşüyorlar hesap defterinden.
Önce milletin maşer-i vicdanında hapsolmuşlardı.
Şimdi ise hak olan âlemde hesap derdine düşüyorlar.
Ölünün arkasından kötü konuşulmaz derler değil mi?
Bence değil.
Öyle olsa, Allah Tebbet Suresi'nde Ebu leheb ve karısı için ayet indirip "Elleri kurusun" der mi?
O zaman biz de terbiye edenimizden, Rabbimizden öğrendiğimiz gibi dua ederek tamamlayalım bu bahsi;
"Tüm darbecilerin/darbeye yeltenenlerin elleri kurusun.
Zaten kurudu/kuruyor da.
Ne malları iş(ler)ine yaradı ne kazancı ne de unvanları.
O(nlar), alevli bir ateşte kızaracak.
On(lar)a destek olanlar da odun hamallığı yapacak.
Onların gerdanında da liften bükülmüş bir ip bulunacaktır."
Hem dünyalık, hem ahiretlik haklarımız helal olmasın.
BİLİN Kİ ERKEN SEÇİM OLACAK
* Piyasalarda ekonomik bir rahatlama olursa
* Hükümet yeni kurulan partilerin seçime girmesini önleyebilirse
* Halkın benimse(ye)mediği isimler kabineden uzaklaştırılırsa
ASLA ERKEN SEÇİM OLMAZ
* Ak Parti bu süreç sonunda oylarını koruyamazsa
* Milliyetçi/muhafazakâr kanatta yeni bir siyasi ittifak ortaya çıkarsa
* Dış politikada şimdilik lehimize görünen durumlar tersine dönerse